Paylaş
Yolladığınız maillerde İngiltere maceralarımı okumaktan çok zevk aldığınızı ve devam etmemi istediğinizi yazmışsınız, sizi mi kıracağım. Okurlar her zaman köşe yazarının köşesinin gerçek patronudur der, kaldığım yerden devam ederim.
Bildiğiniz üzere en son Halil Abi’nin arabasında kâbus evime doğru yoldaydım. Sindirella misali, araba kabağa, Halil Abi fareye dönmeden yani saat 10’a beş kala vardık eve, malum 10’dan sonra eve girmek yasak.
Bayan Page, yani Bayan Sayfa alı al, moru mor açtı kapıyı, “Ver wör yu?” Kadının suratına malum şeye bakar gibi bakıp, kendimi odama attım. Yok kardeşim, elini verdin kolun gitti gidecek, hadi anladım 10’dan sonra girmek yasak ama artık nerede ne halt yediğimin hesabını da verecek değildim kadına.
Odamın kapısını kilitleyip iki yastığımı, “Ayşe yöntemimle” katlayıp kafa altı yapıp tam uzanmıştım ki yan odadan bağırma sesleri gelmeye başladı. Bizim Bay ve Bayan Sayfa kavga ediyorlardı, birilerinin kavga etmesinden zevk alacağım hayatımda aklıma gelmezdi.
Çünkü Bayan Sayfa kocasına; “ Bu kız bu evden gitsin diyordu.” Bir an nasıl sevindim; “ Ah” dedim, “İnşallah beni sabah kapı önüne koyarlar” ama adamın dediklerini duyunca hevesim kursağımda kaldı. “Hayır, efendim gitmeyecek kalacak, para lazım biliyorsun, şimdi sezon ortası tekrar öğrenci bulmamız da mümkün değil.”
Hayallerim suya düşmüş bir vaziyette uykuya daldım, sabah yine saat yedide Bayan Sayfa’nın çığlığıyla uyandım; “Kahvaltı hazırrrrrrrrrrrrrr.” Duyan da sanacak ki kadın börek çörek, yumurta, salam sucuklu sofra hazırladı. Bir dilim ekmek ve bir paket yağdan oluşan kahvaltımı yemek için odamın kilitli kapısını açıp tam merdivene yönelecekken olan oldu. Kapımı açınca bir de ne göreyim, bir yastık, hatta benim yastığım, çünkü dışındaki nevresim benim evimden getirdiğim kendi nevresimim.
Evet, aklınızdan geçeni yaptım kafamı çevirip yatağıma baktım ve evet aklınıza geleni gördüm, yani yatağımda tek yastık vardı. Kapımın kilitli olduğundan ve benim yatarken iki yastığımı da Ayşe usulü katladığımdan emin olduğumdan başladım avazım çıktığı kadar bağırmaya; “Deliriyorum galiba, kurtarın beni. Ya bu evde bir şeyler oluyor ya da kafayı yedim, ay yoksa ben uyurgezer mi oldum?”
Bir an karşımda Bayan Sayfa’yı gördüm, o da başladı bağırmaya; “Ay sen deli misin, ne bağırıyorsun sabah sabah? Zaten ilk gün anlamıştım normal olmadığını ama anneni kıramadım işte.” Bir an gözüm döndü ama kadına tam girişecekken kendimi tuttum.
“Yastığımı kapının dışında buldum, neden? Kapım da kilitliydi, açıklayın banaaaaaa.”
Tahmin edeceğiniz gibi kadından abuk sabuk bir cevap geldi; “Normal, olabilir bu tip şeyler. Ne var yani benim de diş fırçam geçen gün mutfaktan çıktı, hadi gel de kahvaltını et.”
Aşağıya indim “Aç değilim.”deyip, kendimi okul yoluna attım. On kilometre boyu “Hım Ayşecim derin nefes al şimdi içine çek, şimdi bırak, bak güneş ne güzel parlıyor tepede. Hadi şimdi tekrar nefes al Ayşecim, tekrar bırak. Bak ağaçların yaprakları ne güzel başlamışlar sararmaya, git bir ağaca dokun. Bak dokundun oh mis, şimdi o ağacın enerjisini içinde hisset. Dayan Ayşecim dayan, delirmeyeceksin, şimdi arka arkaya on kere ben delirmeyeceğim diyoruz. Gün dediğin nedir ki sen anlamadan geçecek diyoruz, alt tarafı 4 sene çarpı 365 gün var. Hadi 15’i gitti zaten, şimdi tekrar nefes al Ayşecim” şeklinde meditasyonlarla vardım okula. Okula girer girmez Figenle karşılaştım.
“Ayşe suratının bu hali ne, kireç gibi olmuş, ne oldu?”
“Bırak suratımı.” dedim, “Bana acil Sidem’i bul.” (Kaçıranlar için Sidem yeni tanıştığım, kendine kampüste oda arayan bir kız.)**
Yarım saat sonra gittik, bulduk Sidem’i. Sidem beni görünce; “Hayırdır, hasta mısın?” diye sordu.
Kem küm ettim, gerçeği söyleyemedim; “Sevgilimi, aşkımı özledim Sidemcim, yoksa her şey normal. Bak sana ne diyeceğim; ben harika bir evde, harika bir ailenin yanında kalıyorum. Sanırım sen de kendine kalacak yer arıyorsun, benim odam büyük, yalnız başına da zaten canım sıkılıyor, gelip benimle kalıp oda arkadaşım olsana, hatta para ödemene de gerek yok, ne dersin?”
Ve böylelikle Sidem’i yanıma kâbus evime ve kâbus odama aldım. Bayan Sayfa ne dedi derseniz; bayıldı, çok sevindi. Çünkü babamın yolladığı haftalığımdan Sidem’e çaktırmadan, ikinci öğrenci parasını gizli gizli ödeyecektim. O gece Sidem ile ilk gecemizi çok neşeli geçirdik, ben de belki on beş gündür ilk kez rahat uyudum, korkmadan tırsmadan.
Bu işi de hallettikten sonra, ertesi gün yapacak çok mühim bir işim olduğu aklıma geldi. Sevgilimi arayıp geçen gece niye evde kalmadığının hesabını soracaktım ve sordum, o da pazartesiye.
Cuma günü de arkadaşım Reha Muhtar’ı anlatacağım sizlere. Bu aralar herkes onu konuşuyor bir de benden dinleyin istedim arkadaşımı.
Paylaş