Paylaş
Yazılanların yüzde 90’ı, yazanın yorumu. Gerçek nedir ne değildir, ne bilen var ne araştıran ne de araştırmak isteyen.
Yani en kısa yoldan yargılanıp çöpe atılan, atılmak istenen bir insan söz konusu. Oysa o, yeteneğini kimsenin inkar edemeyeceği, yılların oyuncusu. Pek çok şahane işe imza atmış biri.
Hala oyunculuğu söz konusu olduğunda herkes hakkını veriyor ama hastalığını nedense kimse ciddiye almıyor, almak istemiyor.
Nurseli İdiz’in problemi, iflas etmiş olması, evsiz barksız olması, şöhretini, popülaritesini kaybetmiş olması, ailesi tarafından reddedilmesi filan değil. Onun sorununun tıbbı bir teşhisi var:
Bipolar bozukluk 1.
Manik depresyonun bir türü.
Bipolar bozukluk sonucu depresif yaşama geçtiğinde alkol sorunu da ortaya çıkıyor.
Eğer ilaçlarını düzgün alırsa, üstüne üstüne gidilmezse hiçbir sorunla karşılaşmadan yaşadığını da oluyor.
Bu toplumun bu ülkenin değerli bir sanatçısı, koruyup kollamak, sahip çıkmak, yardımcı olmak yerine, bir sirk hayvanı muamelesi yapılmasını çok acımasız buluyorum.
Astroia Kitchenette’de buluştuğumuzda yine ışıl ışıldı.
Enerjisinden, birikiminden, kendini ifade etme biçiminde, açık sözlülüğünden etkilenmemeye imkan yok.
Eminim yine çok iyi, parlak projelerde kendini gösterecektir.
Kanıtlamasına gerek yok, çoktan kanıtlamış durumda zaten.
Uzun uzun konuştuk, kızı Elif de yanındaydı, birkaç gün boyunca birlikte olacağız...
* Bipolar bozukluğa sahip olduğunuzu ne zaman öğrendiniz?
- 2011 Şubat. Tiyatro turnesine gitmem gerekiyordu ama turneye gidemeyecek kadar kötüydüm. Annemi yeni kaybetmiştim. İzmir’de bir tıp merkezine gittim. Alkol bağımlısı olduğum zannediliyordu, testler yapıldı, karaciğerime filan bakıldı, her şey temiz çıktı. Genç bir nörolog hanıma iki üç cümleyle yaşadıklarımı anlattım, “Bence siz bipolarsınız ama bunun tanısını ben koyamam. İyi bir pskiyatriste gidin” dedi. Halbuki o güne kadar bir sürü psikiyatriste gitmiştim.
* Yine alkol bağımlılığı yüzünden mi?
- Hem öyle, hem de özel hayatımda bir dengesizlik söz konusuydu. Hayatımın her alanında in- çık. Hep asansör gibi yaşadım. Duygularım inip çıkıyor, buna bağlı olarak davranışlarım, tepkilerim. Annemi kaybedince, her şey tam vurdu beni. İçiyordum sürekli. Üzerimde bir gecelik. Banyoya sokmak istiyorlar, girmiyorum. Karanlık bir odada yatıyorum.
* Genelde bipolar bozukluk ya ergenlikte ya erişkinlikte çıkıyor ama hep bir şey tetikliyor. Annenizin ölümü müydü tetikleyen...
- Yok daha önce de bir takım şeyler vardı. Çok büyük bir iflas yaşadım, boşandım, bir sürü şey. Ama sonunda her şey, içinden çıkılamaz hale geldi. Kalkıp işe gidemiyorum, kafamı bile kaldıramıyorum. İnsanlar de anlayamıyor, tembellik zannediyor, iş disiplinsizliği zannediyor. Türkiye’de maalesef ruhsal rahatsızlıklar pek kabul edilmiyor, anlaşılmıyor, anlatılmıyor. İki yıldır bu rahatsızlığımı anlatmaya uğraşıyorum. Bu sene Lütfi Kırdar’da Uluslararası Bipolar Kongresi vardı, orada resmi olarak sözcülük yaptım. Bu hastalıktan muzdarip olan insanları uyarmak adına. Bir çok insan bunu saklamayı tercih ediyor olabilir ama ben tam tersine yüzleşmek istedim. Benimkine uzun yıllar teşhis konamadığı için, beraberinde çok ciddi bir alkol kullanımını getirdi. Gerçi 23 ay içmediğim oluyor. 24. ay içiyorum, üç gün beş gün çok iyi gidiyor, sonra saçmalıyorum. Bu yaz mesela kızım Elif ve nişanlısı Murat Cem Alaçatı’ya geldiler, 19 gün normal sosyal içiciydim, hiçbir problem yok. Sonra bir şey işte tetikledi beni, anormal bir içme sürecine girdim.
* Kimse durduramıyor mu?
- Hayır söz dinlemiyorum. Kopmuş oluyorum.
* Düzenli olarak Lityum kullanıyor musunuz?
- Evet. Şu anda bipolar bozukluk için dünyada keşfedilmiş en iyi ilaç o. Bir tür tuz. Bir de bazı epilepsi ilaçları var.
* Bipolar bozukluğunuzu teşhis eden kim?
