Paylaş
Ben konu hakkında yine Sayın Bakan’ı aradım ve sağ olsun her zamanki gibi olaya el koydu, kızlarımıza devlet sahip çıktı. Sayın Bakan Aliye Kavaf’a teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız.
Geçen haftaki eposta:
E.ve S. KARDEŞLER
Sevgili Ayşe merhabalar,
Sana yazmamın sebebi duyarlı bir anne ve vicdanı yüksek bir dost olup beni yönlendirebileceğini düşünmemden dolayıdır.
Kısaca konuyu anlatmak istiyorum.
Ben K.’da ikamet ediyorum, mahallemizde 2 tane kız çocuğu var, isimleri E. ve S.kardeşler henüz 12-13 yaşlarında, dünya güzeli kızlar.
Bu kızlar maalesef çok zor şartlarda yaşamakta, kızların psikolojik özürlü şiddet uygulayan bir anne, işsiz kumar düşkünü bir babaları var.
Kızların kimlikleri okul müdürü tarafından 9 yaşlarında çıkartılıp, okula kayıtları yapılmış. 4 yıldır okul yardımcı olmaya çalışmakla birlikte kızlar okula kendileri hazırlanıp iç çamaşırsız leş içinde gelmektedirler, kızların hiçbir bakımı aile tarafından karşılanmamakla birlikte yemeklerini komsularda sokaklarda yemektedirler.
Çocuklar feci durumda olup, yardımlar ile ayaktadırlar, sabah çocuklar kalkıp okula gidiyorlar, okul sonrası gece yarısına kadar sokaklardalar orada burada karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Gece evlerine girip ( insan yaşamaz bir harabe ) bir köşeye kıvrılıyorlar, her gün aynı. Çocuklar eve gelmese arayıp soran yok elde yok avuçta yok, üst başta yok.
Banyolarını bile konu komşuda yapmaktadırlar, kızların başına sokaklarda bir şey gelmesinden endişe ediyorum.
Okul müdürü ile görüştüm, onlar da çok üzüntü içindeler aile ile görüştüler ama ailenin umurunda bile değil, devlet alıp baksın, biz bakamıyoruz diyorlar.
Kızlar evde dayaktan açlıktan bıkmışlar yurtta kalmak gitmek istiyorlar, koruma altına alınmaları şart. İstersen birliktede de gidip görüşebiliriz,
Kızları görmeni sağlayabilirim veya bir noktaya şikâyet yapabiliriz, bilemiyorum, günlerdir yiyip içemiyorum halleri gözümün önünden gitmiyor.
Konu ile ilgili desteğini rica ediyorum, şimdiden çok çok teşekkür ederim.
Sevgiler
A.
YETİŞ AYŞE’YE DESTEK SÖZÜ
Geçen gün tanıştığım Homeend Akıllı Ev Aletleri’nin genel müdürü Hakan Kocaer Yetiş Ayşe’ye Homeend olarak destek vereceklerini söyledi, ilerleyen günlerde detayları yine bu köşeden paylaşacağım. Hakan Bey’e desteği için şimdiden teşekkürler.
ZOR DURUMDAKİ AİLEYE BURS VE YARDIM
Sevgili Ayşe,
Sana bir aile için yazıyorum. Baba belediyede asgari ücretle çalışıyor, anne ev hanımı. Başka gelirleri yok, gecekonduda oturuyorlar.
Büyük oğlan Bolu’da marangozluk bölümünü kazandı bu sene, yüksek okulda okuyor. Birinci sınıfta.
Öncelikle bu çocuğa burs bulabilirsek çok iyi olur.
Küçük kız ise yatağa mahkûm. 5 yaşında çocuğun yapabildiklerini yapamıyor maalesef.
Onun için ne yapılabilir tam bilemiyorum.
Ama ailenin ekonomik durumu iyi değil, en azından çocuk okusun rahatça.
Şimdiden teşekkürler. Öpüyorum seni Ayşecik.
Melek
CEVAP: Sevgili Melek, kızın sağlık durumu ile ilgili ayrıntılı bilgi edinebilirsen yapılacak bir şey varsa onu da yaparız. Onun dışında büyük oğlana benim sevgili okur dostlarım bursa sağlayacaklardır. Ben de seni öpüyorum, sevgiler.
