Paylaş
İşte bir kere daha kanıtlandı.
Bu ülkede her şey allak bullak.
Ali İsmail’i tekme tokat döverek öldürenler müebbetten başlayıp 10 yıla kadar düşen bir ceza aldılar.
Bu ne demek?
O suçlular 4 yıl sonra insanların arasındalar.
Neden müebbetten 10 yıla iniyor ceza?
İyi halden.
Bu olacak şey mi?
Allah için biraz durup düşünün...
Tekme tokat döverek insan öldüren biri nasıl iyi halden yararlanabilir?
Yuh olsun yuh!
AKLANAN AKLANANA
DÜNKÜ komedilerden biri de Meclis’teki 17 Aralık oylamasıydı.
İlk defa iktidar partisi 40 fire verdi. Ama neticede yine de aklanmış oldular.
İşte bu kadar kolay, Türkiye’de bir şeylerin yanına kâr kalması.
Ama sadece iktidar yanlısıysan, iktidara hizmet ediyorsan...
Nitekim AK Partili bazı milletvekilleri oylamada olumsuz oy verenleri, aramızdaki hainleri konuşacağız diye suçladı.
Hain eşittir AK Parti’ye hizmet etmeyen.
Neticede muhalif olan herkes hain.
Bir yuh olsun daha!
SAFIM BEN SAF!
NE kadar safım ki...
Ebru Gündeş’in eşi Reza Zarrab’dan dolayı huzursuz olduğunu, suçluluk, hatta vicdan azabı duyduğunu düşünüyorum.
Hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğini kabul edemiyorum.
Mutlaka çok üzülüyordur, hatta depresyondadır diyorum.
Utanıyordur, sokağa çıkacak hali yoktur.
Ama öyle olmadığını görünce ne kadar saf olduğumu anlıyorum.
BİLGİ’DE AYŞE HOCA OLUNCA
DURDUK yerde Bilgi’de Ayşe Hoca olunca...
Son birkaç gecem, mutfak masasında kâğıt okuyarak geçti.
Öğrencilerimin bitirme ödevlerini...
Bir kısmı röportaj yaptı, bir kısmı fotoğraf çekti, bir kısmı da video hazırladı.
Var ya, o kadar gurur duydum ki onlarla...
Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Yaratıcı Mülakat Dersi öğrencilerine, teslim ettikleri yaratıcı işlerden ötürü sizin huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
İnanılmaz etkilendim.
Bu ülke her geçen gün biraz daha farklılıklarını kaybederken, solarken, herkes tek tip, tek renk hale gelirken, bu genç insanların ilgi alanlarını görünce ben yine umuda kapıldım.
Ne varsa gençlerde var!
Rengârenk karakterleri taşımışlar final ödevlerine.
Şimdiden gelecek dönem için heyecanlanıyorum.
Beni her fırsatta yüreklendiren İletişim Fakültesi Dekanı Profesör Halil Nalçaoğlu’na da teşekkürler.
BU GENÇ ADAMA DİKKAT! ÜMİT İNAN KIRDEMİR
FİNAL projesinden 100 alan öğrencim Ümit İnan Kırdemir annesiyle röportaj yapmış.
Bence müthişti!
Tamamen farklı bir anne karakteri...
Oysa artık o da tek tip olmaya başladı bu ülkede...
Bakın, İnan annesiyle ilgili girişte neler yazmış...
“Benim annem bir başka! Dalga gibi, fırtına gibi afet, seven bir kadın. Çarşaf gibi denizlerden hazzetmiyor. Saçını süpürge etme durumu onun için bir palavradan ibaret. Fedakârlık mı? Tahammülü yok. Annelik kavramıyla bildim bileli derdi var. Evlilikle de öyle. Anneliğin kadınlığı öldürdüğünü düşünüyor. Babamla dört kez evlenip boşanarak belki de bir rekora imza attılar. Kahvaltı masasında evliliğe aykırı bir yapısı olduğuna inandığı için boşanma kararı alabilecek kadar da gözü kara. Aşkları en büyük mal varlığı. Yakışıklı adam seviyor. Flörtün kitabını yazabilecek ustalıkta. Dizginleyemediği ruhuyla finans sektöründe ayakta kalabilen üç-beş kadından biri. Özel hayatındaki krizler yetmiyormuş gibi bir de kriz danışmanlığı hizmeti veriyor! Avrupa’nın göbeğinde, Almanya’da yetişmiş olması mı onu bu kadar farklı kılıyor bilemiyorum, ama benim annem biraz deli. Böylesi daha iyi.
