Paylaş
BEBEK KARIŞTIRMA OLAYININ SORUMLUSU OLARAK İŞTEN ÇIKARILAN HEMŞİRE KONUŞUYOR
Bütün bedel sadece o üç hemşireye ödetildi.
Bana, “Daha fazla zarar görmek istemiyorum. Gerçi ismimi yazmasanız da, benim olduğumu anlayacaklar. Çünkü ben, o kurumun başhemşiresiydim. Ama Duygu’nun ailesine karşı da vicdanen sorumluluk hissediyorum. Buyurun sorun... ” dedi.
Kadıköy Şifa’da, Duygu Alçıcı’nın bebeğiyle Gülay Koçyiğit’in bebeği karıştı. Siz de sorumlu tutulup işine son verilen hemşirelerden biriydiniz? Ne diyeceksiniz...
-Bir kere çok üzgünüm, öncelikle onu belirteyim. Çünkü ben o kurumun başhemşiresiydim. Benim sorumluluğumdaki hemşirelerden biri tarafından yapıldı bu hata. Evet, bireysel hata gibi görünüyor ama altta yatan birçok faktör var. Hemşirenin tabii ki hatası var. Fakat o hemşire bu hatayı, nasıl ve hangi şartlarda yaptı bu önemli. Ayrılırken bunu hastane yönetimine de söyledim. Ama çok ilgilendiklerini sanmıyorum.
Çalışma şartları nasıldı?
-Çok ağır. Bir kere, yeterli hemşire yoktu. Siz o noktada, o kadroda yeterli hemşire çalıştırmazsanız, var olanları da bilfiil gece-gündüz çalıştırırsanız, sistem hataya açık duruma geliyor. Uykusuz, 24 saat sürekli çalışan insanlardan söz ediyoruz. Ama bizler, insan hayatıyla uğraşan bir meslek grubuyuz. Bizim hata yapma lüksümüz yok. Ama işte bu kadar iş yükü altında ezilince oluyor. Bizi işten atmak da durumu çözmüyor. Tüm bunların neden kaynaklandığını hastanenin kendi içinde sorgulaması gerekiyor.
Bu çalışma şartlarında hata yapmamak mümkün değil miydi yani?...
-Değildi. Bebekler, doğar doğmaz ameliyathanede ve doğumhanede kimliklendirilir. Bu iki bebek için de her türlü kimliklendirilme yapıldı. Kontrollerini bizzat ben yaptım. O kısımda bir hata yok. Ama sonrasında bebeklerin pusete konulup ailelerine götürülürken yaşanan bir karışıklık var. Tamamen dikkatsizlik. O dikkatsizliğin sebebi de aşırı yorgunluk. Dediğim gibi bireysel hata ama çalışma sisteminin çok etkisi var. O hemşirenin yerinde ben de olsam, bu kadar üst üste çalıştırılmaya, gece-gündüz uykusuzluğa dayanamazdım, benzeri bir hata yapabilirdim.
Sorumluluğun sadece hemşirelerin üzerine yüklenmesine itiraz mı ediyorsunuz?
-Evet, itiraz da ediyorum, isyan da ediyorum. Hâlâ “Bunları yapan hemşireleri işten attık!” diyerek kendilerini aklamaya çalışıyorlar, bunu duyunca da üzülüyorum. Çünkü bizleri işten atmakla sorun hallolmuyor. Bedeli bize ödetip, normal hayatlarına devam etmek istiyorlar.
Peki dışarıdan gelen hemşireler neyin nesi? Günübirlik hemşire neden tercih ediliyor?
-Sağlık sisteminin sorunu bu. Bunu yapan birçok hastane var, sadece Kadıköy Şifa değil yani. Çünkü sağlık sisteminde hemşire yetersizliği var. Bir şekilde kurumlar bu eksiklerini tamamlamak için dışarıdan günübirlik hemşire istihdam ediyorlar. Çok büyük risk ama bunu göze alıyorlar.
Peki bebeklerin karıştığını nasıl olur da siz açıklamak zorunda kaldınız? Bu hastanenin bir yetkilisi yok mu?
-Ben tıbbi direktörümüzü bilgilendirdim fakat o esnada kendisi vakadaydı. Ameliyatının bitmesi beklenebilirdi ya da bir klinik psikolog var hastanede, ondan orada olması rica edilebilirdi. Ama işte kimse olmayınca biz hemşireler olarak açıklamak durumunda kaldık. Herkesin basireti bağlandı diye düşünüyorum. Yoksa Kadıköy Şifa, 37 yıllık iyi bir kurum, ben de çok uzun yıllardır orada çalışıyordum. Böyle bir şey ilk defa başımıza geldi. Herkeste bir afallama, bir basiretsizlik oldu. Bu olayda kriz yönetilemedi.
Ve tüm yaşananlar esnasında hastane bir an önce Duygu’dan kurtulmak mı istedi...
-Evet, iş biraz o noktaya geldi. Çünkü gazeteciler ve kameralar kapıda bekliyorlardı. “Kız gönderilsin mi, gönderilmesin mi, hangisi daha iyi olur?” diye düşünüldü. Skandal büyümesin diye, hastanın alelacele evine gönderilmesi bir avantaj olarak değerlendirildi...