……………
KÖPEĞİMİZİ EVİNDEN ATMAK İSTİYORLAR
Ayşe Hanım merhabalar;
Ben Ankara’da eşimle ve köpeğimiz Kepçe ile birlikte yaşayan normal bir vatandaşım.
Bilmiyorum bu maili dikkate alabilecek misiniz? Ama içimden bir ses şansımı denememi söyledi.
Belki tanıdığınız bu işlerden iyi anlayan bir avukat tavsiye edebilirsiniz. Ben size konuyu anlatabildiğim kadar anlatmaya çalışacağım.
Biz 13 yaşında bir terrier (Teddy annemlerle Almanya da yaşıyor şu an) bir de 2,5 yaşında İngiliz Cocker Kepçe adında iki dünyalar tatlısı varlığa sahibiz.
Ama şimdi 2,5 yaşındaki oğlumu benden rahatça ve pişkin bir şekilde vermemi istiyorlar. Elimiz kolumuz bağlı ne yapacağımızı şaşırdık. Dava nasıl sonuçlanacak bilmiyorum ama en azından belki böyle olaylar yaşanmaması için bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum.
İnsanlar arasındaki geçimsizlikten köpeklerimiz etkileniyor. Onların bir can olduğunu, hiçbir zaman büyümeyen bir bebek gibi olduklarını ve bizi kendi ailesi olarak kabul ettiklerini kimse görmüyor ve anlak istemiyor.
Davayı kaybettiğimiz takdirde hem kendi masraflarımızı hem de karşı tarafın masraflarını ödeyeceğiz. Bir de oğlumuzdan ayrılmak zorunda kalacağız.
Bu şıkkı düşünmek bile istemiyorum. Ne yaparım, nasıl veririm, kime veririm, ona nasıl bakarlar, o ne yapar! Ağladım ağlayacağım. Aşağıdaki yazıyı size gönderiyorum. Sıkılmaz okur ve belki bir yardımınız dokunur ve belki sesimiz duyulur ümidiyle.
Sevgiler…
Beril –Murat – Kepçe
Ben, eşim ve oğlumuz Kepçe ….’da oturmaktayız. Apartman yöneticisi, evde hayvan beslenemez, site yönetmeliğine aykırı olduğu gerekçesiyle (sadece bizim blokta) bütün evcil hayvan (kedi, köpek, vs) sahiplerine dava açtı.
Bu dava sitenin bahçesinde 14 yıldır yaşayan sokak köpeklerini de kapsamaktadır. …. Sitesi’nde insanlar yıllardır köpek ve kedi beslemektedirler.
İnsan sorguluyor neden şimdi dava açıldı, neden şimdi birden site yönetmeliği önümüze kondu? Belli bir rahatsızlık mı vardı?
Peki, neden insan gibi bu sorunları yüz yüze halletmek yerine, insanlığa hiç yakışmayacak bir biçimde dava açıldı?
Konuşarak halledilemez miydi? Bütün bu sorular insanın aklına geliyor. Sonra anladık ki sadece bir komşuya sinir oldukları için ve kendisinin de hem kedisi hem de köpeği olduğu için, tabiri caizse yumuşak karına yumruk atmak için bu şeklide bir dava açılmış.
Sorun da komşumuzun dış cepheye demir parmaklık ve kapısına da demir taktırmasıdır. Fakat komşumuzun köpeği çok yaşlıydı ve öldü.
Bunun üzerine bahane olarak üst komşularımızın beslediği Rotweillerdan da korkmaları olarak gösterdiler.
Şimdi; iki köpek besleyen komşu taşındı, biri öldü geriye kaldı iki köpek. Biri bizim oğlumuz, diğeri de Rot yani Alex. Kepçenin cinsi İngiliz Cocker ve inanın evde ne sesi çıkar ne de kimseye saldırmışlığı vardır.
