Ayşe'nin gözlüğü

Ellerim kırılsaydı da...Zafer:- Işıkları söndür, bu ellerle bana dokunmanı istemiyorum dedi.Annem, telefonun öbür ucunda:- Çok önemli değil ama, senin ellerinden de bir süre bir şey yemem bilesin dedi.Babam:- Bir yanlış yapmışsın kızım, ama fazla hırpalama kendini dedi.Simten:- Küçük şortlar giy, sonra düz lastik pabuçlar, kendine genç bir hava ver, o zaman belki bu eller olur dedi.Leyla:- Sıcak ama olsun, bence deri ceketler giymen lazım ki, hippi havası olsun, belki ancak o zaman bu eller normal durur dedi.Son zamanlarda birlikte yaşadığımız Gülten:- Gel hipoya sokalım, çamaşır suyu herşeyi paklar dedi.Gülden Aydın'ın kızı Ceren:- Bak eve git, banyoyu doldur, üç saat içinde kal, belki çıkar dedi.Sanlı:- Anneme bir sorayım o bu işlerin uzmanıdır, mutlaka bir çare bulur dedi.Muhittin:- Çok fazla üzülme, denemiş oldun ve ben de asla yapılmaması gerektiğini sayende öğrenmiş oldum dedi.Muhittin'in karısı Zeynep Sirer:- Biraz fazla kalın olmuş, ince olsaydı daha zarif olurdu, belki o zaman daha güzel dururdu dedi.Tekrar Zafer:- O kadar şık elbise aldırdın, bu ellerle onları nasıl giyeceksin? dedi.Son çare olarak ağlamaklı bir suratla başvurduğum eczacı:- Mümkünü yok! Çıkmaz. Derinin altına işliyor. Çözücüsü yok. En az üç hafta, hatta bazen üç ay bile sürer. İşiniz Allah'a kaldı dedi.*Herkes dedi de dedi.Ben?Benim diyecek hiçbir şeyim yok.Kendim ettim, kendim buldum.Cesurum ya.Özentiyim ya.Hevesliyim ya.O müthiş heyecanım var ya.Yeniliklere açığım ya.Ne önemi var ya.Altı üstü iki adet el ya.Ah ben ne yaptım?Öyle bir şey yaptım ki, hiç kimse güzel demedi, ciddiyim, biraz garip/ tuhaf olmuş/ ürkütücü duruyor'dan başka bir söz duyamadım.Ben ki, herşeyi, herkese beğendirmek için yaparım.Bu defa popo üstü oturdum!Kalkamıyorum...*Ne yaptım biliyor musunuz?Elle Dergisi'nin son sayısından Liv Tyler'ın o çok güzel duran elleri dövmeli resmini koparttığım gibi, Ortaköy'de, kendisini ressam zanneden ama başka meslekler de yapabileceklerini ima eden iki genç erkeğin, çizim kabiliyetine ellerimi teslim ettim.Kendi ellerimle!Çok güzel olacak sandım.Bana otantik bir hava verecek sandım.Hafif hippi de/ pis değil/ ama biraz da Hintli/ yani Katmandu'dan yeni gelmiş gibi/ hem de grunge/ asilmiş de hafif şeylere de karşı değilmiş gibi/ bir hava.Anlatması zor.Ama siz anladınız!Hani size de sık sık gelen havalardan.Biraz çılgın, biraz iğrenç.Hani bazıları saçlarını sarıya boyatıyorlar ya, genç olsam yapardım diyorlar ya, onun gibi bir şey.Olmuyor.Bu kınalı dövme çıkmıyor!*Bütün normal ve sağlıklı insanlar gibi önce kendimi suçlamıyorum.Annemi arıyorum.- Beni sen mahvettin! diyorum.- Bütün bunlar senin yüzünden başıma geldi diyerek suçlayacak birini bulduğum için hem rahatlıyorum hem de seviniyorum. Aramızda bir kültür tartışması başlıyor. Bir Batılı ile bir Doğulu arasındaki ideolojik, anlamsız o saçma sapan tartışma.Ama benim tezim çok kuvvetli, bastırıyorum:- Hem 8 yaşımdayken bana kına yaptırmış olsaydın, 28 yaşında bu hallere düşmezdim.- Senin kınaya özendiğini ben nereden bileyim diyor ve annem devam ediyor:- O kına denilen hep benim midemi bulandırmıştır, sen çocukken de öyleydi, şimdi de öyle. Hele o rengi solmaya başladığı zaman dayanılmaz olur. Senin kınaların ne alemde?Bin yıllık Alman annemin sesinde, Doğuluların bu adetlerini hafif küçümseyen bir hava seziyorum. Çok sinirleniyorum, babamın saf ve temiz Türklüğüne sığınarak...- Sen Almansın bu işlerden anlamazsın! diyorum.*Gerçeği mi duymak istiyorsunuz...Hem gerçeğin milliyeti de yok.Ben ‘‘o şeyler’’i yaptırdığıma, nasıl pişmanım anlatamam.O şeyler dediğim ‘‘kenar süslerim’’.Ellerime bile bile bu felaketi sardırdıktan sonra, (iki elimi sarmaşık gibi sarıyorlar da,) en iyi tanımlama yine de Leyla‘dan geldi: - Aaa ellerine kenar süsleri yaptırmışsın! dedi.Doğru söze ne demeli?Yine de, ellerimdeki ne idüğü belirsiz o şeyleri, kenar süslerine benzettiği için Leyla‘ya teşekkür etmeli...*Çocukken defterlerimizin kenarlarına beceriksizce (en azından ben hiç beceremezdim, sürekli yaprakların birini küçük, birini büyük çizerdim) dallar, kuşlar, böcekler yapardık ya, işte aynen öyle, şimdi benim ellerimin üzeri. Ve sizi temin ederim, bu sanat eserini ellerime yapan arkadaşlar da, alınmasınlar ama, benim siyah önlükler içinde, dili dışarda, kenar süsü çizen ilkokul çocuğu halimden daha, daha...Nasıl ifade etsem:- Yeteneksiz! Yeteneksiz!*Yani kuşlar, böcekler Allah‘tan yok ama...Sol elimde 24, sağ elimde 23 adet yaprak var.Zaten yapraktan başka da herşeye benziyorlar. Daldan başka herşeye benzeyen kalın çizgilerle birbirlerine bağlanmış bulunuyorlar, tüm bu çizgiler de birlikte tarifi zor, anlamsız bir sarmaşık oluşturuyorlar. Durumu anlıyorsunuz değil mi? Bu anlamsızlık şu anda benim iki elimin üzerinde bulunuyor. Ne yapsam gitmiyor. Bu görüntünün hiç bir estetik tarafı yok, biliyorum. Ben şu anda, ellerini siyah gazlı boyayla boyamış çocuklara benziyorum.*Demek istediğim...Bu dövme ya da kına işine pek özenmeyin.Yok şimdi Allah'ı var, fikren güzel, ama kendisi fikri kadar güzel olmuyor. Ebatlar büyüdükçe, iş sevimsizleşiyor.İş sevimsizleştikçe, siz çirkinleşiyorsunuz.Bir de tabii deri meselesi var.Bazı deriler tutmuyormuş.Ya benimki gibi tutan deriler ne olacak?Olacakların en acısı:En romantik anlarla Zafer hep ışıkları kapatacak.Üç hafta mı deseeeem, üç ayyyy mı...
Yazarın Tüm Yazıları