Paylaş
Nihayet Ata da bu kadar ilgiyi görmezden gelemedi ve bana bir e-posta daha gönderdi.
Ata’nın bir de önerisi var, sosyal medyada hafta sonu ebeveynlerinin tanışıp kaynaşabilecekleri bir grup oluşturmak.
Aşağıda hem Ata’nın hem de diğer okur dostlarımın düşünceleri var. Yazılanlara bakılırsa Ata bu fikrini hayata geçirmekte pek de zorluk çekmeyecek gibi duruyor, ne dersiniz?
Bu arada Sinan’dan gelen öyle bir eposta var ki Ata’nın pabucunu dama atacak gibi, benden söylemesi.
….
Sevgili Ayşe Aral,
Hafta Sonu babaları yazınız için gönderdiğim yanıta (hem de iki defa) yer vermişsiniz. Teşekkür ederim.
Yazdıklarınızı iş-güç arasında ancak bugün gördüm. Hiç beklemiyordum. Çarşamba ve cuma yazılarınızı kaçırmışım. Bugün ikisini aynı anda okurken, çok garip (bir o kadar da güzel) duygular yaşadığımı itiraf edeyim.
Her şeyden önce insanın duygularının ve deneyimlerinin dikkate alınması, çok okunan bir yayın organında yer verilmesi çok hoş bir duyguymuş.
Ayrıca okurlarınızdan gelen güzel yanıtların verdiği mutluluk hissi nasıl iyi geldi, anlatamam.
Bunu yarattığınız için size teşekkür borçluyum. Çocukluğumun ve gençliğimin birçok unutulmaz güzel anısının kaynağı sevgili babanız ve amcanızdan sonra tekrar bir Aral soyadının daha bana güzel duygular yaşatmış olması hoş bir tesadüf olsa gerek.
Aslında güzel şeyler yazdınız diye yüz bulup konuyu köpürtmek çok sempatik gelmiyor. Elbette söyleyecek daha çok söz var.
Nihayetinde insanlar “giderek ÇIĞ gibi büyüyen oranlarda- boşanıyorlar. Hayat değişiyor, insanlar değişiyor algılar, yargılar, duygular her şey değişiyor. Hayatın bu karşı konulamaz akışına karşı yapabilecek fazla bir şey olduğunu sanmıyorum.
Zaten yüzlerce yazar, uzman, akademisyen, konunun sebep ve sonuçları üzerine bolca yazıp-çiziyor. Bir de bana gerek yok sanırım. Bize bu noktada düşen temel görevin, kendi küçük dünyalarımızda karşılaştığımız bu yeni gerçekliklere hızla uyum sağlamak ve etrafımızdaki herkes adına en olumlu sonuçları üretecek yeni bir hayatı kurmak olduğunu düşünüyorum.
Bunu yapabilmeyi sağlayacak olan iç huzuru ve dinginliğe ulaşmanın kolay bir çaba olmadığının farkındayım. Uzun ve yorucu bir süreç olduğunu bizzat bilirim. Ancak yapılamadığı takdirde ortaya çıkacak sonuçlar öncekinden çok daha vahim olabiliyor.
Bir uzman değilim. Bu konuda ahkâm kesme hakkını kendimde görmüyorum. Ancak boşanma dediğimiz bu süreci sağlıklı bir iç hesaplaşmayla atlatamayanların sonraki hayatlarının nasıl bir cehennem olduğuna dair hepimizin bolca gözlemi vardır. İki kişilik bir ilişkide sorumluluğun sadece tek tarafta olduğunu düşünmek çaresiz bir kaçış olmaktan başka bir işe yaramıyor. Ortada ne varsa iki kişilik bir eser.
Buraya kadarı zaten bilinen şeyler. Ve fakat asıl önemlisi bundan sonra başlıyor. Sonuçta az haklı/çok haksız- bu durumu yaratan iki yetişkin. Bir şekilde ayakta durmaya devam etmeleri -bir çocuğa oranla- daha kolay. Böyle bir noktaya gelindiğinde, asıl özen gösterilmesi gerekenler çocuklar olmalı. Tabi taraflarda bunu görecek kalp gözü hala açıksa ve ayrılık toz dumanı içinde bu hassasiyete özen gösterecek sağduyu kalmışsa!
Çocukların iç dünyalarındaki fırtınalara, korkulara, güven yoksunluklarına hangi yetişkin zihni yeterince empati yapabiliyordur acaba?
