İki çocuk, bir sürü çocuk...

İki çocuk var şu an yanı başımda, biri Türk diğeri Kürt ya da biri Kürt diğeri Türk... Yanımdalar şu an, beraber puzzle yapıyorlar.

Haberin Devamı

Puzzle yani bizim çocukluktan bildiğimiz yap boz. Bir ara yalnız bıraktım onları mutfağa kaçtım süt ısıtayım diye. Aman içsinler de güçlensin kemikleri. Yanına da küçük keklerimden koyuvereyim, puzzle bahanesiyle çaktırmadan yediririm. Bu puzzle'ı ben aldım onlara. Kaç parça mı? Sanırım 500. Tema ne mi? Tema iki küçük sokak köpeği, evsiz bunlar. Arka fonda kar var, hava fena halde soğuk yani. Bu küçük köpekler de sığınacak yer bulamamışlar, sığınacak evleri de yok birbirlerini yuva seçivermişler kendilerine, patilerini birbirlerine kenetlemişler. Aslında bu puzzle ı bizim bu iki küçük çocuk seçti. Dediler, "bunu alalım, birbirine sarılmış iki köpe ği lütfen."

Sütü ısıtırken bir göz attım iki çocuğa, sesleri de yükselmişti bir ara. Aman dedim bana emanetler, sakın kavga mavga etmesinler. Meğer bir iddiaya girmişler. Neymiş, köpeklerden birinin kulağı o parçaymış. Yok yok, öbür parçaymış. "Aaa aman arkadaşlıkta kavga olmaz" diye bir laf edeyim dememe kalmadı, bir baktım sandalyeden yere inmişler. Orada fısır fısır kulaktan kulağa konuşup gülüşmekteler. Olayı uzatmadan kendi aralarında çoktan tatlıya bağlamışlar. Çocuklar ya işte kin, nefret yok içlerinde. Bir an düşünmeye başladım bu iki çocuk on yıl sonra yine arkadaş kalırlar mı diye?

Haberin Devamı

Onlar büyümeye başladıkça, etraflarındaki şuursuz bir sürü kişi beyinlerini yıkamaya çalışacak. İkisinin kafasını da pislik ve intikam duygusuyla kaplatacaklar. Sırf insanlar değil ki, bu çocuklar hayatları boyu çizgi film seyretmeyecek, televizyonlarda görecekleri, gazetelerden okuyacakları iç savaşın, hain saldırıların görüntüleri, arada eşlerinden dostlarından alacakları bir amcanın, bir dayının ölüm haberi onları birbirlerine düşürmeye yetecek. Hatta belki bir çatışmada birbirlerine ateş edecekler, biri diğerini öldürecek. Beraber puzzle yaptıklarını, masanın altında birbirlerini gıdıklayıp güldürenlerin kendileri olduğunu hiç bilemeyecekler.

Al işte şimdi yanıma geldiler. Puzzle'dan sıkılmışlar, tutturdular bizi bahçeye çıkar diye. Gol oynayacakmışız üçümüz beraber. "Yok artık" dedim. "Tamam sizle gelirim ama ben oynamam. Baksanıza zaten beraber oynayacağımız kaç çocuk var dışarıda."

Haberin Devamı

İki çocuk, bir sürü çocuk...

Çıktık bahçeye... Ya bu çocukluk ne saf, ne temiz bir şey... Hura mura derken kaş göz arasında bir sürü çocukla dost olup takım bile kurdular. Kaleye koydukları çocuğu tanıdım hemen, adı Ceri. Bir yanakları var ki pespembe, hani tam sıkıştırmalık cinsten. Bir ara soracağım anneleri Teri'ye neyle besliyorsun bu oğlanı diye.

"Ayyyyyyy..." dememe kalmadı, yedim kafaya topu. "Hey biraz dikkat edin olur mu?"

Yanıma gelip sarıldılar bana, "Tamam" dedim, "Geçti. Ama bakın hava da kararmaya başlıyor, son onbeş dakika..."

"Ya, ama, of puf..." sesleri arasında sahalarına geri döndüler.

Yine başladım düşünmeye, onlar çocuk işte. Daha fabrikadan çıkmış halde ruhları, kafaları boyanmamış, saldırma iç güdüleri, düşmanlık yok içlerinde, beyinleri tertemiz henüz kimseler doldurmamış düşmanlıkla. Türk'sün, Kürt'sün, Hıristiyan'sın, Yahudi'sin, Müslüman'sın... Hiç birinin o küçücük beyinlerinde ayrımı yok bunların.

Haberin Devamı

Dedim ya şu an fabrikadan yeni çıkmış halde ruhları, henüz üzerinde oynanıp bozulmamış o temiz ruhları.

Ne yapıyorsak biz yapıyoruz, biz insanlar. Her şeyin ayarını bozuyoruz, her şeyin içine ediyoruz. Bu çocukların da içine eden biziz, başka kimse değil.

"Toparlanın, gidiyoruz..."

Çocukları evlerine bırakıp ben de evime gidip bir puzzle yapmak istiyorum şimdi. Bugün gördüğüm din, dil, ırk yapmayan o çocukların puzzle'ını yapıp hemen yapıştırmalıyım ki hiç bozulmasın, hep gözümün önünde kalsın.

Yazarın Tüm Yazıları