Biz o gün mutfakta çocuklar gibi şendik

Birkaç hafta önce Şeyda Coşkun röportajı yaptım.

Kim Şeyda Coşkun?

Haberin Devamı

Adını daha önce hiç duymadığımız biri.

Bir meslek icat etmiş kendine.

Zayıflamak isteyenlerin “vicdan”ı oluyor.

Daha doğrusu komiseri/ polisi/ inzibatı/ takipçisi/ celladı/ SS subayı...

Onları sabahın köründe arıyor, “Hadi uykucu yürüyoruz!” diyor, bazen emrivakiyle bazen alınlarına silah dayayarak, onları spor yapmaya zorluyor.

İş tabii sporla bitmiyor, yemekleri de o yolluyor.

Birlikte yemek pişirdiği biri var: Nazlı Coşkun (soyadları aynı ama tamamen isim benzerliği.) Yağsız, tuzsuz, şekersiz ama lezzetli yemekler yapıyorlar.

O yemekler her gün üç öğün önünüzde.

Bir kere şu konuda anlaşalım:

İnternetten dünyadaki bütün diyetisyenlerin, beslenme uzmanlarının diyet listelerine ulaşmak mümkün, mesele o listeyi insanlara eksiksiz uygulatabilmek...

Haberin Devamı

Yoksa, “Bunu bunu yapacaksınız, haftaya görüşmek üzere!” deseniz kaç yazar?

Ben mesela neyin yapılıp neyin yapılmaması gerektiğini çok iyi biliyorum.

Ama işte yiyorum.

“Vaktim yoktu, evde yemek de yoktu, suböreğini mideye indirdim” dememe fırsat vermeden, önüme biri yemem gerekenleri koysa...

Ya da evde sadece diyet yemekler olsa...

Bu şartlı cümleyi bir gerçek cümle haline getirebilmem için Şeyda bana Nazlı’yı eve yolladı...

*

Yaşasın!

İşte Nazlı bizim mutfakta karşımızda!

Suratı çilli dünya tatlısı bir kız.

Benim çil kadar sevdiğim hiçbir şey yok, insanı kafadan sevimli kılıyor.

Nazlı işini çok ciddiye alan 14 yıllık profesyonel bir aşçı.

Kafayı, yemek yapmakla bozmuş.

Gece yatarken bir sürü şey okuyor, ama uyumadan önce okuduğu iki sayfa mutlaka yemek tarifleri olacak, yoksa uyuyamıyor.

Lizi Behmoaras, Orhan Pamuk ve Mario Levi için yemekler yapmış, davetler organize etmiş. Davet veren onu çağırırmış, o da gider ev sahibiyle yemeklere karar verir, alışverişi yapar ve pişirirmiş.

Fakat pek tutturuk bir şey.

Pişirip gitmiyor, gidemiyor.

Masa örtüsü de onu ilgilendiriyor, tabaklar da, ikisinin uyumu da.

O da Şeyda gibi takıntılı bir tip.

“İşimi yaptım hadi bana eyvallah!” yok, pişirdiği yemeği insanların yediğini ve beğendiğini görmek istiyor, o yüzden servisi de o yapıyor.

Haberin Devamı

İşte bu Nazlı’yı Şeyda bir gün bir davette tanıyor ve diyor ki “Benim asistanım olur musun?” Ve işi anlatıyor, Nazlı da “Tamam” diyor.

O gündür bugündür birlikteler.

Fakaaaaaat...

Şeyda ile tanışınca Nazlı’nın aşçılığı kulvar değiştiriyor, artık yağı, unu, şekeri ve tuzu hayatından çıkarıyor.

Bize de bunu öğretti.

Biz kim?

İtaatkâr öğrencileri Leman Kol, Maribel Carillo, Alya Mey Dormen ve Ayşe Arman.

Ben hemen atlıyorum diyorum ki “Leman da şahane yemek yapar!”

Hadi biz çok bilmiyoruz ama o usta gibisinden.

Nazlı “pışşık” yapıyor, “Bir su bardağı zeytinyağ ile anneannem bile çok güzel yemek yapar! Yapsın bakalım, sıfır yağ, sıfır şeker, sıfır un, sıfır tuzla lezzetli yemek de görelim...”

Susuyoruz.

Haberin Devamı

Öğretmenimizi can kulağıyla dinliyoruz.

Önce o yapıyor, biz peşinden.

Bizzat uygulamalı aşçılık dersi.

İlk yemeğimiz deniz börülceli enginar.

Sonra soya kıymalı dolma.

Sıradaki mercimekli karnıyarık.

Derken sebze çorbası, yağ yakıyormuş.

Ve tatlı olarak havuçlu muffin ve fırında şeftali.

Alya, hemen iktidarı tercih etti, Nazlı’nın yamağı oldu, ona domates soyuyor, portakal sıkıyor. Yemeklerde suni hiçbir şey yok, her şey doğal, portakal suyu ve kırmızı dolmalık biberle tadlandırılıyor.

Öğretmenimiz dedi ki “En kolayı 500 kalorilik bir tatlıyı yapmak ve afiyetle yemek. Marifet 100 kalorilik tatlı yapabilmek...”

Yaptık arkadaşlar.

Şeftaliyi ikiye ayırıp çekirdeği çıkarıyorsun, tepsiye yatırıp fırına veriyorsun, sonra müthiş bir kıvama geliyor, derken ortasına elekte süzüp krema haline getirdiğin diyet yoğurttan koyuyorsun ve üzerine frambuaz, bir dilim de nane, sonra da bu sanat eserini bir frambuaz yatağına yatırıyorsun.

Aman Allah’ım!

Haberin Devamı

Alya ile deliye döndük.

Şiir gibiydi.

Ay unuttum bir de tarçın var!

Üzerine tarçın ilave ediyorsun.

Tarçın, kilit malzeme.

O kadar sevdim ki Nazlı’dan öğrendiğim yemekleri.

Yemin ederim evde yemekleri o yapsın, ben kilo- milo almam!

Nazlı evden ayrılırken dedim ki, “Senin bir şekilde televizyon programı yapman lazım. Saçlarını da asla fönleme böyle doğal ol. Bizim gibi interaktif izleyicilerin olsun, onlar da senin peşinden yemek yapsınlar. İngiliz yemek programları gibi. Ama diyet yemekler. Ben bayıla bayıla izlerim...”

İşte böyle.

Şimdi fırına elma verdim, izninizle onu çıkarıp tarçınlamaya gidiyorum.

Öptüm sizi.

Gelecek hafta Afrika’da çekimler var, yine Nihat Odabaşı çekiyor. Bu sefer “giyinik.” Dilek Hanif ve Özlem Süer müthiş kostümler hazırladı, ben de “fotoşoplu Ayşe” dememeniz için zayıflıyorum.

Haberin Devamı

Zaten ben ne yapıyorsam sizin için yapıyorum!! 

Yazarın Tüm Yazıları