Köpek sevmeyen veya köpekten korkanlar bile Kepçe’yi sever. Şimdi benden onu vermemi istiyorlar ve bunun nedeni kendi hırsları, tatminsizlikleri ve kompleksleridir. Yönetmeyi diktatörlükle karıştıran insanlardır. Eline güç verildiğinde basit bir apartman yöneticiliği bile olsa hırsından ne yapacağını şaşıran insanlardır. Kısacası ben bu insanlara KÖTÜ demek istiyorum.
Bizim maddi durumumuz bellidir, yeni evliyiz. Evimizi kurduk sakin sakin otururken bizim bağlandığımız, bize bağlanan ve artık ailenin bir ferdi olan oğlumuzu elalemin kapısı penceresi yüzünden verecek miyiz?
Ben şunu diyebilir miyim; çocuklarınızdan rahatsız oluyorum, onları çocuk esirgeme kurumuna verin! İnanın bu bizim için aynen böyle bir durum.
Diğer bahsetmek istediğim bir konu da apartman ve site yönetmeliğine aykırı olarak yapılan değişikliler. Yenimahalle Belediyesi’ne ait olan bir park ve çıkmaz sokak olarak kabul edilen sokak bariyer ile kapatılmış ve park çizgisi yapılmıştır.
Ayrıca 24 saat kayıt yapan kamera sistemi kendisi tarafından düzenli olarak izlenmektir. Bu kameralardan biri kapı girişinde diğeri de asansörün olduğu kısımdadır.
Bizim evimiz giriş katında ve 24 saat kamerayla izlenmekte. Ben bu insanlara nasıl güvenebilirim? Kamera sisteminin ancak bir hırsızlık olduğu takdirde açıp izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hem görüntüleri izleyip hem de üstüne eşim ve benim için “ne oldukları belli değil (evliler mi) zaten gitsinler bu apartmandan” gibi özel hayatımıza müdahale edici cümleler kurulmuştur. Bu insanların bu davranışları kabul edilemez.
Dava açıldı ve muhtemelen biz bu davayı kaybedeceğiz. Bu insanların en azından yaptıklarından utanmalarını istiyorum. Bu yapılanlar karşısında hiçbir savunma yapılamayacağına inanıyorum. En azından şikâyetimin bir şekilde yayınlanması konusunda yardımlarınızı rica ediyorum. Amaç sesimizi duyurabilmektir.
BERİL
CEVAP: Sevgili Beril, biliyorsun ben de evimde hayvan besliyorum. O yüzden neler hissettiğini çok iyi anlıyorum. Gerçekten hayvanlara karşı bu sevgisizliği anlamak mümkün değil. Kimseye zararı olmayan dostlarımızı hatta kimimize göre çocuklarımızı evden atmamızı istemek hangi vicdana sığar? Ancak gel gör ki maalesef bildiğim kadarıyla bu yasal. Apartman yönetmeliğinde böyle bir karar varsa ya taşınacaksınız ya da köpeğinize veda edeceksiniz gibi duruyor. Yine de bir avukata danışmanı tavsiye ederim.
……………
YAĞIZ (OTİZM)
Sevgili Ayşe Hanım;
Ekte gönderdiğim dosyada durumumuz ayrıntılı biçimde yazmakta. Bizim için yapabileceğiniz her konuda desteğinizi esirgemeyeceğinize inanarak ve düşünerek, sadece anne olarak yazdım.
Ulusal basından desteğe ihtiyacım var. Ben her yeri aradım dönen ve ilgilenen olmadı.
Tek başıma altından kalkamıyorum.
Zamanla yarışan bir oğlun peşinde gücüm bu kadar.
Lütfen lütfen bir şeyler yapın.
Sevgiler.
KEVSER
Selamlar ben; Kevser
Biri OTİZMli iki çocuk annesiyim. Oğlum YAĞIZ 16 aylıkken A TİPİK Otizm tanısı aldı.
Otizm yaşam boyu süren özürlülük halidir diye bilinir. Bilinen tek tedavi şekli eğitimdir. Bu eğitimleri özel eğitim merkezlerinde, özel eğitim öğretmenleri, birebir eğitim şeklinde uygular.
