Paylaş
Mac’te makyaj yaptık, allık aldık, iç çamaşırcılara daldık, büyük ayakkabı satan mağazalara girdik, tramvaya bindik, kafelerde pinekledik... Sonra akşam kadınlar günü vardı,12’sini birden gördüm. Onlar anlattılar, ben dinledim. Netice şudur: Zor, azınlık olmak zor. Allah yardımcıları olsun...
BİZİM İÇİN CENNET BİLE YOK - FOTOGALERİ
M.Murat SOMER: Travestilere haksızlık yapıyorlardı, ben de kültürlü, rafine bir travesti dedektif yarattım
* “Hop Çiki Yaya” polisiye serinizin kahramanı dedektif, bir travesti. Nereden esti?
- Gırgır cevabı: Birkaç dilde okuyan bir polisiye sever olarak, eksikliğini hissettim. Pazarlama deham sayesinde, dünya çapında bir “niş” olacağını gördüm ve travesti bir dedektif kahraman yarattım.
* Peki, cevabın ciddisi ne...
- Sadece Türkiye değil, dünyanın birçok yerinde de travestilerin sunuluş biçimine itirazım vardı. Ya aklı kıt, grotesk, sığ, tuhaf, gülünesi, eğlenilesi yaratıklar ya da her türlü suça meyilli, korkulası, çekinilesi tipler. İşte bu yüzden ben de oturdum sempatik, zeki, hınzır, kültürlü, rafine, farklı yeteneklere sahip bir travesti karakter yarattım.
* Nasıl tepkiler aldınız?
- Başlangıçta yayıncılar kitapları beğendiler ama basmaya korktular. Önceden anlaşma imzalamış olmamıza rağmen iptal etmeye çalıştılar. Bir süre sonra ben de umudumu yitirdim, “Herhalde internette, arkadaş maillerinde gezen bir yeraltı roman serisi olacak” dedim. Tam o sırada İletişim Yayınları devreye girdi ve “Hop Çiki Yaya” polisiyelerini basmaya karar verdiler. Ve tek bir olumsuz eleştiri almadım. Sonraları Amerika’da Penguin, İngiltere’de Serpent’s Tail, Almanya’da Klett Cotta, Fransa’da Editions Du Masque gibi yine gayet prestijli yayınevleri, seriyi yayınlamaya başladı.
* Ooo süpermiş!
- Şimdilik Fransa, İngiltere serinin üçüncü, Amerika, Almanya, Polonya, İtalya, İspanya ve Yunanistan ikinci kitabındalar. Bu sene birer tane daha basılacak. Daha ne isteyeyim?
* Peki, serinizin okurları arasında eşcinseller çoğunlukta mı?
- Zannetmiyorum. Dünyanın her tarafında, okuyan kesim kadınlar. Bizde de öyle. Bizde galiba erkeklerin “okumak”tan anladığı “tahsil”le sınırlı. Tahsil bitince, okumayı da bırakıyorlar!
* Sizce travestilerin bu ülkede bu kadar dışlanmasının sebebi nedir?
- Tuhaf bir ülkede yaşıyoruz. Zeki Müren yarım asır boyunca en sevilen sanatçımız, bizim “Sanat Güneşi”miz, Bülent Ersoy “diva”mız, Huysuz Virjin en çok izlenen şov sanatçımız. Öte yandan, sokakta dövülen travestiler. Uzaktayken, erişilmezken, ilgi ve merak zirvede, yanına geldiğimizde nefret, korku, tekme, tokat. Anlamamak ve anlamaya çalışmamak. Farklı olma cesaretini gösterene hınç duymak. Bir dolu şey daha. Çok fazla iki yüzlülük! Ve cehalet tabii...
* Travestilerin şu ya da bu nedenle eşcinsellerin meşruiyet mücadelesine zarar verdiklerini düşünüyor musunuz?
- Hayır efendim öyle düşünmüyorum. Birlikten güç doğar. Renkliliğin, çeşitliliğin değerli olduğuna inanıyorum.
* Eşcinsel gruplar arasında ne tür farklılıklar gözlemlenir? Eşcinsel denince herkesi aynı sepete koymak mümkün mü?
- Genellemeler benim düşünce ve inanç doğama ters. Yani “Türkler şöyle yapar”, “Kadınlar böyle düşünür”, “Bilmem ne partililer toptan yobazdır,” bunlar benim anlayamadığım yaftalamalar. Aynı şekilde, eşcinseller de tek tip, aynı biçimde düşünen, davranan, hisseden “ucube yaratıklar” değil. Ben bireysel bakışa, bireysel farklılığa inanan, savunan biriyim. Haliyle, her geniş gruplamanın içinde olabilecek tüm çeşitlilikler, tutarlılıklar ve tutarsızlıklar, görüş ve davranış ayrılıkları, eşcinsel gruplarda da vardır. Olmalıdır. Olmazsa garipserim. Ancak, belli hakları elde etmek için beraber hareket edilmesi daha yararlıdır.