Siz bu mahkemeden bir sonuç alınabileceğine inanıyor musunuz?
-Evet inanıyorum. Hastanın klinik tablosu, hamilelikte geçirdiği süreç, doğum sonrası yaşanan klinik bulgular tabii ki bir seyirdir aslında. Kimse böyle olmasını istemez ama ben şundan eminim, Duygu Hanım, bebeğin karışması olayında çok ciddi bir travma aldı. Bu da mutlaka hastalığını tetikledi. Bebeklerin karıştığı, emzirdiği bebeğin kendi bebeği olmadığı açıklandığında ben oradaydım, perişan oldu...
BUGÜN DUYGU YARIN KİM BİLİR BELKİ SEN YA DA BEN…
Pazar günü “Bu trajedi kimin hatası?” başlıklı bir röportaj yaptım.
32 yaşında hayata gözlerini yuman Duygu Alçıcı’nın eşiyle ve olaya tanık olan bazı doktorlarla konuştum.
Aile, doktor ve hastane hakkında, “ihmal suretiyle kasten adam öldürmeye teşebbüs”ten dava açtı.
Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi'nde görevli Dr. Birgül Karakoç’un görüşünü de aldım. Kendisi Duygu’nun doktoru, suçlamaları reddetti.
Çok çok acı bir olay.
Ortada, bir aylık annesiz kalan bir bebek.
İnsanın içi parçalanıyor.
Dün gece okurlarıma sordum, “Bu konuyu devam ettireyim mi, ettirmeyeyim mi?” diye.
Bakın neler yazdılar…
- Devam çünkü: 1- Bu ülkede ne yazık ki bazı hekimler, mesleklerini, ticari kaygı çerçevesinde yapma eğilimi içindeler. 2-Bu durum, tüm anne adaylarının dolaylı bir şekilde bilinçlenmesine katkıda bulunur. 3- Kapalı mahkeme salonlarında karar alanlar, toplumun bu konudaki hassasiyetini fark etmeli. (Akilic72)
- Kimsenin hayatı bu kadar ucuz ve değersiz değil. Annesiz büyüyecek bir çocuk var ortada. Hastanede bebeklerin, karışması da çabası. Bence devam. (Esracan1903)
- Bence devam etmelisiniz, böyle bir saçmalık yok. Bugün ki yazınızı okudum, doktorun ukalalığı beni gıcık etti. Yargıya da çok fazla itimadım yok. Acılı ailenin başı sağ olsun. (İnciyvz)
- Bence devam değil. Hasta yakınlarınca doktorların sürekli darp edildiği bir ülkede, yargıya taşınmış bir olaya kamuoyu oluşturmak çok saçma bence. Bu doktorlara yapılan saldırıları arttırabilir. Allah, Mert’e yardım etsin. Annesinin mekanı cennet olsun. İnşallah suçlular cezalandırılır.(A. D)
- Durmanız, bu ülkede mutluluk bekleyenlere ihanet olur. Hangi adalet? Hangi hukuk? (Mehmethamarat)
- Ülkede yargı, hukuk, adalet mi var? Her gün, daha neler olacak diye bekliyoruz. İnsana değer olmayan, geriye doğru giden bir ülke oldu Türkiye’miz. Devam edin tabi, yargıda sonuç pozitif olmasa bile insanlar doğruyu bilmeli. (Hntxrt)
- Benim artık yüreğim dayanmıyor. Bir bebek nasıl yaşar annesiz? Her şeyi eksik kalacak. Ya ölen anne? Ya onun annesi, babası, kocası? Onlar çektiği, çekeceği acılar? Böyle bitmemeli, üstü kapanmamalı. Üstü kapalı yaşıyoruz her şeyi, acılarımızı bile… Yazık! (Effedenniz)
- Devam. Bugün Duygu, yarın kim bilir, belki sen ya da ben… Hatalı olanın, “Evet benim hatam!” diyebileceği bir dünya olsa keşke. Yazmazsanız, duymayız, duymazsak, umursamayız, umursamazsak unuturuz. (Tlyksm)
YAZMAZSANIZ, DUYMAYIZ
DUYMAZSAK, UMURSAMAYIZ
UMURSAMAZSAK UNUTURUZ!
- Devam etmenizi isterim, bu şekilde belki doktorların eline emanet edilen canlar belki daha değerli olur. (Busraozge)
- Lütfen devam. Bu ülkede yaşanan ve giderek artan ihmalkarlıklar başka sektörlerde maddi kayıplara yol açabilir ama sağlık sektöründe ihmalkarlık, ne yazık ki insanların canına mal oluyor. Gencecik bir kız yaşamını yitiriyor. Aile kuran genç bir adam, yeni gelen bebeğinin keyfini süremeden biricik karısını kaybediyor. Çünkü doktor ‘gerekli’ görmediği için tahlil yapmıyor. Bir de üstüne üstlük, “Bana çok yükleniliyor, tüm kabahat bende değil!” diyor.(Bselenerkmen)
- Tesadüfen Mert bebeğin sütannesi oldum ben. Olanlara inanılmaz üzüldüm. Umarım devam edersiniz. (N.)
- Bir bebeği, ömrü boyunca, anne sevgisinden mahrum eden kişilerin peşi bırakılmaz! Devam Ayşe Hanım! (B. B)
Paylaş