Yaptığımız araştırmalar sonucunda, 3 yaşından önce haftada 40 ders yoğun ve nitelikli bir eğitim alması halinde oğlumun tamamen düzelme şansı (TAM BAĞIMSIZ) %90 bu eğitimleri R.A.M. lardan aldığımız eğitim raporuna dayalı olarak devlet maksimum haftada 2 ders olarak veriyor, geri kalan dersler ise aileye bırakılıyor. Bu eğitimleri alamaması halinde oğlum yaşamını bağımlı ve özürlü bir birey olarak devam edecek.
Ben bir anneyim.
İşim ve mesleğim çocuk yetiştirmek. Bütün bunları öğrendikten sonra bu eğitimleri nerede ve nasıl almamız gerekiyor diye araştırdım.
Devletin verdiği haftada 2 ders ile hiçbir ilerleme alınamayacağını gördüm. Gerekli dersler için maddi hiçbir gücüm olmadığı için Bursa Valiliği’nden yasal izin alarak yurt çapında 2 yıl süre ile yardım toplama faaliyeti için izin aldım.
Bursa yerel basınında 1,5 yıl önce epey haber olduysa da ulusal basından yardım alamadığım için kampanya istenen noktaya gelemedi.
Yine de elde ettiğimiz yaklaşık 18.000.TL’lık meblağ ve Tohum otizm vakfından aldığımız haftada 6 derslik bursla 7 ay boyunca yoğun ve nitelikli eğitim aldık.
Bu eğitimler sonunda YAĞIZ artık konuşan, istek belirten, oyun oynayan, birçok konuda akranlarıyla eşit olan bir çocuk oldu.
Fakat halen devam eden eksikliklerimiz var. Yalnız Otizm pedal çevirmeye benzer, bıraktığınız zaman düşersiniz der uzmanlar.
Biz artık imkânlarımız bittiği için bu eğitimlerin çoğunu alamıyoruz. Buna mukabil olarak oğlumda bazı gerilemeler başladı şimdiye kadar verdiğimiz emeklerin heba olmaması için çok acil olarak gereken eğitimlere tekrar başlaması gerekiyor.
Bu konuda en iyi olan kurumlarla çalıştık, maddi sebeplerden dolayı bir kurumdan ayrılırken, en az 1 yıl daha bu eğitimlere çocuğunuzun ivedikli olarak ihtiyacı var, yoksa bir şeyler hep eksik kalacak denildi.
Çalmadık kapı bırakmadım. Her fırsatta burs aradım, fakat bizi destekleyen bir dernek veya sivil toplum örgütleri olmadığı için tek başıma hem çocuklarla ilgilenerek hem de bu sıkıntılarla baş etmeye çalışarak daha fazla yardım almadan ilerleyemez duruma geldim.
Oğlum için “bu çocuk tamamen düzelir, hiçbir sekme kalmaz” deniliyor, fakat yaş faktörü burada çok önemli, 3 yaş öncesi temel olan eğitimleri aldıysa da üzerine tamamlamazsa temelde olanları da kaybedebilir.
Otizm çok geniş bir yelpazedir. Ağır zihinsel geriliği olan da vardır, üstün işlevli beyne sahip olanlar da vardır. Oğlumun zekâ kusuru olmadığı gibi akranlarından üstün olan özellikleri de var.
Şöyle ki: sayısal yeteneği, görsel hafızası, ezberi çok çok iyi durumda. Bu konuda destek alması halinde gelecekte bir matematik veya fizik konusunda uzman olmaya şimdiden aday bir çocuk.
Şimdi tedavisinin imkânı varken, sadece maddi sebeplere dayalı olarak özürlü kalmasına bir anne olarak dayanamıyorum.
2.5 yıldır savaşıyorum. Biliyorum ki istenen eğitimleri alması halinde en çok 2 yıla kadar oğlum akranlarına yetişecek. Normal bir çocuk olarak yaşamını sürdürecek. Eğitim her çocuğun hakkı otizmli çocuğun tek ilacı.
Savaşım otizmle olmalı, fakat ben imkânsızlıklarla savaşıyorum. Eşim Bursa’da çalışıyor 970 TL maaş ile ben iki çocuğum ile eğitimler için İstanbul’a taşınmak zorunda kaldım.
650. TL kira veriyorum aradaki fark ile geçinmeye çalışıyorum. Yani ben çocuğumun maddi olarak hiçbir ihtiyacını karşılayamaz durumdayım.
