Paylaş
MAİL KUTUSUNDAKİ ALDATMA TARTIŞMASI
Çok aktüel bir konu ‘aldatma’. Her ikinizin de eline sağlık. Ama, ‘Yahu hâlâ insan olmaktan önce kurumları, klişeleri mi konuşuyoruz?’ diye bir kez daha isyan ettirdi o mülakat beni. ‘Aldatma’ denince hemen ‘kutsal evlilik’, ‘mağdur kadın’, ‘gözü dışarıda erkek’ üzerine yapılan yorumlar, varılan yargılar, trajedi şeklinde boy gösteriveriyor.
Amacınızı, ‘Tehlikedeki kutsal evliliği kurtarmak’ olarak ifade ederseniz, evlilik kurumunun, o kurumu oluşturan bireylerden daha değerli olduğunu kabul etmiş olursunuz. Oysa, hiçbir kurum insandan daha önemli değil!
İnsanlar, hatta ‘erkekler’ bile, öyle durduk yerde aldatmıyor. ‘It takes two to tango’. Yani tango, iki kişiyle yapılır. Eğer üçüncü bir kişi katılmışsa, bu, her zaman o ilişkinin bir sorunu olduğunu gösterir. Dinamikleri çok farklı olabilir ancak bu üçgenin oluşmasından aldatılan da, aldatan kadar sorumludur. Ve tabii ki üçüncü kişinin dinamikleri de işin içine girince ortalık epeyce karışır. Bu üçgeni tanımadan, üç köşesindeki kişileri eşit önemde ele almadan tamam ve etik bir aldatma/aldatılma analizi maalesef yapılamaz. (Vahide Ersu, Klinik psikolog, çift terapisti)
Vahide Hanım, beni baştan çıkardınız! Tamamdır, sizinle bir an evvel tanışmak ve bu işi deşmek istiyorum. Emre Konuk’un sükûneti ve bin yıllık tecrübesi beni baştan çıkardı, sizin de bu başkaldıran haliniz! Ben zaten evlilik kurumuna çok inanan biri değilim. Tamam marifet değil ama hayatımın belli dönemlerinde “öteki kadın” da oldum, çünkü aşık oldum ve o dönem, “üçgenin dış kapı mandalı”ydım. Şimdi hasbelkader “iç kapı mandalı”yım ama “öteki kadın” gözünden de olaya pekala bakabilirim. Yarın maalesef Dubai’ye dönüyorum bir sonraki İstanbul seferinde buluşalım. Ama en acayip aldatma hikâyelerini anlatacaksınız, söz di mi?
Neden benim acım acıdan sayılmıyor
Geçinemedikleri için, dört nikâh-dört boşanma yaşamış, üniversite mezunu iki insanın, ikinci kızlarıyım. Ben de üniversite mezunuyum. Aldatma röportajınızdan cesaret alıp size yazmaya karar verdim. Bazen yoğun eleştiri aldığınız yazılarınızı okurken gülümsüyorum, çünkü biraz farklıysanız taşlanmanız işten bile değil. Hep aldatılan fedakâr ama çilekeş kadınların canı acır, öyle değil mi?
Değil işte!
Onlar aslında bu toplumun iyi bir evlilik yapabilmiş yüzdesi bile bilinemeyen kadınlarıdırlar, hele bir de kocalarına aşıklarsa yapışırlar, bırakmazlar, gururları yoktur, çünkü toplum kuralları onlardan yanadır.
Ben de hayalimdeki erkeğe rastladığımda çoktaaan evlenmişti. Sekiz yıldır tanıyorum, altı yıldır sevgilisiydim ve 3 ay önce de ayrıldım, zaten iki ayda bir ayrılmaya çalışır, beceremez, koşa koşa dönerdik birbirimize. Ben onu çok sevdim ama o ona olan sevgimi suiistimal etti.
Şimdi canım acıyor, acım bir türlü geçmiyor, hâlâ arkadaşız deyip görüşüyoruz ama sevişmemek için zor tutuyoruz kendimizi, çünkü resti çektim!
Korkuyor, bana gelirse biricik oğlu ya ondan nefret ederse diye...
‘O zaman ben de senden nefret ederim’ diyor.
Doğru diyor, ya oğlu ya ben!
Bu adil mi peki?
Psikologlar aldatılan kadını tedavi edecek, öteki kadınları kim toparlayacak peki?
Dip not: Bu arada, ben de anneyim, dünya tatlısı bir oğlum var, evlenmeden doğurdum, iyi ki de doğurmuşum, hayatımın neşesi, amacı, ama toplumdan korktuğum için ‘boşandım’ diyorum herkese ve ya biri bir gün gerçeği anlatırsa oğluma diye de kabuslar görüyorum. Suçum ne, biliyor musunuz, ben her seferinde yüreğimin götürdüğü yere gittim. Birincisinde oğluma kavuştum, ‘İyi ki yapmışım!’ diyorum, ya ikincisinde? Neden vazgeçmek zorundayım sevdiğim adamdan? Sırf onunla geç karşılaşan benim diye, benim canımın acısı acıdan sayılmıyor... Niye!