Aslında gelen paylaşımlara bakınca, konunun sadece erkek ya da kadın bakış açısına ait bir mesele olmadığını daha iyi anlamak mümkün. Temelde hepimizin insana ve hayata dair durumlar yaşadığımız çok açık. Özlemlerimiz, arayışlarımız, hüzünlerimiz, yalnızlıklarımız çok ortak. Konu sadece bir sevgili bulmak meselesinin ötesinde bir durum. Hepimizin, yani boşanmış-anne, boşanmış-babaların, gündelik yaşam içinde karşılaştığımız sayısız zorluk var.
Yazılarınız ve gelen yanıtlar sayesinde bekâr-anne / bekâr- baba olarak ancak yaşayanların bileceği bir durum içinde olduğumuzu açıkça görmek mümkün. Oldukça kendine özgü bir durum yaşıyoruz. Karşımıza çıkan her yeni durumla yalnız olarak mücadele etmemiz gerekiyor. Her yeni zorluğa karşı, denenmiş ve sonuç alınmış pratik çözümlere ihtiyacımız oluyor. Özetle, deneyimlerimizi paylaşmanın, bulduğumuz çözümleri birbirimize aktarmanın, hepimizin (ve daha önemlisi çocuklarımızın) hayatında ciddi katkılar yaratabileceği düşüncesi oluştu.
Kim bilir belki de bu konuda organize olmamız ve birbirimizle iletişimde olmamız herkesin hayatını biraz olsun kolaylaştırabilir. Bu konuda okurlarınız ne düşünür acaba? Belki de bir sosyal medyada bir grup altında toplanmakta fayda olabilir mi acaba? İlgilenenlerle bu öneriyi tartışmak isterdim.
Ata
….
HAFTASONU BABASI VE ENERJİ SOSLU MAKARNA
Ayşe Hanım merhaba,
Gurbette olunca insan daha da duygusallaşıyor, ben de bir nebze içimi dökeyim bu vesile ile teşekkürler.
Boşanmak yalnızlığın karesi, hafta sonu babası olmak ise yalnızlığın küpüdür.
Kendine bile anlatamayacağın derin bir sessizliktir h.sonu babası olmak.
Çocuğunu almaya gittiğinde site girişinde beklemektir.
Site güvenliğinin cesaret edip de bir türlü sana “abi sen kimsin?” diye soramadığı anlardır.
Bagaja koyulan sırt çantasıdır mesela... Kızının sana koşup boynuna sarılmasıdır. Eski eşini görünce söylenen duygusuz, kuru bir merhabadır.
Kızına bisiklet alıp ona senden kalacak ebedi bir anı olarak bisiklet sürmeyi öğretmektir. Hızlandırılmış kurslardır yani.
H.sonu babası olmak enerji soslu makarnadır. Evde hazırlanan enerji sosun tarifini bir tek baba ile kızının bildiği.
Şişeyi kafaya dikip kana kana su içmektir, bardağa koymadan. Sonra birbirine göz kırpmaktır, “anneme söylemek yok ama” dediğinde sözleşmektir.
A.V.M.lerde gezerken kızının tuvaleti gelince ne halt edeceğini bilememektir. Tuvaletin önünde öylece kalakalmaktır.
Çocuğun altına kaçırmadan erkekler tuvaletine kızı ile birlikte girmektir.
H.sonu babası olmak çift kişilik yatakta huzur bulduğun tek gecedir. Ona yatmadan masal okumaktır.
Kollarında sana sarılıp uyumasını seyretmektir. O uyuduktan sonra bir duble içip sessizce mutfakta ağlamaktır mesela.
Güzel prensesinin sana, “babacığım seni ne kadar seviyorum, biliyor musun?” dediğinde ve sen de bilemediğinde onun sana;
“Seni taşıyabileceğin kocaman taşlardan bile daha çok seviyorum” demesidir.
H.sonu babalığı hayatın bir taş olup kafana düşmesidir bir gece vakti.
H.sonu babalığı onun seni “He-Man” zannetmesi ama aslında senin gerçekte su katılmamış bir “Şrek” olmandır.
H.sonu babalığı genellikle sevgililik kavramı ile birlikte yürümez.
Sevgili kıskançtır, seni canından kıskanır. Senin hep canın yanar, kimse canının yanmasına aldırış etmez.