Sadece desteğe ihtiyacımız var. Bize burs verecek bir yardımsever olursa verdiği bursu okulumuza ödeyecek ve karşılığında kendine fatura kesilecektir.
Valilik izni ve takibi ile açılmış olan banka hesabımıza yapılan yardımları da valilik teftiş ediyor. Bu şekilde de yardım edilebilir.
Uzmanlar çocuğun OÇEM gibi otizmlilerin eğitim gördüğü kurumlarda değil normal gelişim gösteren çocukların arasında olmasının çocuğa rol, model olarak çok iyi olacağını ve her gün, yarım gün olarak kreş eğitimi alması gerektiğini, her gün özel eğitime gitmesi gerektiğini ve kas baskılarındaki gevşekliği sebebiyle duyu bütünleme terapisi uygulanmasını uygun olacağını, çocuğun bu terapi ve eğitimlere acilen başlaması gerektiğini söyleseler de elimden bir şey gelmiyor.
Ulusal basından destek alırsam bu sorunu bir günde halledebileceğime inanıyorum fakat girişimlerim netice vermedi.
Bizim durumumuz budur. Bizim için elinizden gelen bir şey varsa yapmanızı rica ediyorum.
İsteğim oğlumun yaşamını akranları gibi yaşaması, sağlıklı olması, asker olması, meslek sahibi olması. Bunlar hayal değil. Ama bize yardım edilmezse hep hayal olarak kalacak.
OĞLUMA SAĞLIĞINI HEDİYE EDEBİLİRLER…. SİZ EDEBİLİR MİSİNİZ?
Yağız’ın annesi: Kevser
CEVAP: Sevgili Kevser durumunu bakanlığa ileteceğim. Sanıyorum onlar bu sorunu çözeceklerdir. Okur dostlarımdan da yardım etmek isteyenler olursa sana yönlendireceğim. Yağız’ı ve seni öpüyorum, inşallah ileride çok başarılı bir genç adam olur. Sevgiler.
………………….
HERKES Mİ ALDATIR?
Ben yeni evliyim ve bu olay çok üzücü. Korkularım yok değil, yoksa gerçekten de her kadın aldatılıyor mu?
Ya da neden aldatılıyor delice severken, farklı olan ne? Erkeklerin özellikleri arasında bu güçlü bir tavır mı oluyor? Ben erkeğim mi diyorlar?
Ben olsam boşanmazdım. Zaten ölmüşüm, her gün o acıyı kocama da yaşatırdım. Her gün öpücüklerle uyanırken nefretle bakış, işten gelirken bir heyecan olurken içinde, bir hüzün kaplamalı, yemek yerken tv seyrederken...
İyi günler.
M.
CEVAP: Ben boşanmayı seçtim. Herkesin kendi tercihi tabi ki. Ancak unutma ki öyle bir durumda sen de mutlu olamazsın. En güzeli yeni bir hayata başlamak.
Her erkek aldatır mı sorusuna ise cevabım; hayır kendine ve eşine saygısı olan erkek aldatmaz. Sevgi, saygı bittiyse gider boşanır, sonra ne yapacaksa yapar. Yok, boşanmayacaksa da mutluluğu evinde arar.
……
KIYAFET YARDIMI/ ÇAĞIN İLLETİ KANSER BAŞLIKLI YAZINIZA YARDIM
Ayşe Abla merhaba,
Yazılarını sürekli takip ediyorum ve de hiç görmesem de seni çoook seviyorum, umarım Allah sana da sevgili kızına da her şeyin en güzelini kısmet eder.
Ablacım kullanmadığım giysilerimi (hem günlük spor hem de iş yerinde giyilebilecek kumaş pantolon, gömlek vs) ihtiyacı olan birilerine ulaştırmak istiyorum. Giysiler 36-38 beden ve oldukça temiz durumdalar.
Ablacım bir de "çağın illeti kanser" başlıklı yazıya ait iletişim bilgilerini verebilir misin bana? Hepsini karşılayamasam da çorbada tuzum olsun benim de
Sevgiler,
(ama ismimi yayınlamazsan sevinirim)
CEVAP: Sevgili isimsiz melek, desteğin için çok teşekkür ederim. Elbise talebi olduğunda hemen sana yönlendireceğim. Kanserli hastanın iletişim bilgilerini de yolluyorum sana. Sevgiler.