“Hayat insanla süslenir” en sevdiğim cümlesi...
Annesiyle yaptığı röportaj evlere şenlik.
Müthiş cesur bir kadın portresi.
Birden fark ettim ki, bu dönemde her zamankinden daha cesur olmak gerekiyor, bu iktidar hepimizi grileştiriyor, kendi güvenlik alanlarımıza hapsediyor.
O yüzden İnan’ın annesiyle yaptığı mülakata, annesinin genel geçer doğruların aksine anlattığı şeylere bayıldım.
İnan çok iyi bir röportajcı olacak.
Ve herkes bu genç adamı tanıyacak!
Ümit İnan Kırdemir ve Ayşe Arman
İşte İnan Kırdemir’in annesi Sevil’le yaptığı röportajdan bir bölüm;
ALDATMAYI MEŞRULAŞTIRMAMAK İÇİN BABANDAN 4 KERE BOŞANDIM
Düşünüyorum da, biz seninle her zaman arkadaş gibiydik. Genel geçer annelik tarifine uymadığın kesin…
-Bu toplumda annelik, kadınlığı öldürüyor. Ben her şeyden önce kadınım. Doğumdan sonra Meryem Ana sendromu yaşıyorsun, kutsallaştırılıyorsun. Saçını süpürge etmenin başlangıç aşaması bu. Benim saçım da değerli, kadınlığım da! Ben en başından beri, saçımı süpürge etmeyi reddettim. Gelişimini tamamlandığından yola çıkarak, bu gerçekle yüzleşebileceğine inanıyorum…
Bu kadar net olmak zorunda mısın?
-Doğumundan sonra göbek bağını kestiklerinde başka bir maceranın kahramanı olduğun tokat gibi çarptı yüzüme. O an yolumuzun ayrıldığını fark ettim. Yol ayrımından ziyade, benim de yaşamak zorunda olduğum bir hikaye vardı. Bu farkındalıkla kendi hayatımı netleştirdim. Ben dalga, fırtına, afet seven bir kadınım. Çarşaf gibi denizlere ayağımı bile sokmam. Seninle beraber sevgimi de öfkemi de saklamamayı öğrendim. Seviyorsam öpüyorum, kızıyorsam iki tabak, bir bardak kırıyorum.
Ümit İnan Kırdemir annesiyle
HAYATTA YAPABİLECEĞİN EN AKILLI ŞEY DELİLİK
Genelde bu tarz insanlara “deli” diyorlar…
-Kronik bir anı biriktirme hastalığım var benim. Delilik birikim demektir. Ben anı barajlarımı şahane anlarla doldurdum. Yavaş yavaş taşmaya başlıyorlar. Bu coşkuyla deliriyorum tabii. Hayatta yapabileceğin tek akıllı şey delilik. Müthiş bir haz.
Ne kadar aşk biriktirdin peki?
-Aşklarım en büyük mal varlığım. İlişki süresini, sevgilisinin kredi kartı limitine göre belirleyen kadınlardan olmadım hiç. Madem sayılarla, rakamlarla kafayı bozuyorsun, git penis büyüklüğünü sor. Bir işe yarar en azından. Aşk, vadeli bir mevduat gibi biraz. Anında nakit paraya dönüştüremezsin. Birikim gerekir. Ayakların yerden kesilmiyorsa, vadesinden önce talep edildiğinde kalbinin atma zorunluluğu yoktur. Benim hayatıma giren her adam kıymetli. 24 saatle sınırlandırılmış bir günde, 2 saatini bir adamla veya kadınla sevişmeye ayırıyorsan, bu kısıtlı sürede o kişiyle geçirdiğin 2 saat bile altın değerinde. Tek gecelik ilişkilerde, işin görüp efendi gibi vedalaşmadan unutmaya meyilli kalpleri aklım almıyor.
Gelelim romantik komedi tadındaki evliliğine. Babamla dört kere evlenip, boşandınız. Derdiniz neydi?
-Benim kendi adalet terazimle alakalı bir derdim var. Gram şaşmıyor. Aldatmayı meşrulaştırmamak için boşandım. Kalbimin başkası için atmaya başladığını hissettiğim an, korumaya aldım kendimi. Kalbim de gerektiğinden biraz daha fazla çarpmış olacak ki, dördü bulmuşuz! Baban da akıllı adamdı. Hakkını yememek lazım, “Senin kalbin niye böyle çarpıyor?” diye sorgulamadı.
