Paylaş
26 C
UÇAKTAYIM .
Kesinlikle havadayım.
Ben herkesten, herşeyden uzaktayım.
New York yollarında, bir Luftansa uçağının pencere kenarındayım.
* * *
Yalniz seyahat ediyorum diye, burnumu cama dayayıp, hüzünlü hüzünlü huzunlu bulutları seyredecek halim yok ya.
Gitmek hep mutlu ediyor beni.
Gidene kadar bıçaklıyorum başkalarını ve kendimi.
* * *
Tek isteğim.
İki sey isteyebilir miyim?
1) Teoman'in yeni albümünün ilk şarkısını dinlemek. Şimdi/ şu anda/ burada.
Adı: Paramparça. Üçüncü Bloody Mary'den önce, ikincisinden sonra. Mükemmel bir parca.
2) Dibimde oturan adama, 'Hadi amca, sen başka bir yere otur!' demek.
Bunu Almanca söylemem gerekiyor. Gerekirse Çince bile soyleyebilirim! Bir uyansa.
O Alman var ya, o Alman sürekli bira içip, uyuyor, nemli kolları da bana değiyor. Üffff. Çok fena. Nedir benim günahım, neden düştüm bunun yanına? Ama o kırmızı suratlı şisko, bir kalkarsa?
Var mı böyle bir ihtimal, yapacak mısın böyle bir iyilik Tanrım bana? N’olur, kaldır, at o adamı başka bir tarafa.
Çünkü onun, yanımdakinin yanındaki var ya, 26 C, bayıldım ben ona.
* * *
Siz zannediyorsanız, sadece erkekler, uzuuun uçak yolculuklarında, yanlarına
güzel/ şeker/ sirin kızlar otursun diye hayal ederler.
Çok ama çok yanılıyorsunuz.
Bildiğim kadarıyla erkek değilim.
Ama ben de hayal ediyorum.
Tabii güzel/ şeker/ şirin bir kızı değil.
Paul Auster’i satmak gibi olmasin, (Köşeye Sıkıştırmak iyi bir kitap), ama tercih hakkım varsa, 26 C’yle sohbet etmeyi, kitap okumaya tercih ediyorum.
Tamam mı, kimse alınmasın.
Çünkü başıma ilk kez geliyor. Bu bir işaret, Tanrı bana bu seyahat cok iyi geçecek diyor.
Benim suçum yok ki, ben ne yapayım, o bana göz vermiş, bakıyorum da, görüyorum da; inanılır gibi değil, 26 C tuvalete gidiyor, koridorda yürürken uçaktaki bütün kadınlar ona bakıyor. 26 C hostesi çağırıyor, bütün hostesler koşturarak geliyor. 26 C, çantasını koymak için hiçbir sıkıntı çekmiyor, herkes buraya koyabilirsiniz çantanızı diyor.
Güzelliğin gözü kör olsun!
26 C bir içim su.
Sakın gay olmasin...
* * *
Duman mi desem, mavi mi desem, ikisi birden mi desem, belki de üçü birden (Çin çayı demiş miydim?) iste öyle gözleri var 26 C’nin. Hiç sevmem aslında renkli göz. Ben kahverengi alayım. Derdim. Ama bununki başka.
Safi göz adam.
Gozlerini fark etmem de şundan.
O benden Hürriyet, Milliyet; ben ondan Tempo ve Aktüel’ini istiyorum.
Haliyle gözgöze geliyoruz.
* * *
Ama o aramızda oturan 26 B.
Ah o olmasa, ben çoktan 26 C’nin bütün hikayesini ögrenmis, hayat ağacını çıkarmış, neyin nesi anlamıştım.
O 26 B, beni hasta ediyor.
Küçük bir dirsek atıyorum, oralı olmuyor.
Bak hala uyumaya devam ediyor. Ama cok ayıp. Düşüncesiz adam ne olacak! Oysa, su içerken yılana bile dokunmaz, yolculukta sohbet etmek isteyenlere de mani olunmaz. Uydurdum tabii. Yok böyle bir şey ama keşke olsa. Söyler misiniz bu 11 saat sohbet etmeden nasıl geçer yoksa...
* * *
Uzun boylu bir adam.
Griler var üzerinde. Gri bir sweat shirt, eşofrmanımsı bir pantolon. Çok ama çok düzgün. Fazla düzgün. Kim bu adam be? Sen’li konuşuyor. 'İzninizle geçebilir miyim?' dediğimde, ben de ihtiyaç molası vereceğim ya, 'Tabii geçebilirsin' diyor. Gülümseyerek, son derece sakince. Haliyle biraz şaşırıyorum. Bizde polisler veya taksi şoförleri ‘‘sen’’li konuşur. Ve insanı sinir ederler. Tanışıyor muyuz ki, senli konuşuyorsunuz? Bir samimiyetimiz mi var? İkinci çoğul şahıs yerine, ikinci tekil şahıs kullanmak bir seylerin göstergesidir sanki. Sınıf, eğitim gibi. Ama bir şeyin daha göstergesi: Uzun seneler yurtdışında yaşayanlar özellikle ABD’de, İngilizce’de sen siz ayrımı olmadığı için senli konuşuyorlar.
26 C, öyle arkadaşlar.
10 yıldır New York’ta yaşayan bir borsacı mimar.
* * *
Anne Avusturyalı, baba Türk, vallahi ne varsa bu melezlerde var, üniversiteyi Türkiye’de okuyor, yüksek eğitimini tamamlamak icin ABD’ye gidiyor, son on yıldır da New York’ta yaşıyor.
Ailesini ziyaret etmiş, şimdi dönüyor.
Tüm bunları nasıl mı ögrendim.
Ne yaptık ettik, 26 B’yi ekarte ettik.
Frankfurt’tan sonra da 11 saat beraber seyahat ettik.
En keyifli yolculuklarımdan biriydi.
Darısı uzun uçak yolculuklarında sizin de başınıza!
Paylaş