Pek yaramaz bir şey. Hayatı sokaklarda geçerdi. Paten kayar, bisiklete biner, ağaca çıkar, bol bol düşerdi. Dizleri yara bere içindeydi. Nasıl desem? Sanki biraz erkek Fatma'ydı. Sanki değil, öyle! Zaten hep erkeklerle oynardı. Kız olduğunu hatırlatan tek şey uzun saçlarıydı. Onları da Küçük Ev'in Laura Ingalls'ı gibi iki yana örerdi. Biri ona Barbi bebek mi aldı? Kafasına atardı. Ama babası ona tahtadan bir sapan yapsın ya da kırmızı bir uçurtma...
Havalara uçardı!
***
Bir gün ona ablası, ‘‘Biliyor musun, aşk diye bir şey var’’ dedi.
‘‘O ne be?’’
‘‘İşte annemle babam mesela. Onlar aşık. Birini beğeniyorsun, heyecanlanıyorsun, yüzün kızarıyor, nefes alamaz gibi oluyorsun; gidip evleniyorsun. Sonra da çocuk yapıyorsun. Aşık olan insanlar yatıyorlar...’’
‘‘Uyuyorlar mı yani?’’
‘‘Salak! Seks yapıyorlar.’’
‘‘O nasıl yapılıyor?’’
‘‘Tam bilmiyorum ama birbirlerine dokunuyorlar. Ama tabii insanın senin kadar salak kardeşi olunca, hiçbir şey anlamıyor!’’
***
‘‘Mami, ben nasıl oldum?’’
‘‘Biraz büyüyünce nasıl olduğunu anlatırım. Şimdilik sadece şunu bil, babanla birbirimize aşık olduk. Önce ablan, sonra da sen doğdun...’’
‘‘Ben aşk çocuğu muyum yani?’’
‘‘İkiniz de öylesiniz...’’
‘‘Ablam da mı yani?’’
‘‘Evet. Niye soruyorsun?’’
‘‘O çok gıcık da...’’
‘‘Ayıp, ablan hakkında böyle konuşma...’’
***
‘‘Aşık olmak için ne yapmak gerekiyor nine?’’
‘‘Büyüyeceksin. Ve karşına helal süt emmiş, düzgün bir erkeğin çıkmasını bekleyeceksin. Ve tabii Allah'a da bunun için dua edeceksin. Her şey onun elinde. Zamane gençliği çok kötü kızım. Bizim zamanımızda böyle miydi? İlişkiler yozlaştı, bozuldu. Allah hepinizi korusun...’’
‘‘Nasıl dua edilir nine?’’
‘‘Allah Baba'yla konuşursun.’’
‘‘Türkçe biliyor mu?’’
‘‘Biliyor, biliyor. O her dili biliyor. Onunla yüksek sesle konuşmana bile gerek yok. O senin kafandan geçen her şeyi okuyor. Ama tabii bizler Müslümanız. Kuran'daki Arapça duaları öğrenirsen, onun daha çok hoşuna gidiyor...’’
‘‘Bana öğretir misin? Tanrı'nın hoşuna gidecek bir şey yapmak istiyorum. Bir dileğim var, Arapça dua edersem, belki daha kolay tamam der bana...’’
‘‘Gel sana üç dua öğreteyim. Her gece yatmadan oku onları...’’
***
‘‘Ben dua etmesini biliyorum!’’
‘‘Zaten okulda öğretiyorlar. Sen tabii okula gitmediğin için haberin yok. Çocuksun sen çocuk!’’
‘‘E ne var? Ben de seneye gideceğim. Ama Allah'la şimdiden konuşabiliyorum. Eşşü de enne'yi biliyorum, n'aber? Ninem öğretti. Her akşam dua ediyorum. Bütün isteklerimi sıralıyorum.’’
‘‘Neymiş isteklerin?’’
‘‘Kay kay. Lego. Şerif takımı. Bir de...’’
‘‘Bir de ne?’’
‘‘Aşık olmak... Aşık olmadan ölmek istemiyorum...’’
‘‘Bunun için Allah'a dua mı ediyorsun? Sana kimse bakmaz ki! Sen erkek Fatma'sın. Ne etek giyiyorsun ne elbise. Üstelik dizlerin yara bere içinde, bir de ucu püsküllü bermudalarla dolaşıyorsun.’’
‘‘E ne yapmam gerekiyor?’’
‘‘Kız gibi olacaksın. Süs yapacaksın. Lastik değil, rugan ayakkabı giyeceksin. Dedemin bayramda aldıklarını bir kere bile giymedin. Hem seni hiçbir erkek öpmek istemez. Saçlarını bile açmıyorsun ki...’’
‘‘Sen hiç öpüştün mü?’’
‘‘Söylemem. Kıskanırsın.’’
***
‘‘Allah'ım, lütfen beni de biri öpsün! Ablamı öptüğü gibi. İstersen, o rugan ayakkabıları bile giyerim. Sıkıyor ama olsun. Aşık olmak istiyorum ben. Öpüşmek istiyorum. Ama dilini sokmasın ağzıma! Ablam dedi ki, bir de öyle bir şey varmış. Her gün acayip şeyler anlatıyor bana. O nereden biliyor? Neden her şeyi benden önce öğreniyor? Eğer aşık olmama yardım edersen, söz tırnaklarımı bir daha hiç yemeyeceğim. Babamı dinlemiyorum ama seni dinleyeceğim.’’
***
İlk aşık olduğumda 14 yaşındaydım. Ve öpüştüm. Yaşasın! Allah dualarımı kabul etmişti. Takriben 9 yıl sonra. Ama olsun. İnsan sabretmeyi öğrenmeliydi. İnanılmaz mutlu olmuştum. Öpüşünce yani. Dil mevzuuna da girmedik. Önceleri yani...
Bu yazıdan çıkan sonuç şu:
Eğer bir şeyi gerçekten istersen, bütün evren sana yardım eder.
Tanrı, temiz kalple edilmiş bütün duaları kabul eder.
Helal süt emmiş erkekler hálá var!
Her gece, hangi dilde olursa olsun dua etmek iyidir.
Dil de kötü bir şey değildir!
Aslında erken sevişmek de değildir.
Zaten seks güzel bir şeydir.
Ama aşk en güzelidir...
HAMİŞ: Bu yazı Elele'ye yazdığım bir ilk aşk yazısı. Onlar bir tema veriyorlar, bu konuda yazar mısın diyorlar. Özgürlük hoşuma gidiyor, aklıma eseni yazıyorum. Nedense haftaya bu yazıyla başlamak istedim. Bol öpüşmeli bir hafta dilerim.
HAMİŞ 2: Bu da bir özür hamiş'i aslında. Dün yayınlanan Nevin Kaygun röportajındaki poloroid'ler baskıda güme gitmiş. Neyin ne olduğunu anlamak için epey bir yaratıcılık gerekiyor. Oysa, sayfa yapılırken ekranda cam gibi görünüyordu. Hepinizden özür dilerim.