- Profesör Dr. Kaan Kora.
* Bipolar bozuklukla ilgili hangi internet sitesini açsanız, iş kaybına, alkol ve madde bağımlılığına yol açabilir gibi şeyler çıkıyor...
- Çok şükür madde gibi şeylere bulaşmadım. Ama evet dünyada bu hastalıktan insanlar intihar bile ediyor. Allah’tan benimki daha hafif bir versiyonu. Bipolar 1 daha ağır, ben bipolar 2’yim.
* Alkol sorununuzun bundan kaynaklandığını mı düşünüyorsunuz?
- Hocalar öyle düşünüyorlar.
* Bunun arkasına sığınıyor olabilir misiniz?
- Bilmiyorum. Bildiğim, bu hastalığa bağlı olarak, uzun yıllar boyunca gelişmiş alkolü kötüye kullanma gibi bir şey var bende. Gerçi devamlı alkol aramak, onsuz duramamak, gizli gizli içmek gibi şeyler yok. Ben göstere göstere içiyorum.
* Şair Lale Müldür’le de bipolar bozukluk üzerine röportaj yapmıştım, o da çöpe para koyuyordu, birileri bulsun ve mutlu olsunlar diye. Siz manik dönemlerinizde neler yapıyorsunuz?
- Uçuyorum. Çok eğlenceliyim. Çok konuşuyorum. Espriler yapıyorum, fıkralar anlatıyorum. Diyorlar ki, “Ne şahane kadın!” Bir enerji, bir enerji. 10 tane filmi arka arkaya izleyebiliyorum, dur durak yok.
* Peki depresif nöbetlerinizde...
- O felaket. Hele içki içtiğim bir ana denk gelmişse, bir taksiyi arayıp iki bin lira varsa cebimde, o paranın binini verip, Asos’a gidiyorum. Param kalır mı kalmaz mı hiçbir şey düşünmüyorum. Bir de hep deniz kenarına gitmek istiyorum. Meğerse deniz kenarında ve deniz mahsüllerinde Lityum varmış, o yüzden.
* 2011’den itibaren Lityum alıyorsunuz...
- Evet.
* Alaçatı’da aldınız mı?
- Hayır, almadım. İşte almayınca böyle oluyor...
* Depresif ataklarda ne kadar büyük bir endişe, kötümserlik, umutsuzluk hissediyorsunuz?
- Tarifi yok. Alaçatı’da öyle oldu. Müthiş bir kendini değersiz hissetme. Bu hayatı götüremeyeceğim duygusu. Ben nasıl bir insanım, ne kadar berbatım. Bir de gelip insanlar beni sevdiğini söylüyorlar. Oysa ben işe yaramadığımı hissediyorum.
* Alaçatı’ya yalnız mıydınız?
- Hayır bir arkadaşım vardı. Önce onun evinde kaldım, bayağı bir zaman, sonra otele geçtim, otel sahibi de arkadaşım. Manik haldeyken şahane bir eşlikçiyim. Dünyayı dolaşırım, hiç tanımadığım bir ülkede, her şeyi keşfederim, en iyi restoranları bulurum, en iyi şarapları içerim.
* Yakınlarınız ne kadar zamandır biliyor...
- Dengesizliklerimi mi? Baştan beri. Beni böyle kabul ettiler.
* Öfke nöbetleri oluyor mu?
- Depresifken oluyor. Herkes korkuyor. Bağırıyorum, çağırıyorum. Ama en fazla tabak çanak kırıyorum, duvara fırlatıyorum, kimseye zarar vermiyorum.
* Alaçatı’da bunların ne kadarı oldu?
- Hiçbiri. Oteldeki arkadaşım, benim iyiliğim için bana rakı vermek istemedi. “Yeter artık içme!” dedi. Ben de sinirlendim çantamı alıp, 50 metre ötedeki lokantaya gittim. Kızımı aradım, Kapadokya’da bir arkadaşım var, bir de onu. “Beni buradan götürün” dedim. O kadar kafam dönmüş ki, “Bin beş yüz liraya taksiyle İstanbul’a gideceğim” diyorum. Ama ertesi günü beklesem, uçak var 277 liraya, ama gel de o anda bana anlat.
* Bizim o gördüğümüz karelerden sonra ne oluyor?
- Yine Alaçatı’da yaşayan bir karı koca arkadaşlarım var, onların evine gittim, uyudum ama kalktığımda felaket hissettim tabii. Hem pişmanlık, hem vicdan azabı. Ben ne halt ettim, nasıl toparlayacağım. Her türlü bedbaht duyguyu yaşadım.
* Ben zannettim ki hayatınızda birileri var, onunla ilgili sorunlarınız var, öyle yazıldı çizildi...
- O kadar manasız şeyler yazılıyor ki. Kendinle barışık olmadığın bir dönemde hayatında birini olma ihtimali yok ki. Keşke olsa. Hiçbir erkek çekmez. Çocuğun çekemiyor zaman zaman.
* O zaman bu ‘siyasetçi sevgili’ lafı nereden çıktı?
- Bilmiyorum valla. Benim nereden siyasetçi sevgilim olacak? Siyasetçi tanımam, etmem.
Yarın: 40 yaşından sonra kadın oyuncuların çöküşü bekleniyor
Paylaş