Paylaş
Alya’yla Amsterdam’ın altını üstüne getirdikten sonra ‘Sarı Bisiklet’lerimize binip İstanbul’u da turladık. Bu kez yanımızda ‘Bisikletli Kadın İnisiyatifi’nden gönüllüler de vardı. Sonuç: Bu işi her yerde yapabiliriz.
Yaptığım en eğlenceli haberlerden biriydi.
Eti Sarı Bisiklet Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında, anne-kız Amsterdam’ı bisikletle keşfettik.
Alya ile bütün bir gün Amsterdam sokaklarında pedal çevirdik. Bisikleti, hayatının her alanına sokmuş genç bir öğretmenle, Rukiye Şen’le, şehrin altını üstüne getirdik...
Ve gördük ki, bisiklet binmek, yaşsız, sınıfsız, çevreci, çağdaş, eğlenceli ve sağlıklı yaşamı destekleyen bir aktivite.
Fevkalade önemli bir aktivite!
Artık bisikletin hayatın her alanına yayıldığı şehirlere ‘gelişmiş’ deniyor.
Hollandalıların da hayatlarının doğal bir parçası.
E tabii insan, ister istemez özeniyor.
“Bizde olamaz mı?” diye...
Bal gibi olur!
Şimdilik hayal gibi dursa da...
İstersek, kafamıza takarsak pekâlâ yapabiliriz!
İşte Eti ve Aktif Yaşam Derneği de bu yüzden Sarı Bisiklet Projesi’ni başlatıyor.
Bu çok heyecan verici bir proje.
Gelecekte nasıl yaygınlaşacağını düşündükçe, insanın içi aydınlanıyor, İstanbul sokaklarında Amsterdam’daki kadar bisiklet görme hayali bile, bu projeye dört elle sarılma duygusu uyandırıyor.
Sakın bu hayali küçümsemeyin, İstanbul’da da bir hayli bisiklet tutkunu var. Geçen haftaki yazıdan sonra aldığım e-mail’ler beni şaşırttı.
Herkesin ortak dileği, bisikletin gündelik trafiğin ve hayatın içine daha fazla girmesi...
İşte Sarı Bisiklet Sosyal Sorumluluk Projesi de bu yüzden hayata geçirildi. Ne mi yapıyorlar?
Balkonlardaki, kömürlüklerdeki atıl durumdaki bisikletleri tekrar sokaklara çıkarıyorlar. Bakım gerekiyorsa, yapıyorlar.
Hareketlilik kavramını bisiklet aracılığıyla toplumun her kesimine yaymayı amaçlıyorlar.
Projenin ilk ayağı Eskişehir’di.
İlkokullarda güvenli sürüş eğitimleri verdiler. Üniversitelerde kampüs içinde bisiklet kullanmayı teşvik ettiler. Mobil Tamir Aracı’yla bisiklet bakım ve tamiri öğrettiler. Kadınların alışverişe bisikletle gitmesini teşvik ettiler. 1200 bisikletin katıldığı Eskişehir’in en büyük bisiklet etkinliğini gerçekleştirdiler.
Tüm bu Sarı Bisiklet harekâtı, Eskişehirliler tarafından acayip ilgi gördü.
Projenin ikinci ayağı İstanbul’du.
Burada da öğrencilerine bisiklet eğitimi veriliyor ve Mobil Tamir Aracı etkinlikleri devam ediyor.
Ama esas olarak ‘bisiklet kullanımında kadın’ öne çıkarılıyor.
Eti, Sarı Bisiklet Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında Bisikletli Kadın İnisiyatifi’ni destekleyerek, kadınların öncülüğünde bisiklet kullanımını yaygınlaştırmayı hedefliyorlar.
Bisikletli Kadın İnisiyatifi, tıpkı Amsterdam’daki gibi hayatın her alanında bisiklete binen kadınlardan oluşuyor.
Sürekli kendi aralarında yazışıyorlar, haberleşiyorlar, buluşuyorlar, tartışıyorlar, dertleşiyorlar.
Arkadaşlar!
Benim de kuşkularım vardı.
İstanbul’un kaotik ortamında nasıl bisiklet kullanılacak diye...
Ama kullandım ve gördüm ki... Gayet mümkün...
Tabii ki tedbiri elden bırakmamak kaydıyla...
Hayatın her alanına bisikleti sokmuş Bisikletli Kadın İnisiyatifi kurucularıyla Kadıköy’de buluşuyoruz.
Ver elini Caddebostan...
Hayatımda ilk defa ana yolda bisiklete biniyorum.
Amsterdam’dan farklılıkları var tabiii.
Kaskımız var kafamızda, bir kere o farklı. Sonra bisikletler farklı. Bir de burada korna diye bir şey var. Amsterdam’da kimse çalmıyordu. Sonra bisiklet yolu yok. Sağdan gidiyorsun.
Ama bir süre sonra, çok da sağdan gitmenin iyi bir şey olmadığını anlıyorum. Bir kere kendini ezik hissediyorsun. Yol, sanki sana ait değilmiş gibi, sen sanki o yolda sığıntıymışsın gibi.
Oysa, bal gibi o yol sana da ait, o yüzden sağın solundan gitmek en iyisi. O zaman sıkıştıramıyorlar.
Onun dışında çok da farkı yok dünyanın başka bir yerinde bisiklet kullanmaktan.
Bir sürü insan bana, “İstanbul yedi tepe üzerine kurulu, çok yokuş var!” diyor.
Dünyanın başka ülkelerinde de var o yokuşlar!