Bazen babamın bir Türk erkeği olduğuna şaşırıyorum.
-Onun da işine geldi tabii. Bir insanın hayatında kalıcı olmak yatak odasıyla sınırlı bir şey değil. Biz birbirimize bütünü odalarımızın giriş anahtarını emanet ettik. Sevişirken, kavga ederken, barışırken bir de baktık ki dost olmuşuz. Dostluğun ne demek olduğunu babanla anladım.
Ümit İnan Kırdemir ve annesi
BU RÖPORTAJI BENİMLE HESAPLAŞAK İÇİN Mİ YAPIYORSUN?!
Kahvaltı masasında evliliğe aykırı bir yapın olduğunu düşündüğün için aldığın boşanma kararını hala unutamıyorum. Yaşım 14 bu arada…
-Evlilik kanunlarla, yasalarla hapsedilmiş bir kurallar bütünü. Benim daha çok yıkacak kuralım var. Dayatılan sisteme kafa tutmayı becerdik biz babanla. İnanılmaz eğlendik. Çocuklar duymasın diye mutfağa kapanmayı tercih eden zihniyeti anlamak istemedik hiç. Bizim anlatacağımız hikayeler bir kahvaltı masasının tadını bozmayacak kadar açık ve tatlıydı.
Sen öyle san! O gündür bugündür kahvaltı alışkanlığımı sonlandırdım…
-Bu röportajı benimle hesaplaşmak için mi yapıyorsun?
Hesabı, kitabı senin olsun! Gel azıcık eski defterleri karıştıralım. Babamla nasıl tanıştınız?
-Yıl 1990. Baban arkadaşlarıyla Avrupa turuna çıkmış. İlk durakları Frankfurt. Bir cumartesi günü hiç unutmuyorum, dönemin en meşhur otellerinden Steigenberger Hof’ta kız arkadaşlarımla akşam yemeği yiyoruz. Kendisini 500 metre ileriden fark ettiren bir serseri grubu geldi yan masaya. Bizim masa da bir o kadar sıkıcı. İlerleyen saatlerde nasıl olduysa masalarımız birleşti. O gruptan en az üç kişi evlendi sonra. Tanışıp evlenmemiş üç ay bile sürmedi. Bir aşkın meyvesisin, korkma!
OLDUM OLASI AİLENİN EN AYKIRI ÇİCEĞİYDİM
Seni bu röportajda tanıyacak olan insanlar eminim nasıl bir ailede yetiştiğini merak edecektir…
-Ben üç kardeş arasında oldum olalı, ailenin en aykırı çiçeğiydim. Ablam dünyanın en garantici insanı. Banka hesaplarını kabartmaktan hayatı ıskaladı. Varı yoğu yatırım yapmak. 30 yıldır aynı adamla evli ve üç çocuğu var. Düşünüyorum da ne kadar sıkıcı. Erkek kardeşim ise dünyanın en özgür ruhu. Bana çekmiş biraz. Babamın Alman disipliniyle yetişmiş, eğitimli yakışıklı, zarif bir adam. Annem, güzelliği dillerle destan, çocuklarına aşık, kuralları varmış gibi görünen ama tavlaması kolay bir kadın. Her şey, çok “aile aile” anlayacağın. Benim normların dışına çıkmam da ailemin bir suçu yok, endişelenme. Bu soruyu defalarca masaya yatırdık birlikte…
Ablam gibi görünüyorsun. Bu durum bazen sinirime gidiyor…
-Sen de çoğu zaman kısmetimi kapatıyorsun ama ben şikâyetçi değilim bu durumdan. Vitrin önemli. İnsan önce gözle algılanır. Ben de karşı tarafın algısında hayal kırıklığı yaşatmamak için var gücümle direniyorum…
OKYANUSÇUYUM, MAVİCİYİM SÜREKLİ AÇILMAK KEŞFETMEK İSTİYORUM
Hayatına giren erkekler senden neden vazgeçemiyorlar?
-Demir atabilecekleri bir liman olmadığım için! Karayı, yerleşik düzeni sevmiyorum ben. Okyanusçuyum, maviciyim. Sürekli açılmak, keşfetmek istiyorum. Erkekler anneliğin getirdiği yuva anlayışına alışmışlar. Benim kimseye vadedeceğim bir yuvam yok. Her şeyden önce yerleşim alanı değilim. Henüz ruhumun ruhsatı yok!
Paylaş