İki ay boyunca defalarca. Her gün her akşam tekrarlanıyor. Sizin de başınıza gelebilir. Yalnız yaşıyorsanız, sizin de sinirleriniz bozulabilir. Duygu Ulaş gibi. Sonunda dayanamıyor, kalkıp yasal hakkını kullanıyor savcılığa gidiyor. Lütfen bir çare bulun diyor. Ve onu çok şaşırtan süreç, böylece başlıyor. Tespit edilen iki numaranın ikisi de sosyeteden ünlü isimlere ait: Şebnem Dinçgör ve Gülay Kamaz. İnsanın aklı karışıyor. Nedir bu olay? Bir kötüye kullanma mı? Yoksa... Duygu Ulaş, haklı olarak bu meselenin bir an evvel çözüme kavuşmasını istiyor. ‘Savcılığa gidip ifade bile vermediler’ diyor. Ne var ki, ‘karşı taraf’ tamamen farklı konuşuyor. Hatta Gülay Kamaz, ‘Gitmez olur muyum, ertesi gün koştum gittim savcıya diyor...’ Buyrun, buradan okuyun...
Duygu Ulaş... Size niye ulaşılamıyor!
- Yoo, bana ulaşılır. Kolay ulaşılır. Bu cep telefonundan ulaşılır...
Telefon sapıklarınız da mı bu telefondan ulaştı?
- Evet.
Telefon sapıkları konusunda tecrübeli misiniz? Hayatınızın başka dönemlerinde de başınıza geldi mi?
- Dönem dönem kısa süreli oldu. Ama bu kadar yoğun ve tedirgin edici şekilde ilk kez başıma geliyor.
Ne zaman, nasıl başladı?
- 2.5 ay kadar önce. Önceleri önemsemedim. Ama devam edince...
Ne oluyordu? Telefon çalıyor, kaldırıyorsunuz, ‘Alo alo?’ diyorsunuz...
- Ses yok, diyalog yok. Nefes var. Ve anlam veremediğim sesler...
İnleme mi, dinleme mi... Ne sesi?
- Tanımlamam zor. Bazen sadece nefes, bazen ortam sesi. Yani uzaktan gelen bir takım sesler. Ben ‘Alo?’ diyorum. 3 saniye, 5 saniye, 10 saniye, 40 saniye bekliyorum. Ses yok. Ama orada biri var, kıpırdanıyor, hareket ediyor, bazen duruyor, beni korkuttuğunu biliyor. Ve bu, sürekli her akşam tekrarlanıyor. Üst üste, üst üste beni arıyor. Yılmadan, bıkmadan. Çok çok sinir bozucu...
İlk başta ne hissettiniz? Sonra ne hissettiniz?
- Önce merak ve tedirginlik. Sonra korku. Yüzde 100 korku. ‘Kim bu adam?’ dedim, ‘Hakkımda ne biliyor?’ dedim. ‘Evimin adresini biliyor mu mesela?’ Evet, aklıma ilk gelen bunlardı. Erkektir diye düşündüm. Göz önünde bir mesleğim var. Mankenlerin modellerin hayranları, sapıkları da genelde erkekler... Anlatabiliyor muyum?
Telefon sapığınızı birileriyle paylaştınız mı?
- Arkadaşlarımla paylaştım. Zaten çok yakın bir arkadaşımın başından benzer bir olay geçmişti. Onun da bir sapığı vardı. Mail adresine, ev adresine, cep ve ev telefonuna kadar bütün bilgileri edinmişti. Kızı, her yerden arıyordu. Hatta annesinin telefonundan bile. Kendi kafasında onunla aşk yaşadığını düşünüyordu. Arkadaşıma öyle mail’ler atıyordu ki, o mail’leri okuyan biri, iki sevgili kavga etmişler de, erkek kadının gönlünü almaya çalışıyor zanneder. Arkadaşım ‘Arama’ dedikçe, ‘Ben seni bugün kırdım o yüzden mi arama diyorsun sevgilim. Bak geleceğimiz şöyle olacak, çocuklarımız böyle olacak...’ diye mektuplar döşeniyordu. Artık işler kontrol edilemez bir hale gelince, arkadaşımın ailesi devreye girdi. Ben de böyle bir şeyden korktum...
Yalnız mı yaşıyorsunuz?
- Evet. Ailem Bursa’da. Gerçi güvenliği olan bir sitede yaşıyorum. Ama olsun, İstanbul burası. Otoparktayım mesela, telefon çalıyor, kulağımda o nefesle eve yürüyorum, çantamdan anahtarı bulmaya çalışıyorum, bir an evvel kendimi eve atacağım ama lanet olası anahtar yok, ben kapının önündeyim, ya arkamdan biri geliyorsa... Böyle şeyler kuruyor insan. Çok tedirgin oldum ve savcılığa başvurdum.