H.sonu babalığı, babalığın dibidir. Hem de en karanlık dibi. Sessizce ağlayan bir sürü baba vardır bu koca şehirde. Kimse duymaz onları.
Onlar da duyulsun istemez zaten.
Babam öldüğünde ben İran’daydım, 14 Şubat’tı, sevgililer günüydü, hem de kandil gecesiydi.
Tahran sokaklarında kendimi yetim gibi hissetmiştim, Parki Sayi’de gece vakti oturup hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum.
Sonra kızımı aradım, “seni çok seviyorum gülüm” diyebildim. “Bunu hiçbir zaman unutma. Seni çok seviyorum.”
H.sonu babalığı zordur Ayşe Hanım.
Son olarak, arkadaşınıza selamımı söyleyin lütfen kendisini ve o h.sonu babasını üzmesin. Zaten bizim gibi adamlar yeterince üzgün ve yeterince yalnızlar.
Eğer yazımı yayınlamak isterseniz soyadım olmadan sadece Sinan olarak ismimi kullanırsanız memnun olurum.
Moskova’ya yolunuz düşerse muhakkak arayın. Gerçek bir Rus votkası içer dertleşiriz.
Çok selamlar, iyi çalışmalar
Sinan
….
HAFTA SONU BABALARI (EBEVEYNLERİ Mİ OLSA?)
Merhaba Ayşe Hanım,
Yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Hafta sonu babaları ile ilgili yazınızı okudum.
Bekâr anneler için de durum aynı, belli bir yaşı geçince hayatı paylaşacağınız, vakit geçireceğiniz bir erkek arkadaş bulmak zor.
Bahtınıza uzun yıllardır evli, kaçamak yapmak isteyenler ya da
kararsız, arada kalmış bekar babalar çıkıyor.
Ata Bey ile ben de tanışmak isterim, hatta böyle bir organizasyon olsa;
Bekâr anne ve babalar bir araya gelsek? Belki siz organizasyonu yaparsınız.
Size güveniyorum, sevgiler
Filiz
….
HAFTA SONU BABALARI
Ayşe Hanım merhaba,
Biraz klasik olacak ama içimden gelen bu, yazılarınız, tespitleriniz, hayatı yorumlamanız, kısacası tüm benliğiniz, düşünceleriniz mükemmel ötesi.
Başka söze gerek yok, yazılarınızın hepsinde, özellikle kızınızla ilgili yazmış olduğunuz yazı beni çok ağlattı. Yazılarınızla, ruhumun, kalbimin tercümanısınız sanki.
Sizi bir anda kendim gibi görüyorum. Hafta sonu babaları yazınız da mükemmel, bizler de bekâr birer anne olarak bir türlü düzgün ve iyi kalpli bir sevgili bulamıyoruz, yaşadığım hayal kırıklıkları had safhaya ulaştı, hele ki bekâr bir erkekle bir daha asla.
Yazınıza yorum yapan Ata Bey’le aynı duyguları paylaşıyorum. Artık ben de çocuklu biriyle beraber olmak istiyorum ama yok. İlk defa Ata Bey gibi çok güzel düşünen bir erkeğe rastladım, Çok ilginç geldi bana, sizinle paylaşmak istedim. Neyse, lafı fazla uzatmak istemem. Sizi takip etmeye devam edeceğim.
Her şey gönlünüzce olsun, evladınızla hep mutlu olun.
Sevgiyle kalın.
Saygılarımla,
Başak
…
HAFTA SONU BABALARI
Sevgili Ayşe Aral,
Her zamanki gibi köşe yazılarınız yine mükemmel. Bende iki kız çocuğu olan bekâr bir anneyim. Okur yazılarınızı okurken böyle gerçek babalar da varmış dedim. İnanır mısınız kızlarım adına Ata Bey gibi babaları kıskandım.
Eşimi altı yıl önce başka bir bayanı tercih ettiği için terk edip boşandım. Çocuklarımın maddi, manevi tüm sorumluluklarını bana bıraktı ve altı yıldır bırakın hafta sonlarını, bir kez bile çocuklarını görme isteği olmadı.
O tercihini çocuklarının yerine başka bir bayandan yana yaptı. Böyle babaların vicdanlarını biraz sorgulamalarını istiyorum.
Sevgiyle kalın,
Not: ismim yayınlanmasın, teşekkürler.
Paylaş