(Mirey A.)
Sevgili Mirey. Canın ne istiyorsa öyle yap. Sen belli ki güçlüsün ve belli ki maddi özgürlüğün var, o zaman kimseye eyvallahın olmasın. Boşver toplumun kurallarını, aldırma, gittiği yere kadar gitsin. Fakat sinir değil mi yani, senin yatağından çıkıp karısının yatağına gitmesi. Biliyorum ona “Seç” demek fena. Ama hayat, biraz da seçimlerden ibaret değil mi? Mesela şurada: O, senin gibi cesur bir kadını gerçekten hak ediyor mu?
Ha eğer canın yanmayacaksa acımayacaksa, sevişmeye devam et, ama yanacaksa kaç kurtul. Emre Konuk röportajında bir kere daha öğrendim ki, erkekler ve kadınlar gerçekten farklı bakıyor sekse. Onlar yola devam edebiliyor, biz aşık oluyoruz.
Bu arada, bence “gerçeği” mutlaka oğluna sen anlat, bir başkasından öğrenmesi daha fena. Bence utanacağın bir şey de yok. Sen süpersin, evli olmayan şahane bir adam da bulacağına eminim.
İlahi Ayşe! Bunları yazmamın nedeni kötü olmam değil
Yaptığınız işlerle özel hayatınızı, hani o, ‘anlatmadığınız şeyler’inizi öyle bir açık ediyorsunuz ki, eğleniyorum valla yaptığınız işlere bakarken.
Çünkü siz kızı olunca, pedagog peşinde koşturan, babası ölünce, bu konuyu konuştuğu psikiyatrlara köşesini açan bir kadınsınız.
Şimdi de belli ki, kocanız sizi aldatmış veya aldattığından şüpheleniyorsunuz.
Eee hadi, bunu da yazsanıza!
Hani ‘her şey’inizi yazıyorsunuz ya!
Hani ‘elimizde büyüdünüz’ ya! Hadi ‘elimizde yaşlanın’ biraz da!
Anlatın hadi:
‘O da ne! Sevgilimin cep telefonunda bir mesaj. İsim yok. Numarayı tanımıyorum. Aynen şöyle yazıyor: Seni özledim. Önce yanlış numaraya gönderilmiş bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Şüphem artıyor, cep telefonunu kurcaladığımı gören sevgilimin yüzü değişiyor, telefonunu isteyecek isteyemiyor. Bir anda içim burkuluyor. Soğukkanlılığımı kaybetmeden ‘Kim bu?’ diye sorabilmek için cesaretimi topluyorum ama beceremiyorum, ağlamaya başlıyorum.’
Aldatılmanızı anlatacak olsanız, buna benzer cümlelerle başlardınız değil mi?
Anlatsanıza Ayşe, başınıza ne geldi?
Emin olun, eşiniz illa ki aldatıyordur sizi. Siz aldatma demeyin adına, diyelim ki, ‘başkasına dokunuyordur’. İnanın yapıyordur. Çünkü sandığınızın aksine sıkıcısınız. Hep aynı terane. Alya, Hürriyet, acayip havalı fotoğraf çektirmeler, havalı deşifreler, adam sizden emin olun sıkılıyor. Sizin rutininiz de bu! Hadi çırılçıplak soyunun. Zekisiniz ya, seksi adamlar bulup seksi fotoğraflar çektirin. Kanepelere yatın. Hakkınızda yazılar yazılmasını sağlayın.
Sizin sinir bozuculuğunuz nerede biliyor musunuz?
Samimiyetsizliğinizde.
Yoksa, bunları yazmamın nedeni kötü olmam değil.
Başta kendinizi olmak üzere, herkesi kandırmaya çalışıyorsunuz.
Bu ayıp işte. Çok ayıp.
Hayatın bir adaleti var ve bu adalet size aldatılma duygusunu tattıracak! Emin olun! (Yelda.)
1. Yelda, bu aralar özellikle çok iyiyiz sevgilimle. Tabii iddia edemem ama beni aldattığını zannetmiyorum.
2. Babamı kaybettikten sonra inan vaktim olsa giderdim terapiye, iki ülke arasında yaşamaktan gidemedim.
3. Emre Konuk psikologum değil, beni onun Sabah İnsan Kaynakları’ndan okuruyum, orada adamı gömmek için ellerinden geleni yapıyorlar, o kadar iyi şeyler yazıyor ki, bilgisinden faydalanmak istedim.
4. Bu aralar zayıfladım, biraz yani, çırılçıplak fotoğraf çektirmek isterim, şişmanken de istiyordum, hep istiyorum, 40 yaşıda olmamın da bir önemi yok, benim içimde var, seviyorum, ama yapmıyorum.
5. Evet ilgi çekmek hoşuma gider, yoksa manyak mıyım neden bu işi yapayım, tabii ki göz ününde olmak ve konuşulmak isterim. Seni de sıktığımı fark edememişim ama.
6. Sonuç: Ben samimiyim. Sen kötüsün. Çünkü muhtemelen mutsuzsun. Seni anlıyorum.
Paylaş