Aslında bu, hepimizin başına gelebilecek bir şey. Yol göstermesi için soruyorum: Savcılığa başvurunca ne oluyor?
- Avukatınızla gidip ifade veriyorsunuz. Olan biteni anlatıyorsunuz. Ben de öyle yaptım. Her şey çok hızlı oldu...
Ne kadar hızlı?
- Valla, savcılığa başvurduktan bir hafta sonra ifade vermeye gittik. 15 gün sonra da bütün dokümanlar elimizdeydi. Her şey 20-25 gün sürdü...
Bulunmama ihtimali var mı?
- Kesinlikle yok. Eğer savcılığa suç duyurusunda bulunursanız ve bu olay davaya giderse, bütün telefon konuşmalarının kayıtları ortaya çıkıyor. Sizi hangi numaralar aramış öğrenebiliyorsunuz. Benim gibi arandığınız saatleri kaydetmişseniz, işiniz daha da kolay oluyor...
Kaç para harcanıyor?
- Şunu söyleyeyim: Maliyetli bir iş değil. Üstelik savcılıkta ve adliyede çok ilgililer. Olayı çözüme ulaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yargının gücü küçümseniyor bizde. Oysa, öyle değilmiş. En azından benim olayımda sonuca çabuk ulaştık. Savcılık aşamasında, sessiz telefonlar almaya devam ediyordum. Basına yansıyınca kadar. Tabii yol yordam öğrettiler bana: 1. Arandığın saatleri not et. Kaç kere arandığını da. 2. Arayanın kayda girmesi için belli bir süre gerekiyor. Hemen no’ya basarsan, geçmiş olsun, arayanın numarası kayda geçemiyor. Öğrendiklerimi uyguladım tabii...
Ve liste geldi...
- Evet, geldi...
İlk tepkiniz?
- Çok şaşırdım. Çünkü magazin basınından tanıdığım iki isimle karşılaştım: Şebnem Dinçgör ve Gülay Kamaz. Belirgin bir şekilde arka arkaya aramalar var. 15 saniye arayla, 30 saniye arayla. Üst üste aranmışım. Günlerce. Onların telefonlarından aranmışım. Elimizdeki doküman böyle diyor...
Siz Şebnem Dinçgör ile Gülay Kamaz’ı tanıyor musunuz?
- Gazetelerden ve dergilerden tanıyorum, o kadar. Özel olarak bir tanışıklığımız yok.
Onlar birbirlerini tanıyor mu?
- Evet, tanıyormuş. Avukatımın bürosuna birlikte geldiler. Haber gazetelere yansıyınca, avukatımı aramışlar, görüşme talep etmişler, önce Gülay Hanım geldi, ertesi gün de ikisi birlikte. Gülay Kamaz, telefonunun sürekli ortalıkta olduğunu, herhangi birinin kendisinin haberi olmadan o numaradan arama yapmış olabileceğini söyledi. Şebnem Dinçgör ise, ikiz kartının bir süre önce çalınmış olduğunu, birisinin o kartı kullanmış olabileceğini...
Gerekçeleri inandırıcı geldi mi?
- Valla, onlar da şaşırmış gibilerdi. Şimdi herhangi bir yorumda bulunmak istemem. Ben karşımdakine güvenmek isterim. Şunun da altını çizeyim, Gülay Kamaz’ın telefonundan yapılan aramalar, diğeri kadar yoğun değil. Gülay Kamaz, ‘Ben sizi neden arayayım?’ dedi, ‘Sizi temin ederim alakam yok’ dedi...
Peki Şebnem Dinçgör?
- O heyecanlıydı. Benim gözlediğim o. Heyecan vardı. İkiz kartı kaybolmuş, ama herhangi bir yere müracaat etmemiş. O gün birlikte hareket edeceğimiz konusunda hemfikir olduk. Savcılığa gidip ifade vermeleri gerekiyordu, ‘Tabii, hemen’ dediler. Dediler ama bugüne kadar herhangi bir ortak çalışma içinde yer almış değiller. Savcılığa da gitmediler. Bu da beni samimiyetleri konusunda düşündürüyor.
Bu olayda sizi en çok rahatsız eden ne?
- Şebnem Dinçgör evli. İmalı bir şekilde kocasını tanıyıp tanımadığımı soruyorlar. Tanımıyorum diyorum. Gerçekten de öyle, sokakta görsem tanımam. Bu tür şeylerden şüpheleniyor insanlar. İşi söz konusu hanımların özel tercihlerine kadar götürenler var...