* Bu ülkede eşcinsel olmak sizce neden bu kadar zahmetli, zor?
- Bu ülkede ne olmak kolay? Diğer azınlıkların hali çok mu kolay? Hrant Dink keyif ve refah kurbanı mı? Aydın olmak, düşünmek, çok mu kolay? Öyleyse hapislerdeki onca aydın için ne diyelim? Azınlık olmak, marjinal olmak her zaman zor ve cesaret işi. Bu nedenle her türlü baskıya rağmen dik duranlara saygı duyuyorum.
* Peki sizce, travestilerin işi, eşcinsellerden daha da mı zor?
- Her şeye rağmen, hepsini, göze alıp ortaya çıktıkları, içlerindeki sesi bastırmayıp kendilerini sakatlamadıkları, kendileri olmayı seçtikleri için onları daha cesur buluyorum ve bu nedenle daha çok takdir ediyor, duruşlarına saygı duyuyorum.
Hortum Süleyman ismini duyunca midem kasılıyor, suratım ekşiyor
* Hortum Süleyman ismi sizde nasıl duygu uyandırıyor?
- Midem kasılıyor, suratım ekşiyor...
* Bu ülkede dolaşan yüksek seviyedeki homofobinin sebebi sizce neler?
- Davranış bilimciler, sosyologlar eminim daha iyi cevaplar. Çünkü ben de çıkamıyorum işin içinden. Bir taraftan Zeki Müren, Bülent Ersoy, Tarkan en sevilen sanatçı, bir taraftan da homofobi hat safhada. Kötü bir şaka gibi. Diğer taraftan, travestilerin varlığı, bir arz talep meselesi, öyle değil mi? Buna karşılık, sıradan heteroseksüellik memleketimizde ne kadar sağlıklı yaşanıyor, o da şüpheli. Henüz bluğ çağı tamamlanmamış erkek çocukları, sünnet töreniyle, suni olarak erkekleştirip hediyelere boğuyorlar, ama iş kız çocuklarına geldiğinde, regl olunca bir tokatla geçiştiriyorlar. Oysa o kızlar, gerçekten cinsel kimliklerini kazanıyorlar, kadınlığa adım atıyorlar. Bu örnek bile, aslında toplumsal rollerimizin ne kadar sağlıksız olduğunun göstergesi...
Fanteziler, fetişler, marjinallikler asla zengin zümreye mahsus değil
* “Renkli cinsel fanteziler, varlıklı insanların tekelindedir.” Bu doğru bir yargı mı?
– Alakası yok. Tam tersine. Hatta geçen ay yayınlanan son kitabım “Üç Pastoral ve Pastorize Tablo” tam da bunu anlatıyor. Cinsel fanteziler, fetişler, marjinallikler asla zengin zümrelere mahsus değil. Onlar, insana ait düşünce ve duygular. Arzu, orada da çıkar, burada da. Ama ortam, ne kadarını yaşayabileceğini sınırlar. Yoksa bunca seks oyuncağı kime satılıyor?
TÜRK HALKININ CİNSEL HAYATI BU KADAR RENKLİ Mİ?
Konuştuğum travestiler, müşterilerinin bir sürü farklı talepleri olduğunu anlattılar. Tuvalet temizlemekten hoşlanan mazoşistler, kemerle dövülmek isteyenler, kafasına naylon takılmasını talep edenler, vesaire vesaire. Türk halkının bu kadar renkli bir cinsel hayatı olduğunu siz biliyor muydunuz?
– Cinselliğin olduğu her yerde bu renkliliklerin olması bence gayet doğal. Olmazsa tuhaf. Bence cinsellik, başlı başına bir gayya kuyusu. Asıl, içimizdeki bu renklilik arzularını bastırıp, saklayıp yaşayamadığımız zaman, sorunlar ortaya çıkıyor. Malum, balonu bir yerlerden sıkınca, başka bir yerinden meme verir, daha da sıkarsak patlar. Toplumsal kazalar öyle ortaya çıkıyor. Bence bunlar bireysel gelişimin anahtarı. Yani insan önce kendi içsel duygularıyla barışacak, sonra da seçimleri doğrultusunda arzu yaşayacak ve sonuçlarına da bir yetişkin olarak katlanacak. Ben bunu inanıyor, bunu savunuyorum...
HAMİŞ
Bu dizi sırasındaki yardımlarından ötürü Yelda Cumalıoğlu’na teşekkür ederim.
Paylaş