…………
ALMANCA ÖĞRETMENLERİ KADRO BEKLİYOR
Türkiye’de 96 branştan öğretmen ihtiyacı varken, sadece Almanca ve Fransızca Öğretmenliği branşlarında öğretmen fazlalığı var.
• Yüzlerce normal lise Anadolu lisesine dönüştürülürken, Almanca ve Fransızca öğretmenliklerine açılan kadro: 0
• İkinci yabancı dil 9. sınıftan itibaren Talim Terbiye Kurulu kararı ve MEB olayıyla zorunlu olurken, Almanca ve Fransızca öğretmenliklerine açılan kadro: 0
• İkinci yabancı dil 2011-2012 eğitim öğretim yılında İlköğretimde, yine Talim Terbiye Kurulu kararı ve MEB onayıyla zorunlu olurken, bu yıl Almanca ve Fransızca Öğretmenliklerine kadro açılıp açılmayacağından emin bile olamıyoruz!
Tüm bu gelişmelere rağmen, MEB tarafından ısrarla Almanca ve Fransızca Öğretmenine ihtiyacımız yok denirken, bu yılki özür grubu alımlarında kadrolu öğretmenlere 930 adet Almanca öğretmeni açığı gösteriliyor.
Bu ne yaman çelişkidir?
• Peki, Almanca öğretmenine ihtiyaç yokken, neden küçük bir ilçede bile 2-3 tane Almanca öğretmeni ücretli olarak çalışmaktadır?
• O halde ikinci yabancı dil – karar alındığı gibi- zorunlu değil midir?
Alınan kararlar kâğıt üzerinde mi kalmaktadır?
• İlk atamada yeni öğretmen almaktansa, yıllardır sınıf öğretmenliği yapanlar Almanca öğretmenliğine geçiyor. Almanca öğretmeni atanacağı yere, onlardan boşalan yerlerine ise yeni sınıf öğretmenleri atanıyor.
Yani yeter ki Almanca öğretmeni atanmasın da kim atanırsa atansın. Büyük ihtimalle zamanında herkesin sınıf öğretmeni olarak atanması da biz Almanca ve Fransızca öğretmenlerinin suçudur. Sanıyorum ki zamanında sınıf öğretmeni olarak atanan öğretmenlerin hepsi Almanca ve Fransızca öğretmeniydi. Çünkü başka hiçbir branşta öğretmen fazlalığımız var denip “0” kadro verilmiyor.
Yıllardır süren bu çelişkiye bir dur denmeli, biz ikinci yabancı dil öğretmenlerinin mağduriyetine bir an evvel son verilmelidir.
Cansel
CEVAP: Sevgili Cansel, bu tarzda pek çok eposta alıyorum. Seninkini örnek olarak yayınladım. Umarım yetkililer sesinizi duyar ve sorununuz çözülür. Sevgiler.
ASLINDA BEN BİR ÖĞRETMENİM
Sayın Ayşe ARAL,
Aslında ben bir öğretmenim. Mesleğini yapamayan, az da olsa ataması yapılmayan, umutları çalınmış çoğu öğretmenden biriyim
ben.
Mezun olduktan sonra genç yüreklere umut olmayı hedeflemiştim oysa. 16 üniversitede yıllardır okutulan, yıllardır mezun veren
bölüm olan Almanca Öğretmenliği bölümü mezunuyum. Hiç pişman olmamıştım şimdiye kadar seçtiğim bölümden. Taa ki mezun oluncaya kadar.
Az da olsa her sene atamamız yapılsa, belki o zaman suçu kendimizde arardık. Çalışmadık, didinmedik derdik. Oysa henüz genciz biz. Umutları olmayan, etrafındakilere sürekli açıklama yapmak zorunda olan, "Aslında ben bir Almanca Öğretmeniyim." diyen gençleriz biz.
