Paylaş
Aslında bu tartışmanın çok hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim.
Neden mi?
1. Geçen hafta yazısı yayınlanan, evliliği savunan, bekar kadınlara biraz da laf çakan Nazlı Zeynep ben değilim! Bu konuda bir türlü anlaşamıyoruz sizinle. Ben yazdıysam ben yazarım. Bir başkasının imzasını niye koyayım altına? Anlaştık mı?
2. Ben burada yazısını yayınladığım herkesin görüşüne katılıyor değilim. Ama yaşadığımız toplum içinde dolaşan görüşler olduğu için kendimi bazılarını yayınlamak zorunda hissediyorum.
3. Üç gündür evliyim, normal bir evlilik yaşamadığımı da biliyorsunuz, birdenbire yeni gelin gibi neden taraf değiştirmiş olayım? Evlilik konusunda hálá kafam karışık, bu kurum şahanedir diyemem ama rezil bir şeydir demek de haksızlık.
4. Bu konuda herkesin bir görüşü hatta bir inancı olabilir. Dünya üzerinde ne kadar farklı insan varsa, yaşadığı ilişkinin biçimine göre de o kadar farklı görüş ve inanç var. Herkes kendi gerçeğinde haklı olabilir. Benim anlatmaya çalıştığım da bu. O yüzden beş bin tane farklı insanın görüşünü sokuşturuyorum bu köşeye. Yani siz beni anlamıyorsanız, vazgeçeyim bu sevdadan, sadece kendi görüşlerimi yazayım.
5. Alın işte. Altta bir görüş daha var. Ben aslında bu yüzden baştan çıkıyorum. Bir kadını dinliyorsun ona hak veriyorsun. Sonra bir başkası gelip başka bir şey anlatıyor, ona da hak veriyorsun. Ve bunun sonu yok. Biz sadece farklı düşünenlerin bizi nasıl etkilediğini konuşuyoruz. Tamam mı? Yani beyin jimnastiği yapıyoruz. Şimdi aşağıda Beril'i okuyacaksınız. Oldu mu? O ben değilim, Beril!
Kendimizi KANDIRIYORUZ
Hangi yemek örtüsünün üzerine, ne renk tabak koyulacağını bilirim. Çimlere gelişi güzel yayılıp, sandviç yiyip, ketçabı burnuma sürmeyi de. Sonra ben, belime kadar açık ince gecelikler giyerim. Daracık seksi eşofmanlar ve göbeğimi açıkta bırakan büstiyerler de. Ayakkabı dolabımda hem seksi ayakkabılarım hem de kalın botlarım vardır. Saçlarım da uzundur. İki tane çocuğum var benim. Ama bakınca bana, çocuk doğurmuş demezsiniz. Boyum 1.69, kilom ise 57'dir. Haftada üç gün spora giderim. Evim 250 metrekaredir, dubleks. Yardımcım yok. Ev içindeki tüm olayları ben organize ederim. Eşimin arkadaşları beni çok beğenir, kardeşleri gibi severler.
Eşim hep aldattı
Buraya kadar, anlatmış olduğunuz kadın tipinin tam tersi olduğumu gördünüz. ‘‘Bu tip kadınların bir kısmı evlenir ama çekilecek gibi olmadıkları için aldatılır!’’ demişsiniz ya. Ben bu tarifinizin tam tersiyim. Ama evlendiğimden beri aldatır eşim beni. On yıllık evliyim. Eşim de beğenir beni. Bedenimi, anneliğimi, aslında her şeyimi. Ama bunlar beni aldatmaması için yeterli değil ki!
Sus, 50 yıl evli kal
28 yaşındayım ve gerçekten güzelim. Keşke tanıyabilseydiniz beni. Doğru diye bir şey vardır ve tektir o doğru. Kadınların kendilerini kandırmalarını anlayamıyorum ben. Bir evliliğin 50 yıl sürmesi o evliliğin ‘‘başarılı’’ olduğunu göstermez ki? Sadece kadının pes ettiğini gösterir. Ben ne kadınlar tanıyorum aldatılan. Dört dörtlüktür onlar. Yine de aldatılırlar. Çoğunun haberi bile olmaz ya da duyar benim gibi, duymazlıktan gelir. Çünkü evliliğinin sürmesi için susmak zorundadır. Aslında o denli doluyum ki, hangi birini yazacağımı bilemiyorum. Evli kadınların gerçekten zamanla demode olduklarına inanıyorum. Her kadın aldatılır. Dünyanın en harika geyşası bile olsa aldatılır. Bunu kabul edip susanlar, 22 yıl değil 50 yıl bile evli kalır!
Midedeki Okasılma
Aldatılma sebebi evdeki kadının nasıl olduğu değildir çoğu kez. Çünkü, o kadını da zamanında sevmiş, istemiştir erkek. Sebep, heyecanın bitmiş olmasıdır. Artık erkeğin, midesinin üzerinde bir kasılma olmuyordur. Düşünsenize on yıl, yirmi yıl, elli yıl. Ne kasılmasından bahsediyoruz? Uzun lafın kısası, doğru söylüyorlar. Evlilik saçma sapan bir şeydir. Aşkı bitirir. Heyecanı öldürür. Kadından her şeyini alır. Sağlığını, gençliğini, güzelliğini. Ve duygusal açıdan kadını sömürür. Onu yapayalnız tek başına bırakır. Ve o kadın, yıllar sonra geçer toplum karşısına, ‘‘Ben kocamla 22 yıl evli kalmayı becerebilmiş akıllı, güzel ve değerli bir kadınım’’ der. Çünkü harcanan onca yıldan sonra yapabileceği tek şey budur. Gerçekleri saptırır, kendini kandırır... (Beril)
HAMİŞ: Bu sadece benim fikrim ve merak ettiğim için soruyorum. Peki canım arkadaşım, bu adamın yaptıkları sizi bu kadar hayata küstürüyorsa neden ayrılmıyorsunuz? Daha 28 yaşındasınız ve koca bir dünya var önünüzde. Hem oturuyorsunuz adamla hem de içim kan ağlıyor diyorsunuz. Ya ebediyen susun ya da özgürlüğünüzü ilan edin. Ve arada şu soruya da cevap verin: Sizin midenizin üzerinde en son ne zaman bir kasılma oldu?
Paylaş