Paylaş
Erkek, kadın, aşk, meşk, para, pul, çoluk, çocuk derken, konu döndü dolaştı işlerimize geldi…
Özgür sordu:
“Nasıl gidiyor yazılar, okurlar?”
“Valla,” dedim, “Ne bileyim, bu ara bana gelen okur maillerinde biraz azalma var. Hadi onu da geçtim en kötüsü eskiden patron Fatih Bey’i cebinden ne zaman arasam telefonunu açardı, açamazsa da “Seni arayacağım.” diye mesaj atardı. İki üç seferdir arıyorum, açmıyor. En son ‘İyi yıllar’ diye mesaj attım, onda da sesi çıkmadı…”
Ben birde aylardır Ertuğrul Özkök’ten randevu almaya çalışıyordum, sekreteri beni hep oyalayıp duruyordu ha bugün ha yarın diye. En son yılbaşı partisinde Ertuğrul Bey’e dedim ki: “Ne zaman geleyim size?”
“Ayşe, bu hafta hangi gün, hangi saat istersen aramadan gel.” dedi. Bir sevindim sorma, ama sabah olunca sevincim kursağımda kaldı. Meğersem Ertuğrul Bey genel yayın yönetmenliğinden ayrılmış; ondan demiş ne zaman istersen gel diye…
“Ya Ayşe,”dedi Özgür, “ Ben de aynı dertten muzdaripim, Fatih Bey’e ben de ulaşamıyorum. Şu sıralar çok yoğunum, dedi. Erhan’ı aradım; toplantıdayım sonra konuşalım, dedi, üzerinden bir ay geçti…
“Bak gördün mü?” dedim. “Kesin bizden memnun değiller, yeni yıldaki planlarından biri senle beni şutlamak. Tabii önce kesin beni, yeniyim diye; sonra da seni… Zaten Aslı da bana birkaç seferdir Ayşeciğim yerine Ayşe Hanım demeye başladı.”
“Eee, ne alaka şimdi?”
“Anlasana Özgür, ‘hanım’ diyerek araya resmiyet sokuyorlar. Kesin bir şey yapmamız lazım bizim.”
“Ne gibi?”
“Bazı köşe yazarlarının yaptığı gibi karşılıklı atışacağız. Seninle atışmadan çekilmek yok. Hem böylelikle en çok okunan köşe yazarları sen ve ben olacağız…”
“Ben sana çakacağım, sen bana; sen beni taştan taşa vuracan, ben seni duvardan duvara.”
“Böylelikle bizim danışıklı dövüş herkesin ilgisini çekecek; okurlarında, patronlarında. Tüm siteler bizi haber yapacak, köşe yazarları fikir olarak ikiye ayrılacak, hatta hakkını vererek kapışırsak televizyon programlarına bile davet edilebiliriz…”
Ayşe:
“ Sevgili arkadaşım ve köşe yazarı komşum Özgür dünkü yazısında, hükümetin KRİZ politikasını eleştirmiş. Merkez Bankası'nın dolara müdahalesini yersiz ve zamansız bulmuş. Bu sözleri okuyunca insanın gülesi geliyor. Özgür krizden ne anlar ki? Krizi eleştiren adam, altında son model araba ile fink atıyorsa, bu işte bir gariplik vardır. Kendisini, daha çok hâkim olduğu konularda yazmaya davet ediyorum.”
Özgür:
“ Com.tr’nin Çiçeği burnunda yazarlarından Ayşe Aral, geçen günkü yazısında benim hâkim olduğum konularda yazmamı önermiş bana. Okuyunca çok güldüm. Allah da onu güldürsün inşallah. Gerçi o bizi her gün güldürüyor (!) yazılarıyla da, her neyse…
Eğer herkes çok bildiği konularda yazacaksa, kendisi niçin kadın erkek ilişkilerini ve eski kocasını yazmış ki? Hâkim olamadığı için mi acaba? Eğer kendisi bu konuda çok donanımlı ve bilgili ise neden evliliğini yürütememiş de eski kocasını yazmış buralarda?”
Bu atışmalardan birkaç gün sonra, sabahın köründe Özgür aradı; sesi cıvıl cıvıldı.
“Ayşecim” dedi, “ Erhan aradı, Fatih Bey benimle görüşmek istiyormuş, yazılarım iki üç kat fazla okunmaya başlamış. Tebrik edecek herhalde. Sen ne durumdasın ?”
Hemen cevap verdim:
“ Aaa ne güzel, bana da üç ayrı yerden teklif geldi dün gece. Ama kabul etmedim, çünkü patron maaşımı iki kat arttırmış.”