Bizlere yardımcı olun lütfen. Sesimizi duyurmamıza yardımcı olun. Bu ülkenin gençlere ihtiyacı var. Biz öğretmen olmak istedik, öğretmenlik mesleğini icra etmek istiyoruz.
UMUT DOLU GENÇLERE, UMUT DOLU ÖĞRETMENLERE
Zeynep
Almanca Öğretmenliği Mezunu
ALMANCA ÖĞRETMENLERİ ADALET İSTİYOR
Almanca öğretmenliği atamalarında adaletin sağlanması için, bir an önce Sınıf Öğretmeni olarak atanan eski Almanca Öğretmenlerinin geri dönüşleri durdurulmalıdır.
Yıllar sonra tekrar alanına dönen biri ne öğretebilir ki? Almanca Öğretmenliğine geçen Sınıf Öğretmenlerinin yerine tekrar Sınıf Öğretmeni atıyorlarken, biz Almanca Öğretmenleri 80 puanlarla açıkta bekliyoruz, adalet mi bu?
Ya da ek dersini dolduramayan öğretmenler (branşı her ne olursa olsun) Almanca’yı bir ek ders tamamlama dersi olarak görmemelidirler.
Bize yapılan haksızlığın en büyük kaynağı budur. Nasıl ki Fizik, Kimya, Biyoloji alanlarında geçişler durdurulduysa ALMANCA için de branş geçişleri bir an önce ivedilikle durdurulmalıdır. Saygılarımla.
Emre
CEVAP: Yukarıda da yazdığım gibi inşallah en kısa sürede kadro sorununuz çözülür.
……………..
YGS'DE ŞİFRE SKANDALI
YGS soru cevaplarının şifre ile bazı gruplara verildiği iddia edilmektedir. Bu neden yapılmıştır? Nasıl yapılmıştır? Kimler tarafından yapılmıştır? Tevatürler muhtelif.
Umarım araştırmalarla ortaya çıkar ve sınava giren 1.700.000 gencimizin haklarına tecavüz eden ahlaksızlar cezasını bulur. Bu olaylara müdahil olan herkes, bu dünyada cezasını bulmaz ise kıyamette cezasını çekecektir.
Bu olayı yapanlar, yaptıranlar, yapılmasına göz yumanlar ve bu hırsızlık sonucu fayda sağlayanlar; büyük bir ahlaksızlık ve dini açıdan da büyük bir günah içindedir.
Bu milyonlarca gencimizin hakkının gasp edilmesi, geleceğinin çalınması, yani hırsızlıktır. Allah; “Her türlü günahlarınızı tövbe ederseniz affederim, fakat kul hakkını ben affedemem. Ancak siz o affı hakkını çaldığınız kişiden dileyiniz.” Demektedir. Hakkını çaldığınız, geleceğini elinden aldığınız milyonlarca kişiden nasıl helallik alacaksanız, alın bakalım.
Bu hırsızlığı kadrolaşmak adına ve kendi taraftarlarına imkan sağlamak adına yapıyorsanız, bunun İslamiyet açısından hiçbir geçerli izahatı yoktur. Bu günahı işleyenlerin İslamiyet ile ilgisi olamaz.
Mustafa ACER
CEVAP: Mustafa Bey, gerçekten böyle bir şifreleme varsa ve hak edenler yerine şifreyi bilenler üniversiteye girecekse çok yazık olacak. Hem çalışanların emeğine yazık hem de bu öğrenciler hiçbir şey bilmeden ileride doktor, mühendis, avukat, öğretmen olursa bizlere yazık.
…………….
STAJ YAPACAK YER ARIYORUM
Merhaba Ayşe Abla Aydın Üniversitesi gazetecilik 1.sınıf öğrencisiyim geldiğiniz günkü söyleşinizden sonra size hayranlık duydum ve yazılarınızı takip etmeye başladım. Benim ricam şu olacak; ne kadar yüzde 50 burslu da olsam okulun özel üniversite olması aileme büyük külfet.
Ders saatlerim çok esnek ve boş günlerim var, vaktimin arda kalanında stajyerlik yapmak istiyorum gazetenizde veya tanıdığınız bir gazetecinin asistanlığı tarzı.
