Bir taksi şoförü İstanbul trafiğini bir günde nasıl açar?
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
1 Gişelerde kontör sistemine geçilecek
2 Gişelerin yeri değişecek
3 Sıraselviler tek yön olacak
İçimde ukteydi: Polaroid Röportajlar. Düğmeye bastığın anda kareyi dondurabileceğin fotoğraflar, sahiciliği bire bir yansıtan konuşmalar, hayatın içinden insanlar....
Gözüme bir kaç kişiyi de kestirmiştim. Mesela bizim Bebek'teki cevizci. ‘‘Abla sen ceviz al, röportajı boş ver’’ dedi. Kös kös parayı verdim, ıslak cevizleri aldım ve bir güzel yedim. Sonra da kendimi... Niye moralimi bozuyorum, belki baloncu tamam der? Merak da ediyorum hayata bakışlarını, anlatacaklarını, işlerindeki ustalıkları. Herkes asıp kesiyor bu memlekette biraz da onlar asıp kessin.
Ne var ki baloncu bey de beni tersliyor: ‘‘Benim gazetecilerle işim olmaz. Medyaya güvenmiyorum’’ diyor. Mosmor oluyorum. Dahiyane Polaroid Röportajlar fikrimi rafa kaldırıyorum. O nuh nebiden kalma makineyi de. Ama işte sevgilimin ablasının kocası Ahmet, geçenlerde ‘‘O’’nu anlatmaya başlıyor. Öyleymiş de, böyleymiş de... Ve elime kartını tutuşturuveriyor. O, taksi şoförü Erol. Sadece Karadenizli 21 yıllık bir taksi şöförü değil aynı zamanda son derece sempatik biri. Ortaokul mezunu ama bir tartışma programına çıkarsan, çatır çatır konuşur ve ortalığı sarsar. Ahmet'i etkilediği gibi beni de etkiliyor. Ve şimdi bizim evde karşımda duruyor. Duruyor ama... Ne Kutup var ortalık yerde ne Sebati ne de Senih. Bütün fotoğrafçılar arazi. Arazi dediysem, biri İngiltere'de işte, diğeri Kıbrıs'ta, öteki ise Anadolu'nun tozlu yollarında. N'aparsın böyle bir durumda? Dijital bir makine var ama evde... Sevgilimin evinde... Kaldık mı nuh nebiden kalma Polaroid makineme...
Yaşasın!!! Al işte fırsat sana. Ayşe ilk polaroid röportajını yap bakalım Erol'la...
Tahmin edeceğiniz gibi sonuçlar berbat. Bize destek gerekiyor. Tuttuğum gibi kolundan Erol'u, Bebek'teki şipşakçıya gidiyoruz. Oturuyoruz tabureye şak şak şak vesikalık çektiriyoruz. Kabul ediyorum, Polaroid Röportajlar fikrinin, polaroid kısmı iyi değildi, ama taksi şöförü Erol Odabaşı şahane biri...
Heyecanla sizi dinliyorum...
- Sadece bir gün versinler bana, İstanbul’un trafiğine çözüm bulurum...
İyi ama nasıl?
- Barbaros Bulvarı, Beşiktaş, Levent, Sarıyer, Sanayi Mahallesi, Zincirlikuyu, Mecdiyeköy, Haliç Köprüsü'nden itibaren Çağlayan Sapağı, Okmeydanı, Sarıyer ve Levent girişleri sence neden her Allah'ın günü tıkanıyor?
Ee köprü yüzünden!
- Doğru. 1974'de yapıldı bu köprü, 29 yıldan beri bizden para alıyorlar, alacaklar tabii ama n'olur yani, ‘‘İstanbul halkına köprü bir günlüğüne bedavadır’’ deseler, ölürler mi?
Ne işe yarayacak...
- Çünkü o zaman trafik akacak!
Ben anlayamadım meseleyi...
- Şimdi güzel kardeşim, işin var karşıya geçeceksin. Köprüden parayla geçiyorsun değil mi? Her zaman da bozuk paran olmuyor, bazen 20 milyon uzatıyorsun. E ne oluyor? Gişedeki memur sana paranın üzerini vermekle uğraşıyor, bu arada vakit geçtikçe geçiyor. Yüzlerce, binlerce araba var gerinde, haliyle o trafik kilit oluyor...
Tam da bu yüzden OGS sistemine geçtiler....
- İyi söyledin de... Otomatik geçiş sistemi ne işe yarıyor? Üç tane ortada, bir tane de sol tarafta. Bu OGS sisteminin oturtuluşu yanlış bir kere. İşin acele, sen kaptırmış sol şeritten gidiyorsun, gişelere 50 metre kala, OGS'n var ya, şerit değiştirmeye başlıyorsun. Diyeceğim, tüm bunlar trafiği iyi edeceğine daha da berbat ediyor. Sonuç? Trafik yine Arapsaçı!