Ama her şeyin çözümü var, bisikletler için asansörler yapmışlar, günün birinde Cihangir’de de olacak.
Biz eskiden bisikletini otobüsüne koyan insan görür müydük?
Artık görüyoruz.
Bir sürü kadın da bu şehirde, inanamayacağınız mesafeleri bisikletle kat ediyor.
Bundan haberimiz olmaması yok saymamıza neden olmamalı.
Tam tersine bisiklet kullanımını teşvik etmeli, yaymalıyız.
Olmaz diye bir şey yok... İstanbul’da da bisiklet mümkün!
Bu hem sağlık hem trafik için en uygun çözüm.
Eti’nin bu konuda inanılmaz bir çabası var, onları kutluyorum.
Ve sizi, hayatını bisikletle geçiren üç kadınla baş başa bırakıyorum.
Beş yıldır işe bisikletle gidip geliyor
Seçil Öznur Yakan. 5 yıldır işine bile bisikletle gidip geliyor. Trafiğe ilk çıktığı gün tedirginmiş. “Tecrübesizlik işte, sabah 6’da yola çıkıyordum. Etrafta hiç araç yokken!” diyor. Şimdi? Vız geliyor, tırıs gidiyor: “Artık her yere bisikletle gidiyorum.” Trafikte sıkışmadığı için zamandan kazanıyor, üstelik hareket etmiş oluyor. Dün sabah mesela Kadıköy’den Beşiktaş’a geçmiş, oradan Maslak’a havuza gitmiş. Sonra tekrar geri gelmiş bisikletle...
“Genel olarak nasıl davranıyorlar?” diyorum, “İstanbul’da cesaret işi!’ diyenler de var” diyor, “Yolda ne işin var, kaldırıma çık diyenler de...”
Oysa, bisikletlinin asıl kaldırımda gitmesi yasak! Yollar ne kadar otomobillere aitse, bisikletlilere de ait. Bisikletliyken yolun sağ tarafından gidebilme hakkı var. “Bisiklet yolunun olmaması seni korkutmuyor mu?” diyorum: “Hayır korkutmuyor. İnsanlar giderek bisiklet kullanımına daha fazla alışmaya başlıyor. Görünür olmanın da önemi çok. Bisikletli Kadın İnisiyatifi’nde de bunu yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar çok görünür olursak, kadın kullanan bisikletli kadın sayısı ne kadar artarsa o kadar rahat edeceğiz...
Yaşasın bisikletli kadın dayanışması!
Melike Cengiz, engellilerle çalışan bir zihinsel engelli öğretmeni. Bir buçuk senedir o da evinden işine bisikletle gidiyor: “Üç arkadaş bisiklet alalım, hafta sonları bineriz dedik. Fakat ben aldığımın ertesi gün işe bisikletle gittim. Direkt Minibüs Caddesi’nden. Baktım oluyor, o gündür bugündün de her yere bisikletle gidiyorum. Herkese de tavsiye ediyorum. Arkadaşımın doğum gününe, yemeğe, sinemaya, kongreye, spora... Müthiş bir rahatlık. Trafikte zorlandığım zamanlar tabii ki oluyor ama zaten temkinli kullanıyorsun. Etrafına bakıyorsun. Bir kadın olarak değil de, bisikletliler olarak problemler yaşıyoruz. Başta, tehlikeli olduğunu söyleyenler oldu. Ama bu trafikte yaya olmak da, bisiklet kullanmak da, araba kullanmak da tehlikeli. Dikkatli olmak lazım.
Bisiklet diğerlerinden daha tehlikeli değil onu anlatmaya çalışıyorum. Evimden okula minibüsle, otobüsle 40-45 dakikada gidiyorum. Bisikletli kadınlar olarak bir araya gelmek, hepimize iyi geldi. Nasıl çoğalabileceğimizi konuşuyoruz, tartışıyoruz. Yaşasın bisikletli kadın dayanışması!
İstanbul bir bisiklet cenneti olacak!
Zeynep Araboğlu da neredeyse bütün ulaşımını bisikletle sağlıyor. “Dün Levent’e; Kanyon’a gidip geldim” diyor. Ekliyor, “Avcılar’da da çok sevdiğim bir kafe var, bazı sabahlar kalkıp oraya gidiyorum. Gidiş dönüş 85 kilometreyi buluyor. Ama zannettiğiniz kadar zor değil!” Zeynep’in aktivist yönü de var. İnsanları harekete geçirmek istiyor, özellikle de kadınları. “Sabah işe giderken, daha çok bisikletli kadın selamlamak istiyorum” diyor.
“En tedirgin olduğun yerler neresi?” diye soruyorum: “Hızlı trafik. Bulvarlar, daha çok ana caddeler. Mesela Zincirlikuyu aslında tehlikeli bir geçittir ama sonra oraya geçmeniz gerektiğini öğrenirsiniz. Barbaros Bulvarı gibi trafiğin hızlı aktığı yerler de başta tehlikeli gelir ama ben o zaman mümkün olduğunca yolu kapatıyorum. Kocaman bir araçmış gibi sağ şeridin en soluna doğru yaklaşırım ki kaçacak yerim
olsun.”
Zeynep 20 yıl sonra İstanbul’un bisiklet cenneti olacağına inanıyor. “Şu an baktığınız zaman olmazmış gibi geliyor ama inanın bir nesil yetişiyor. Bisiklet hakikaten aynı zamanda İstanbul trafiğinin geldiği şu çözümsüz duruma bir çıkış önerisi.”
Paylaş