Paylaş
"Alışmış kudurmuştan beterdir" derler de pek doğru demişler. Şu yeni saat ayarına alışmakta hala zorlanıyorum desem yalan olmaz. Bir süredir kendimi jet lag hissediyorum. Eskiden yattığım saatte şimdikalkıyorum. Geceleri saat ondan önce yemek yemezken, şu aralar saat yedi gibi buzdolabına saldırıyorum. Gece saatlerindeki programlardaki geyikleri, zırvalıkları artık sadece gazetelerden takip edebiliyorum. Hal böyle olunca, yazı yazdığım saatler de gündüze kaymaya başladı.
Bu sabah erkenden kalkıp kanala gitmeden Çarşamba gününün yazısını şettiriyim dedim. Elimde laptop, gözlerim açık ama ruhum uyur halde bir şeyler yazmaya çalışırken, Gamze geldi. Yazdıklarıma şöyle bir göz gezdirince bana bön bön baktı ve “Abla, aman gözünü seveyim sen sabah sabah yazı yazma. Ne yazdığının farkında mısın? Politika yazmışsın, kaç kişiye giydirmişsin, hatta küfür bile etmişsin! Aynı uyurgezerlerdeki gibi bence ne yaptığının farkında değilsin. Aslında çok da laf etmek istemiyorum sana, malum uyurgezerleri bir anda uyandırmak tehlike arzedebilirmiş... Aman ha sakın yanlış anlama!”
Gamze'nin yaptığı bılek kahveyi içip biraz ayıldıktan sonra, yazdıklarımı okudum ve resmen kendimden korktum. Aman Allah'ımbir an o yazımın yayınlandığını düşündüm de... Yok bence düşünmeyeyim, bu daha iyi…
Akşamüstü eve gelince ne yazsam diye düşünürken birden dedim ki yazsana işte “uyurgezerliği”….
Yıllardır bunca olan bitenden bihaber bir durumda olduğumuzdan gerçi milletçek biz de uyurgezer sayılırız ama, bu uyurgezerlik gerçekten çok ilginç bir şey, akıl sır ermez bir hastalık.
Bugün internette de biraz araştırdım nedir, ne değildir uyurgezerlik diye…
Ne ilginçtir ki; bir uyurgezer normalde hayatında yapamadığı bir sürü şeyi uyurgezerliği sırasında yapabiliyormuş.
Müzikle hiç alakası olmayan biri gecenin bir saati çakma Mozart olup piyano başında harikalar yaratabiliyor.
Yürüme zorluğu çeken ya da eklemlerindeki problemden günlük hayatında zar zor yürüyebilen bir kişi, gecenin bir körü koşarcasına merdiven inip çıkabiliyor.
Ya da farkında olmadan mutfakta koca bir tavuğu yiyeninden tutun da, saçlarını kesip, ağda yapanına kadar bir sürü örnek var.
Aslında insan şöyle bir düşününce diyor ki; "Yahu bunlar da bir şey mi? Bizde bir sürü uyurgezer senelerdir memleketi idare ediyorlar…"
Senelerdir ümidimi kaybetmedim. Üstte verdiğim örneklerde olduğu gibi bir bakarsınız bazıları günlük yaşamda yapmaları gerekip de yapmadıkları icraatları bakarsını gecenin bir körü kendilerini bilmezken yapmayı becerirler.
Bir de tabi uyurgezerliğin nimetlerinden faydalananlar ya da faydalanmayı düşünenler olabilir. Yoksa da ben fikir vereyim; kadınlar bazen uyurgezer ayağına yatıp gece adamı bir güzel dövüp
sabaha da "Valla hatırlamıyorum kocacığım" diyebilir.
Aldatan erkek olay anında canlı canlı yakalandığında “Ay karıcığım, ben neredeyim? Bu kadın kim?“ diye olayın üstüne yatabilir.
Tam bunları yazarken yanıma gelen bir arkadaşımın anlattığı gerçek bir hikayeyi de sizinle paylaşayım.
Kocasıyla hararetli bir tartışma sonucu evi terkeden Fulya, çok sinirli bir halde yakın arkadaşı Esra'ya gitmiş. Artık o eve dönmeyeceğinden, kocasının yüzünü bile görmek istemediğinden bahsetmiş. Esra'nın her ne kadar pozitif yaklaşımları olsa da, birkaç gün kafasını dinleyip sonra tekrar eşiyle görüşüp konuşmaları önerisinde bulunsa da, Fulya olayın sıcaklığından olacak ki; kararlıymış eve dönmemekte ve barışmamakta...
Hatta Esra tam yatacakken Fulya ondan bir ricada bulunmuş. Uyurgezer olduğunu hatırlatarak, "Gecenin bir yarısı kalkıp da kocamı filan arayacak olursam, ne olur bana müdahale et, onunla konuşmama izin verme!" demiş.
Fulya henüz yatmamışken Esra alt kata su içmeye mutfağa gitmiş. O sırada uyurgezer arkadaşı mutfakta telefonla kocasıyla konuşuyormuş. Esra kıza telefonu kapattırmış ikna etmeye çalışarak odaya çıkarmaya çalışmış Fulya'yı.Ancak Fulya ısrarla kocasıyla görüşmesi gerektiğini söylese de telefonu tekrar eline alamamış. Esra'yla tartışmışlar. Nasıl olsa uyurgezerliktendir diye düşünen Esra da hiç aldırış etmemiş arkadaşının bu hallerine.
Meğer kız hakkaten de kocasıyla konuşuyormuş ve aralarını düzeltme yönünde ciddi bir konuşma içindelermiş. Hatta 1 saat içinde buluşup olayı tatlıya bağlamak için öngörüşme yapıyorlarmış telefonda. Esra'nın Fulya'yı engelleme çalışmaları biraz soğuk rüzgarlara neden olmuş sonraki birkaç gün için. Sonuçta her şey gecikmeli de olsa yanlış anlaşılmalar da olsa tatlıya bağlanmış ancak Fulya o gün bugündür de bir daha kimseye uyurgezerliğinden bahsetmez olmuş.
Neyse işte... Zaten aslında hayatta uykuyu muykuyu boşverip hep “uyanık” olacaksın!
Paylaş