Peki siz ne yapılmasını öneriyorsunuz?
- Basit. Vatandaş, herhangi bir bayiye, bakkala, markete gittiğinde sigara alır gibi OGS alabilecek. Yok ikametgahtı, yok banka senediydi gibi şeylerle uğraşmayacak. Karşıya mı geçeceksin? Ver kardeşim bir OGS.
Kontür satılıyor gibi OGS satılacak yani...
- Aynen. Çevreye girdiğinde de cama yapıştıracaksın ve köprüyü geçeceksin. Ne tıkanıklık kalır ne bir şey. Niye uğraştırıyorsun insanları? İşimiz, gücümüz, ödeyecek senedimiz, hastaneye yetiştirilecek hastamız var bizim. Neden bu çileyi çekelim?
Köprü neden bir gün bedava olacaktı hálá onu anlayamadım ben...
- Bu dediklerimin sağlamasını yapabilmek için. Mesele, gişe, para ödeme, kuyruk bekleme OGS miymiş öğrenelim. Bakalım sadece atıp tutuyor muyum, yoksa doğru mu söylüyorum? Ben kendimden eminim de...
ÖLDÜRÜCÜ TAKSİM TRAFİĞİ
Başka ne tür dahiyane fikirleriniz var?
- Estağfurullah. Bizim mesleğimiz taksicilik, haliyle kafa yoruyoruz bu işlere. Bu söylediğim kontör sistemine geçiş, kısa vadeli bir çözüm. Köprü 70'de yapıldığı zaman araç sayısı taş çatlasa 100 bindi. Şimdi 3 milyon, ama yollar aynı. Yani günün birinde bu sorunu yaşayacağımız 30 yıl öncesinden belliymiş. Ama işte bir şeyi yaparken 30 sene sonrasını bırak 3 sene sonrasını bile düşünmeyen bir milletiz. Ben diyorum ki, adamlar o zaman hesaba katamamış ama gişelerin yeri bugün yanlış. Gişeleri ileriye taşımak gerekiyor. Alın bu gişeleri Hasanpaşa'ya koyun. Ya da Harem Haydarpaşa ve Fenerbahçe çıkışlarına. Yığılma azalmazsa kendimi o köprüden atarım.
Siz sadece kafayı köprüye mi taktınız?
- Yok. Biliyorsunuz bir başka öldürücü trafik de Taksim'de. Oradaki sorun ise Sıraselviler. Tek şeride indirmek gerekiyor. Tophane'den Taksim'e geliş olacak, çünkü oraya açılan aşağı yukarı on ara sokak var. Ama gidiş kesinlikle olmayacak. Artı seksen yüz santim kadar da kaldırım genişlemesi yapılacak.
İyi de iki tane hastane var orada...
- Onu da düşündüm. Ambulans ve itfaiye için bir kamyon genişliğinde tek yön yol olacak. Ama başına da biri oturtulacak. Çünkü biz yasak yollara girmeye bayılırız, kapı arkasında aşk yapmaya bayıldığımız gibi...
Sıraselviler tek şeride indirilince Taksim trafiği halledilecek mi?
- Hayır. Bİr de yayalar meselesi var. Maşallah kendilerini oradan oraya atıyorlar. Yaya geçidini kullandıkları yok. Çiçeklerle çevir, yükselt bir şey yap, herkes yaya geçidini kullanmak zorunda kalsın. Aynı sorun, Fatih Postanesi'nin orada da var. Tepede bir köprü var, karşısında da Çarşamba Pazarı'na çıkan yol. Kimse o köprüyü kullanmıyor. Yolun tıkanması bir yana, kaç insan öldü orada. Madem bizimkiler köprüyü kullanmamakta direniyor, kaldırımı yükselt, demir yap, mecburen kullansınlar.
Bitti mi?
- Bir de Taksim trafiğini tıkayanların başında taksiciler geliyor. Yolcu aldıkları yer ışıklar. Günde 100 tane taksi bekler orada, onlar da otobüs durağının olduğu yere yönlendirilse. Orayı kocaman bir taksi durağı yap mesela...
Otobüs durağı ne olacak?
- Onu da biraz geriye al.
Peki park ne olacak...
- Sanki o parkta bir faaliyet var. Önce şu keşkemeşi halledelim de, parka da bir güzellik yaparız!
HAMİŞ: Önce bir taksi söförüyle tanıştım, konuşmanın sonuna doğru acılı bir babayla karşılaştım. Yarın, yani damardan bir Pazar gününde görüşmek üzere...