Paylaş
SİZ hep...
Eşcinsellerin ve ebeveynlerinin yaşadıkları zorlukları yazdınız.
Peki ya o eşcinsellere âşık olan ve âşık olmakla kalmayıp gerçeklerle yüzleşmesine rağmen, onlara âşık kalmakta ısrar eden kadınlar?
Benim hikâyem biraz tuhaf.
6 sezon reyting rekorları kıracak dizi olur.
C’yi bilmem ama A-B segmentinin ilgisini çekeceği kesin.
İSTANBUL DENİLEN GARİP ŞEHİRDE
Karşınızda, 27 yaşında, büyük bir şirketin ürün yöneticisi var.
Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinden mezunum, yetmiyormuş gibi üzerine bir de Londra’da yüksek lisans yaptım.
4 senedir İstanbul’da yaşayan bir kadınım, iyi para kazanıyorum.
Âşık oldum. Hem de çok.
Kurumsal bir şirketin genel müdürlüğünde çalışıyordum.
Yöneticim aynı zamanda çok iyi vakit geçirdiğim biriydi.
12, 14, hatta 18 saat çalıştığımız oluyordu.
Kampanya hazırlamak, ajansla birlikte reklam çekmek kolay iş değildir. Uyuyamazsınız. Rekabet ensenizdedir.
Yöneticim ve ben, en kâr getiren ve en manyak tempolu departmandaydık.
Çok çalışıyor ama yaptığımız işten keyif alıyorduk. Evet mutluyduk. Gecenin 11’inde çıkıyorduk ama sonrası dürümcüde bitiyordu. Kahkahalar atarak
çalışıyorduk, yaptığımız işi de, ekibimizi de, bu tempoyu da seviyorduk.
Bu kadar çok çalışırken, bir süre sonra insanın etrafında iş arkadaşlarından başka kimse olmaz.
Seni anlayacak kimse kalmaz.
Yalnızdık.
Hafta sonlarını da birlikte geçirmeye başladık, çevremizde insanlar vardı ama bizdik, tektik. Bu kadar iyi anlaşıyorsanız, hayata aynı pencereden, aynı dünyadan bakıp aynı şeylerden keyif alıyorsanız...
İkiniz de gençseniz ve güzelseniz...
Aşk doğar... Doğdu.
KADINLAR KUŞKUYLA BESLENİR
Her aşk aynı başlar.
Önceleri flörtöz kelimeler, sonra bir bakmışsınız aynı tanıdık telaş.
Birinin açılması gerekiyordu, o ben oldum. Açılmakla kalmadım, yöneticim olduğu için ve global bir şirkette böyle bir aşk mümkün olamayacağı için işimden ayrıldım.
(Ve tabii genellikle sorumluluğu üstlenen taraf kadın olduğu ve kadınlar daha cesur olabildiği için!)
Farklı bir sektörde, daha büyük bir firmaya, daha iyi bir title’la geçtim.
Ve aşkımızı dibine kadar yaşamaya başladık.
Önceleri her şey çok güzeldi tabii, en yakın iş arkadaşım, sevgilim olmuştu. En çok vakit geçirdiğim adam, yatağımda yanımda yatıyordu.
SEVGİLİMİN ESKİ SEVGİLİSİ BİR ERKEK MİYDİ YANİ?
Ama işte kadınlar kuşkuyla beslenir.
Bir şeyler vardı, ne olduğunu anlayamadığım...
Kadın dediğin hisseder.
Hissettim.
Anlamak için telefonunu karıştırdım.
Ah o kuşku...
Altından mutlaka bir şeyler çıkar. Çıktı.
O mesajı hiç unutamıyorum.
Sevgilimin telefonunda gördüğüm SMS, gay olduğunu bildiğim bir erkek arkadaşından gelmişti.
Mesajda şöyle yazıyordu:
- Senin ex burada...
- Hangisi?
- Ahmet.
Bir süre algılayamadım.
Okuduğum şeyin ne olduğunu çözemedim.
“Ahmet” kod adlı, eski bir kız arkadaşı mı vardı sevgilimin?
Olabilir miydi?
Olamazdı!
Beynimden aşağı kaynar sular indi. O an kavradım:
Erkek arkadaşımın eski sevgilisi bir erkekti!
İyi ama ben mi hıyardım, bunca zamandır seviştiğim adamın herhangi bir eşcinsel eğilimi yoktu, öyle de görünmüyordu.