Özel tercih ne demek? Cinsel tercih mi?
- Evet. ‘Lezbiyen olabilirler mi?’ gibi absürd sorularla da karşılaştım. Ben rahatsız oluyorum bu tür sorulardan, imalardan. Onlar olmuyor ki savcılığa gitmiyorlar. Soranlara da ‘Olay tatlıya bağlandı, kapandı’ diyorlarmış. Ben de isterim kapansın ama...
DUYGU SENİ ARAYAN BENDİM
Olay gazetelere yansımadan bir gün önce akşam 9.30’da, eve girerken telefonum çaldı. Sesini tanımadığım bir erkek şöyle dedi: ‘Duygu, daha önce defalarca arayan bendim. Bu seni son arayışım olacak...’ Ama telefonum sabaha kadar susmadı. Bu dokümanlar daha elimize ulaşmadı. Ulaşacak. Ve iki olayın birbiriyle alakası olup olmadığı anlaşılacak...
DUYGU ULAŞ’IN AVUKATI ÜNAL GÜNER
Kaçıyorlar demek istemiyorum ama gelmediler işte
‘Telefon sapıklığı’ diye bir suç var mı?
- Yok, hayır. Ama şu var, Ceza Kanunu’nun 123. maddesi: Telefonla rahatsız edilmek. Daha doğrusu, ‘Huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi...’
Cezası?
- Mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis...
Siz Duygu Ulaş hadisesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Valla, durumu anlamış değiliz. Şebnem Dinçgör ve Gülay Kamaz, ‘Biz niye arayalım ki?’ dediler. Bu olayı birlikte çözmek istediklerine bizi ikna ettiler, ‘Dava dosyası üzerinde birlikte çalışalım...’ ‘Hay, hay’ dedik. Ertesi gün savcılığa gitmek üzere randevulaştık. O gün cumaydı, aradılar, işleri çıkmış, gelemeyeceklerini söylediler. ‘Pazartesi olsun’ dediler. Ben yine Savcı Bey’den randevu aldım, yine gelmediler. Kaçıyorlar demek istemiyorum ama gelmediler işte. Oysa onlar şüpheli, gelmeleri gerekirdi. Savcılık onların ifadesini bir şekilde alacak...
ÇOK İNANDIRICI DEĞİL
Şebnem Dinçgör, ikiz kartının kaybolduğunu söylüyor. Telefonun pin kodu da yok. Ama ne Turkcell’e kapatma başvurusunda bulunmuş ne de savcılığa dilekçe vermiş. Çok inandırıcı değil yani. Altından ne çıkacağını henüz bilmiyorum. Beklediğimiz dokümanlar var. Gerekirse onların telefon görüşmelerinin de çıkarılmasını talep edeceğiz.
KARŞI TARAF NE DİYOR?
Şebnem Dinçgör Eşim niye arasın? Güldük geçtik
‘Sizin avukatınız benim avukatım’ dedim, ‘Birlikte bakalım, araştıralım’ dedim. Doğru bunlar. Fakat geçen hafta, annem bir rahatsızlık geçirdi. Onunla uğraştım. Takdir edersiniz ki, annemin şekeri bu hadiseden daha önemli. Gelecek hafta savcılığa gideceğim. Bir de sanki bu olayı fazla büyüttüler. Saçma bir olay. Duygu Ulaş, bir buçuk ay kadar telefonla aranmış. Ama ben nereden bilebilirim kim aramış. Ben o dönem Amerika’daydım. Eş kartımı bulamadım, kaybolmuş. Benim evimde 6 personel çalışıyor. Telefonumun pin kodu da yok. Olayın nasıl geliştiğine dair bir fikrim yok. Benim iki yaşında bir oğlum var. Ne gibi bir alakam olabilir Duygu Ulaş’la? Evet, benim telefonumdan aranmış. Evden biri ya da eş kartımı alan biri. Eşimin Duygu Ulaş’ı tanıyıp tanımadığı imaları var. Yok artık. Eşim niye arasın? Tanımaz etmez. Güldük geçtik.
Gülay Kamaz Bu ülke reklam yapmak isteyen kızlarla dolu
Gitmez miyim? Gittim hemen savcıya. Ali Çelebi Bey’e. ‘Reddediyorum’ dedim. ‘Ben bu kızı rahatsız etmedim, aramadım’ dedim. Ben zaten bu hanım kızımız Seda Sayan’a filan çıkınca olayda bir art niyet olduğunu anladım. O yüzden koştum gittim savcıya. Bunu kendisi de biliyor, avukatı da biliyor. Ama adı sanı geçsin istiyor, amacı bizim isimlerimizi kullanıp reklam yapmak. Bu ülke böyle kızlarla dolu.