“ Yırttık galiba Ayşe, biz biraz daha devam edelim polemiğe.”
Ayşe:
“ Sevgili köşe komşum Özgür evvelki gün tekrar beni yazmış. Sağ olsun, var olsun. Ancak gözden kaçırdığı bir şey var Özgür’ün. Benim eski evliliğime laf atmış ama, kendisi gün aşırı beni arayıp ısrarlı bir şekilde benden kendisi için şöyle eli yüzü düzgün, kültürlü bir bayan arkadaş bulmamı rica eder. Ben en azından bir kere evlendim, gördüm ve yaşadım. En azından bunu kendim başardım, eski kocamı da kendim buldum. Ama o henüz bunu tek başına başaramamış ki gelip benden ona bir kız ayarlamamı istiyor.”
Özgür:
“ Ayşe Aral adlı kadın, dünkü yazısında benim hakkımda saçma sapan bir şeyler yazmış. Kendisi köşe yazarlığının adabını bilmediği gibi nasıl etik iş yapılır ondan da bihaber. Tek başına olmaktan falan bahsediyor. Kendisi bu atışmalarımız başlamadan önce hemen her akşam beni arayıp “ Ay Özgürcüğüm, ben bu akşam bir şey yazamıyorum, ne olur bana konu bul.” diye yalvarmış biridir. Konu bulmayı bırakın, bana çok yorgun olduğunu, acaba onun için komikli bir yazı yazıp yazamayacağımı bile sormuştur. Bu hanıma, köşe yazarlığını bu işi bilenlere bırakmasını tavsiye ediyorum.”
Elimdeki bardağın içindeki bütün suyu Özgür’ün yüzüne boca ettim. Diğer masalarda oturanlar dönüp bize baktılar ve fısır fısır bir şeyler konuştular.
“ Ulan hain, ben ne zaman sana yazı yazdırdım? Tamam, danışıklı dövüş ama bu kadar da abartılmaz ki.” dedim. Su kesmedi, kadehimdeki şarabı da, bir güzel bilmem kaç liralık ceketine döktüm. O da kesmedi, suratına bir tane Osmanlı tokadı patlattım.
Özgür ise hışımla yerinden kalktı ve herhalde kadın olduğumdan bana el kaldırmayı göze alamamış olacak, oturduğum sandalyenin ayağına öyle bir tekme attı ki, ben olduğum yere önce bir yıkıldım sonra da bir ters takla ile kendimi garsonun ayaklarının dibinde buldum. Galiba kalça kemiğime bir şey olmuştu. Garson ta tepemden bana, hayatının en iğrenç bakışlarını atıyordu.
Toparlandım, çantamı aldım dışarı çıkacaktım ki gene sendeledim ve düştüm. Onunda yanağı kızarmıştı ve tırnaklarım da çok ucun olacaktı ki yanağında hayatı boyunca taşıyacağı bir pençe izi kalmıştı.
Sinir krizim bittiği an gözlerimi hastanede açtım. Sedyede yatıyordum. Arada ne olmuş ne bitmiş hiçbir şey hatırlamıyorum. Hemen Özgür’ü sordum. Tam yanımdaki perde –paravanın- arkasından “ Buradayım Ayşe.” diye bir ses geldi. Özgür’ü de yanı başıma yatırmışlar; hemşirenin biri yanağına pansuman yapıyor.
“ Ah Özgürcüm, şu olup olmadık yerde biten paparazziler keşke bizi de çekseydi kavga ederken.“
“ Çekmişler çekmişler, merak etme. Yetiştirirlerse bu gece yayınlayacaklarmış geç vakit.”
“ Hi hi ” diye kıkırdayarak , “ Yaşasın.” dedim.
O sırada Özgür’ün cep telefonuna bir mesaj geldi, “ Aaa, “ dedim, “ Ne kadar çabuk duyulmuş. Yarın Türkiye’nin en ünlü köşe yazarları biz olacağız.”
“ Hayır, Ayşecim.” Dedi, “ Yarın en ünlü işsiz köşe yazarları olacağız. Fatih bey mesaj göndermiş. İkimiz de işten kovulmuşuz ,.. Kavga dövüş edip huzur bozduk diye…’’
Not 1: E-postalarda Ginger’i soruyorsunuz ,sağ olun dostlar, kendisi şu an daha iyi. Bizim de keyfimiz yerine geldi, umarım böyle devam eder; destekleriniz için teşekkürler...
Not 2: Kovulmadık; patron bizden memnunmuş. Ayrıca Özgür aşık, kime mi; vuslatına.......
Paylaş