Başka kadınlarla ilişkisi olabileceğini düşünmüştüm de...
Bir erkek...
Aklıma gelebilecek en son şeydi.
ERKEKLERLE SEVİŞİYORSAN BENİMLE NASIL SEVİŞİYORSUN
O gece seviştikten sonra hiç kıvırtmadan ona Ahmet’i sordum.
“Telefonunu karıştırdım, böyle böyle bir mesaj gördüm, bu ne anlama geliyor?” dedim.
Gözlerini gözlerime dikti.
Ta en içine baktı.
Yalanlamadı, “Öyleydi, böyleydi” yapmadı.
“Evet, Ahmet eski sevgilimdi!” dedi.
Ahmet, tüm Türkiye’nin tanıdığı bir “celebrity”ymiş.
Ne fark eder?
Herkesin sevdiği, beğendiği biri olunca, sevgilinizin eski sevgilisi olmaya hak mı kazanıyor yani!
“Peki sen?” dedim, “Sen nesin? Sen öyleysen, biz? Biz ne oluyoruz? Nasıl bir arada olabiliyoruz? Nasıl birbirimizi seviyoruz? Nasıl böyle sevişebiliyoruz? Onunla da mı böyle sevişiyordun?”
Aklımı yitirecek gibi oldum.
Daha doğrusu ben, işin içinden çıkamadım.
Anlayamadım, kavrayamadım, çözemedim.
5 ay daha birlikte olmaya devam ettik.
O mesajı görmeseydim inan evlenirdik de, o kadar âşıktım.
Sonunda da kafayı yedim!
RAKİPLERİM HEM ERKEKLER HEM KADINLARDI
Siz bir “biseksüel”le beraber olmak nedir bilir misiniz?
Bir kadın olarak, kadınlığınızın hiçbir halta yaramadığını hissettiğiniz tek bir an oldu mu?
Bir kadının, yalnızca bir kadın yüzünden değil, bir erkek yüzünden de kıskançlık krizine girdiğine hiç tanık oldunuz mu?
Rakiplerim sadece kadınlar değildi, aynı zamanda erkeklerdi, kimin nereden ateş ettiğini bilmiyordum, “düşman”larımın kim olduğunu da...
İlişki terapistleri, psikologlar...
İşe yaramadı.
Böyle bir şey yokmuş gibi davranmaya çalışan, ama her Allah’ın günü uykusunda aynı rüyayı gören, özgüveninin gün be gün eksildiğini fark eden ama aşkında bir gram eksilmeyen bir kadın düşünün.
O bendim işte!
Bir erkek ne kadar sevilebilirse, ne kadar istenebilirse o kadar sevdim ve istedim.
Elimden geleni de yaptım.
Ama nafile, kafamdaki soruları ona sormadan yapamadım, onu yormadan, kıskanmadan yapamadım.
Sağlığımla ilgili çok ciddi problemler yaşadım, bir de üstüne hamile kaldım.
Çocuğumu, erkeklerden mi yoksa kadınlardan mı hoşlandığını bilmeyen, bunun bir öneminin de olmadığını, aslolanın sevgi olduğu söyleyen bir adamdan mı doğuracaktım?
Bu cümleler romanlarda güzel duruyor ama gerçek hayatta altından kalkması mümkün olmuyor!
BEYAZ ATLI PRENSİ BİR ‘PRENS’ ALDI GÖTÜRDÜ
Bebeğimi aldırdım.
İlişkimiz bitti.
Aşkı sorarsanız...
Aşk yarım kaldı!
Bir adam düşünün, rüyalarınızdaki beyaz atlı prens...
Bütün kriterlerinize uygun ama cinsel tercihi sizin cinsiyetiniz değil...
Ve bir hayal düşünün aynı “beyaz atlı prens”i, başka bir “prens” alıp götürüyor!
Ama siz, aynı “beyaz atlı prens”in, kadınlardan hoşlanan versiyonunu bekliyorsunuz.
Hâlâ bekliyorum.
Ama artık bütün erkeklere şüpheyle yaklaşıyorum.
(Arzu K.)
HAMİŞ: Bu yaşadıklarım sadece tekil bir örnek değil. Çevremde de bildiğim, tanıdığım eşcinsellerle birlikte veya evli ama yokmuş farz eden, hatta onlardan çocuk yapıp sonra yapayalnız kalan çok kadın var...
Paylaş