Ayşe'nin gözlüğü

Pavuryaları bana bırakınHayatta aşkı, seksi, kedimi, işimi, ailemi, sevgilimi, eski sevgililerimi, bazı arkadaşlarımı ve pavuryayı seviyorum.Evet anladınız, yazı pavuryayla ilgili.Başka hiçbir şey umrumda değil.Biraz önce yemekten geldim de.Gazetelere göz gezdirip, bir taraftan da televizyon seyrediyorum ve şu an hayatta en çok pavuryaya inanıyorum. Dolayısıyla başka bir şey yazmamın manası yok. En çok pavuryayı seviyorum ve dört adet yemiş olmama rağmen hala onu istiyorum. Üstelik tuhaf, dün de yedi tane yemiştim. Ama bu gece de, yine onu düşlemek ve dişlemekten vazgeçmedim. Dahası yarın da yiyebilirim. Oradaki tüm pavuryalar bitene kadar ben her Allah'ın günü Doğa Balık'a gidebilirim.*Bu sizi ilgilendirmeyebilir.Üstelik sizi ilgilendirmemesi pavuryaların bana kalması anlamına gelebilir.Ama bir de şu var, ben eğer pavuryaları yediğim Doğa Balık'tan söz edersem, bu belki de sahibi İbrahim Soğukdağ'ın hoşuna gider ve pavurya soranlara ayıp olmasın diye, restoranında sürekli pavurya bulundurmayı akıl eder.Yani demek istiyorum ki, bu herkesin işine yarayacak bir yazı.Ben pavuryasız kalmak istemiyorum.Üstelik İstanbul'un hiç bir yerinde artık tanesi bir milyondan pavurya yemenin mümkün olmadığını gayet iyi biliyorum.Ama bu arada, size de Fındıklı, Akyol Sokak'ta bulanan 14 masalık hoş bir restoran salık veriyorum.Daha ne istersiniz?*Bilgi.Evet biliyorum, ne yazık ki günümüz Türkiye'sinde herkes her şeyi bilmek istiyor.O zaman bilin.Dün bütün günümü Gölcük'te geçirmiş, savaş gemilerinde çalışan Harb Okulu mezunu ‘‘bayan subay’’larla söyleşmiştim. Bu arada belirtmek de fayda görüyorum, onlara ‘‘bayan subay’’ demek benim fikrim değil. Oldum olası ‘‘bayan’’ kelimesine sinir olurum, ‘‘kadın’’ı tercih ederim. Ama Silahlı Kuvvetler etmiyor, bana da yapabilecek bir şey kalmıyor. Neyse, söyleşmek de bende acıkma duygusu uyandırıyor, dolayısıyla İstanbul'a dönünce doğrudan eve gitmek yerine Doğa Balık'a girdim, zaten evimden üç dakika uzaklıkta. Ve pavuryaların tam karşısına oturdum.Onların kırılmasını beklerken ve önümdeki birayı yudumlarken, şu yeşilliklerden yapılmış kavurmaları sipariş etmeye koyuldum: Pazı kavurma, semiz otu kavurma, madımak otu kavurma, hodan kavurması, diken ucu kavurma ve ısırgan otu kavurma.*‘‘Sahip’’ İbrahim Bey ve ‘‘sahibe’’ Gülçin Hanım her akşam olduğu gibi oradaydılar ve harıl harıl çalışıyorlardı. Kastomonulu beyaz tenli, sevimli çift üç yıldır Doğa Balık'ı işletiyorlar. Daha önce de on yıl boyunca Fındıkzade'de bir restoran işletmişler. Dört masalık küçücük bir yermiş ama Allah için Doğa Balık gibi sürekli doluymuş.Haklısınız...Elbette diyebilirsiniz ki: - Dört masalık yer, aklını mı kaçırdın tabii ki dolacak, dahası 14 masa da dolar, ne var yani bunda?Şu var efendim, dolmadan dolmaya da fark var.Lahana, biber, sarma gibi dolmalar varsa hayatta, bir mekanı abuk sabuk insanlar da doldurabilir değil mi?Ama gelin görün ki, burası böyle değil. Cihangirli geliyor, birbirini tanıyan insanlar geliyor. Kısacası o mekana, sadece Doğa Balık'ın ev yemeğini aratmayan yemeklerinin, mezelerinin ve balıklarının müdavimleri geliyor.Yani siz bizi tanımıyorsanız gelmeyin tamam mı?*İşi bilenler, bir lokantaya gidildiğinde ilk sorulması gereken şeyin, ‘‘Kullanılan yağ olduğunu’’ iyi bilirler.Ben bilmezdim.Bilenlerden öğrendim.Doğa Balık'ta kullanılan yağı da temiz yüzlü garsonlarından (İbrahim Doğan, Cemal Nogay, Cemal Koparan ve Ekrem Karaman).Ayvalık'tan özel olarak getirtiliyor.Tenekelerle...Hakiki sızma zeytinyağı.İşin sırrı burada...Bir de Gülçin Hanım'ım parmaklarında. Gündüzleri Gülçin Soğukdağ mezeleri hazırlıyor, akşamları da tava ve buğulamaları yapıyor.*İşin ilginç yanı, Doğa Balık'ın Boğaz kıyısındakiler gibi ‘‘balık’’ görünümlü bir lokanta olmaması.Fındıklı yokuşunda, iki bina arasında herhangi bir yer konumunda, insana ‘‘Allah Allah’’ dedirtecek kadar balık imajından uzakta.Ama...Tad olarak da bildiğiniz tüm lokantalara parmak ısırtacak kadar iyi bir durumda. Beni her zamanki gibi sadece pavuryaları ilgilendiriyor. Bir de tabii çok ucuz olması, ‘‘Demek ki ben başka her yerde kazık yiyorum!’’ duygusunu yaratması.Bir de siparişleri eve göndermeleri... Çünkü sürekli Çin, piza ve hamburger yemekten, insana sonunda gına geliyor. Eve pavurya gelmesi bu yüzden çok önemli.Sizinle şöyle bir anlaşma yapalım, ben size iyi bir lokantası tavsiye etmiş oldum, siz de pavuryaları bana bırakın.Hamiş: Lazım olur diye telefon numarası 0212. 244 31 72.
Yazarın Tüm Yazıları