ŞİMDİ BOŞANDIM BEN!

Başlık saçma geldi, değil mi? Beni okuyan dostlar bilir; ben zaten boşanmıştım bundan tam yedi ay önce… Hepinizin bildiği o meşhur aldatılma yazımı yazarken nasıl çekincelerim olduysa şimdi bunu yazarken de aynı çekinceler bana eşlik etmekte… Ama ben buyum; deli Ayşe, yazmazsam olmaz, içimde patlar…

Haberin Devamı

Dalalım konuya…

Yaşadığım ağır boşanma sırasında çok boğuştum kendimle; bazen  dişi Mehmet Ali Clay oldum  çıktım. Yatağa yattığımda zaman zaman kendime çaktım, arada eski kocaya çaktım, bazen yaşanmışlıklarımıza sıkıca vurdum geçirdim, sonra bazı  yaptığım yanlış vuruşları affettim. Zamanında bana vuranların eldivenlerini ellerinden aldım, kendi  eldivenlerimi attım ve ringden sporcu edasıyla, helalleşerek ayrılmayı seçtim…

İşte bunları beynimde bir şekilde çözümleyip boşandıktan  sonra aklıma gelen ilk şey, “Eee şimdi ne yapacaksın Ayşe hayatında bir erkek olmadan? ”oldu

 Niye mi? Çünkü başka türlüsünü ben hiç bilmedim ki. Hiç erkeksiz ayakta durmadım ki… On dokuzuma kadar babamın kanatları altında yaşadım.

Haberin Devamı

Sonra evlendim. Başka  bir erkek bana kol kanat gerdi, ondokuz’umdan otuzbeş’ime dek…

Baba gitti, Ayşe’nin de yarısı gitti…

Koca gitti baba gibi yarıyı teşkil etmese de yarının ciddi anlamda yanından geçti. Tüm bu yaşanılanlardan sonra hani derler ya “Attan mı, eşekten mi düşmüş” diye…Öyle oldum mu ben?

Erkeksiz hayat çok bayat; kazıkta yesen, her eve bir erkek gerek…

“Olmaya devlet cihanda, bir adet erkek gibi.”

Adamsız hayat çok bayat!

“Çok canım acıyor adamım,  tutsana elimi.” gibi başladım ben hafiften kafayı yemeye, alışmış kudurmuştan betermiş, ben bin beter…

ŞİMDİ BOŞANDIM BEN

Utanmasam gazeteye ilan vereceğim;

“Sahibinden az kullanılmış, haysiyetli, şerefli, kadın ruhundan anlayan, biraz iri yapılı, dokunmaktan hoşlanan, sahiplenme duygusu yüksek, gerektiğinde hem eş hem baba rolüne uygun, güler yüzlü, hafif deli, yemek yemeğe meraklı orta yaşlarda bir bey aranıyor, SSK, ev, araba talebimiz yoktur.

Çok istersen Allah verirmiş ya, boşanma davamı açtığım ilk gün tarif ettiğim adam çıktı mı karşıma zorla götürüldüğüm bir dost davetinde…

Beyni hep bir adamla beraber olmaya, aynı adamla yaşlanmaya programlanmış olan benim içim başladı mı kıpraşmaya?

Haberin Devamı

Zaten kalmışım yalnız, evde her şey dişi;ben, İvanka, Begüm, üç  köpek, bir kedi… Acil bir el lazım sırtıma. Büyük bir el ; “Erkek eli”

O kıpraştı, ben kıpraştım, ilerleyen günlerde dananın kuyruğu koptu…

Başladık flörte…

Hikâyelerimiz de neredeyse aynı, o da boşanmış  ve bir kızı var on dokuz yaşında, benim kızda on altısında…

Kızlar da oldu mu kanka ?

Bir anda ne oldu ne bitti anlamadım valla, boşanmış mıyım, ailem mi dağılmış? Yok, öyle bir şey yok.  Bilakis aile genişledi, bir kız artı bir kız daha. Ev oldu curcuna…

Başladık beraber yaşamaya…

Eskiden üç kap yemek yaparken oldu kaplar beş, altı…

Bir kızın derdi derken, dertler çoğaldı oldu iki kızın derdi; sevgilisi, hastalığı, okulu…

Haberin Devamı

Çamaşır makinesi başladı isyana, kurutma kendini emekli etti. Mutfak masrafı deseniz onun takibini yapamamaya başladım…

Ama ne olursa olsun  önemli değil, iki kız anası ve sevgili sahibi ben mesut mutlu yaşamaktayım. İçimde yaralarım var bitmek bilmeyen. Keşkelerim… Ama netice itibariyle şanslıyım çünkü yalnız değilim; seviliyorum, dertlerimi paylaşabiliyorum sevgilimle.

Evde ampul patlayınca, su deposu taşınca yine eskisi gibi  “Ben anlamam bu işten sen ilgilen. ”diyebiliyorum bir erkeğe.

İtalyan ailesi tadında geçinir giderken, kavgalar başladı birden. Dip dibe yaşamaktan olsa herhalde batmaya başladık birbirimize.

Aynı evlilikteki gibi TV den tut kıskançlıklara kadar her şeyde kavga.

Haberin Devamı

Ben onun bilgisayarda poker oynamasına taktım, o da benim Facebook’uma, Twitter’ıma…

O sokağa çıkmak istediğinde ben, hayır, dedim; ben istediğimde ise o…

Aynı evin içinde başladık farklı odalarda takılmaya. Arada bir holde karşılaşınca birbirimize dişlerimizi göstermeye… Baktık olacak gibi değil, durumu masaya yatırmaya karar verdik, nerede hata yapıyoruz diye.

Onun derdi özgürlüğüne alışmış olması, boşanmasının üzerinden üç yıl geçmiş, kendi düzenini kurmuş yalnız yaşamaya ve kimseye hesap vermemeye alışmış…

Benim derdim ise on sekiz sene evli kalıp, daha yeni boşanmışken  hemen bir ilişkiye başlamam hem de evli tadında. Adamların simaları farklı olmasa boşandığımın farkında bile olamayacağım.  Hayatımda değişen hiçbir şey yok neredeyse… Ve erkeksiz de her şeyin üstesinden gelebileceğimi görebilmem için kendime bir şans tanımalıyım.

Haberin Devamı

Kimseye hesap vermeden istediğim saat istediğim yerde bitebilmeliyim.

Uzun lafın kısası ikimizin de derdi herkes gibi “özgürlük, baskısız kendi kendine istediğin gibi takılabilmek; az görüşerek özlemi, heyecanı ayakta tutmak.”

Evlilik aşkı öldürüyor evet, ama illa evlenmeye gerek yok! Dip dibe yaşanılan hayatlar bir sürü şeyi maalesef öldürüyor işte…

Not: Haydi tartışalım Pazartesine; siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Dip dibe yaşamak ya da evlilik aşkı ve heyecanı öldürür mü? Bana yazsanıza…

Yazarın Tüm Yazıları