Paylaş
Ama anlatamadım gitti! Ben kendim televizyon programı yaptığım halde Türk televizyonlarında seyredecek şey bulamıyorum.
Sabaha kadar televizyon seyrediyorum ama hepsi Amerikan dizileri ve filmlerden ibaret.
Hele şu ara favorilerim ‘how i met your mother, touch ve missing’.
Sorun kanallarda değil, bende! Sabrım yok benim, sabrım.
Dizi dediğin kısa olacak, araya hopbidi reklam girmeyecek, bir de seni senelerce peşinde sürüklemeyecek.
Zaten pilli olan ömrümü bir de bu dizilere mi adayacağım?
Onun içindir ki seyretmediğim, ilgilenmediğim şey için hatırına da olsa yazmam! Haa ben oynarsam başka!
Neyse bu baş belası kardeşim geçenlerde “şimdi köşeye sıkıştın, işte tam istediğin gibi 45 dakikalık polisiye-drama bir dizi çekiyoruz! Hem yazacaksın hem de seyredeceksin, yoksa ölümlerden ölüm beğen” demez mi!
Üstelik HBO’dan bile önce Star’daymış.
Valla ilk defa ne diyeceğimi şaşırdım.
Konusu tam benlik...
Hem gerilimi bol hem de draması.
16 bölümde de bitecekmiş. Ömrüm de bol bol yeter. “Ama” dedim bu cadıya, “Çıplak Gerçek’i seyredeceğim seyretmesine de beğenmezsem de yazacağım ona göre!”
Ender Saraç
Birçok e-posta aldım sizlerden, hem nasıl zayıf kaldığımı soruyorsunuz hem de Ender Saraç’ın lokantasını.
Ben çok zayıf değilim, hatta göbeğim meşhurdur, içime çeker, öyle dolanırım dışarıda.
Ama evet sorduğunuz lokantadan; Ender’in yerinden besleniyorum şu sıralar; hem ucuz hem lezzetli
Adı Kür, adres Çarşı Pazar Avm no: 66
(Not: Eve de yolluyorlar)
Beyaz manşet
Ay meğer ben ne televizyon meraklısıymışım, hatta ne kadar hırslı ve de çalışkanmışım.
Beyaz TV’de tek başıma sunduğum “Beyaz Manşet”e başlayana dek bu taraflarımı inanın bilmiyordum.
İlk iki gün ya pot kırarsam diye korktum. İki hafta geçti, ne korku kaldı, ne heyecan... Taka taka konuşuyorum, soruyorum, gerektiğinde dürüstçe ne düşünüyorsam “yallah” diyip söylüyorum.
Kanalımı da seviyorum, programımı da.
Kısacası çekilin bakayım, ben geliyorum.
Şaka değil ha, gerçekten ciddi ciddi geliyorum.
60 bin bakımı
Hurriyet.com.tr’yi okuyanlar bilir geçen hafta yaşadıklarımı, bilmeyenler için kısaca anlatayım, sonra teşekkür kısmına geçeceğim.
Efendim bende kalp pili var.
Bu aralar bir nefes darlığı, bir çabuk yorulma hali...
Dedim, “Ayşe, git doktora.”
Bir perşembe gittim.
Doktorum, “şarjın bitmiş” dedi.
“Oldu, haftaya gelirim” dedim.
“Olmadı, yarın yenisini takacağız” dedi.
Sabah gittim, yayınımı yaptım, sonra hop Çapa’ya.
Titreye titreye girdim ameliyata.
Bayıltmadı doktorum, beni azıcık sarhoş etti.
Ben naralar atarken pil değişti.
Şimdi sıfırlandım, az kaldı duvara tırmanacağım.
Başta canım doktorum Profesör Kamil Adalet’e, ekibinden sevgili Elif ve Ozan’a, hemşirelerden sevgili Sabiha’ya, Ayşegül’e, Vicdan’a ve sabaha kadar uyumadan başımda bekleyen hemşirem, artık canım olan Emine’ye sonsuz teşekkürler, sizleri seviyorum.
Paylaş