Bir işe yönlendirebilir misiniz beni? Bu çağrımın cevapsız kalacağını düşünüyorum ama fakirin ekmeği bir umut diyerekten iyi haberinizi bekleyeceğim, okumuş olduğunuz için bile teşekkürler.
E.
CEVAP: Sevgili E. bana gelen tüm epostaları okuyorum. Elimden geldiğince de hepsine çözüm üretmeye çalışıyorum. Bu tarzda da çok fazla talep geliyor ben de gazeteme iletiyorum. Stajyer ihtiyacı şimdilik yok, olursa haber vereceğim. Belki okur dostlarımdan farklı bir staj yeri önerisi gelir.
……………
BU YAZIYI YAYINLAYABİLİR MİSİNİZ LÜTFEN?
Merhaba Ayşe Hanım,
Aşağıdaki yazımızı yayınlarsanız çok teşekkür ederiz.
Selamlar.
----------------------
YÖK BAŞKANLIĞI’NA,
Bir kaç ay önce YÖK üyesi Prof. Dr. Muhittin Şimşek 30 yaş üstündekiler için sınavsız ikinci üniversite projesinden bahsetmişti fakat çok detay vermediği birçok vatandaş
YÖK’ e faks gönderdi.
Cumhurbaşkanı web sitesinden yazdı görüş ve dileklerini ama bugüne kadar hiç bir kurumdan cevap gelmedi. YÖK’ün vatandaşın dilekçelerine cevap verdiği söylenemez, öğrenciler merak ediyor neden YÖK cevap vermiyor diye. Halbuki YÖK öğrenciler için varlığını devam ettiren bir kurum değil mi?
Öğrenciye cevap vermeyecekse kime cevap verecek?
Bu yeni proje akıllarda bir soru uyandırdı: 30 yaş üstündekiler ikinci üniversiteyi devlet üniversitelerinde de okuyabilecek mi yoksa sadece vakıf üniversitelerinin boş kontenjanlarını doldurmak için geliştirilen bir proje mi?
Eğer öyle ise bu bir ayrımcılık değil mi? Sosyal devlet politikasına aykırı değil mi?
Vakıf üniversitelerinde ve sadece kontenjanları maddi durum yetersizliği nedeniyle doldurulamayan kontenjanlara başvuru yapılabilecekse o halde ne anladık biz bu işten?
Ne anlamı kaldı?
Avrupa'da sistem tabiî ki farklı, üniversite sınavını kazanan bir öğrenci eğer 2 yıl sonra bölüm değiştirmek isterse yeniden Üniversite sınavına girmiyor, ilgili bölüme müracaat ediyor, dosyası inceleniyor ve uygun görülürse kabul ediliyor.
Türkiye sistemi kilitleyen üniversite sınavının test mantığında yapılması fakat Avrupa'da Bakalorya sistemi olduğu için tüm derslerden klasik sınav olunuyor ve 3 farklı kişi kâğıtları okuyor. Cevabı öğrenci bulmak zorunda, cevaplar şıklarda hazır verilmiyor, soru çözerken aşamaları anlatmak zorunda, sınav komisyonu öğrencinin analiz ve muhakeme gücüne bakıyor, sonucu bulsa dahi nasıl bulduğu çok önemli eğer yüksek puan almak istiyorsa.
Umuyoruz YÖK’ün geliştireceği bu yeni proje 30 yaşın üstünde olup ikinci üniversiteyi sınavsız okumak isteyen insanları sadece Vakıf Üniversiteleri ile sınırlandırmaz. Yine umuyoruz ki YÖK yetkilileri vatandaş tarafından gönderilen faks ve mektupları değerlendiriyordur.
Saygılar
Aykut
CEVAP: Epostanı olduğu gibi yayınladım. Bu arada Anadolu Üniversitesi’nde yaş sınırlaması olmaksızın sınava da girmeden sadece 1.üniversitenin diplomasını sunarak 2. Üniversiteye kayıt olmak mümkün şu anda. Sınavı bir kez kazanmış kişilerin ikinci kez girmesi anlamsız görünse de kontenjan sınırlı olduğu için üniversiteye yerleştirmede önceliğin hiç üniversite eğitimi almamış olanlara verilmesi de normal değil mi?
Paylaş