Paylaş
Ne kadar çok okur dostum aynı dertten muzdaripmiş, ben de okudukça şaşırdım, kaldım.
Dert ortak olunca hep beraber bir çözüm de üretmek mümkün olabilir diyerek sizlerin e-postalarına yer verip, sözü sizlere bırakmayı uygun gördüm. Her zaman dediğim gibi benim köşem sizin köşenizdir.
………..
Sevgili Ayşe,
Hafta sonu babaları yazını okurken ve çocuklarıyla böylesine ilgili babaların maillerini okurken gözyaşlarımı tutamadım. Keşke benim ve benim oğlumun da hafta sonu bari bizim yanımızda olan babalarımız olsaydı.
Ben babasız büyüdüm, babasızlığımı kimseye söyleyemeden, hep utanarak hep üzüntülerle... Şimdi aynı acıları bana belli etmese de oğlum yaşıyor. 6 senedir çocuğunu benim zorlamalarımla 6 kere arayan bir baba(!)sı var çocuğumun.
Ameliyat olduğunda bırakın yanında olmayı, arayıp sormayan, okula başladığında çocuğunun o ilk heyecanını paylaşmayan, kazandığı sınavlarda, spor yarışlarında yanında olmayan, doğum günlerinde aramayan bir babacık!
Mahkemenin bağladığı nafakayı yine icra zoruyla alabildiğim, bunun dışında çocuğuna tek kuruş da yardımı olmayan bir adam. (Bu adam yüksek lisans yapmış, doktoralı bir mühendis bu arada. Ama çalışmak zor geliyor, aile şirketinde kendisini çalışan olarak gösterip, anne-baba parası ile yaşıyor hala ve 39 yaşında)
Ama 6 senedir çocuğunu arayıp sormayan bu şahıs şimdi evlilik hazırlıkları yapıyor, yeni bir çocuk dünyaya getirmeyi planlıyormuş!
Bence Ata Bey ve Sinan Bey gibi eski eşlere sahip olan bayanların şükretmeleri lazım çünkü bu insanlar çocuklarını da boşamamışlar.
Boşanmış anne-babalarla ilgili yapılacak bir organizasyonda yer almayı isteyecek çok kişi olacaktır diye düşünüyorum. Sevgilerimle.
Elif.
…….
Çöpçatan
Sevgili Ayşe Aral,
Hafta sonu babaları yazınızı ben de okudum. Kısa bir süre önce tesadüfen yazınızı okudum çok ilgimi çekti ondan sonra devamlı okumaya başladım.
Benim edebiyatım kötüdür, hiç güzel yazmam ama sizin samimiyetine güvenerek ben de yazayım dedim.
Okuyucularınızla beraber olmanız çok güzel, yazılarını yayınlamanız, paylaşmanız harika bu arada da çöpçatan da olacaksınız bu gidişle.
Yazılacak çok şeyim var ama yazıya dökemiyorum.
Hoşkalın.
Başarılarınızın devamını diliyorum.
Melahat
…….
Hafta sonu babalarının dibi Sinan Bey
Merhaba Ayşe Hanım,
Hani moda bir deyim çıktı ya son zamanlarda "sen adamın dibisin" diye. İşte Sinan Bey'in mailini okurken ben de onun için "hafta sonu babasının dibisin" diye düşündüm.
Evliyim ve bir kızım var. Hafta sonu ebeveyni olmak ne kadar zor, yakın çevremdeki tanıdıklarımdan biraz bilgim var ama açıkçası benim etrafımda hiç böyle bir baba yok.
Ayrılanlar genelde çocukların yükünü maddi, manevi anneye satıp tüydüler. Böyle babaların da olduğunu bilmek güzel.
Hiçbir evlilik bir gün bitecek diye başlamaz, hele de çocuktan sonra çözülemeyecek kadar büyük sorunlar yoksa kimse boşanmayı tercih etmez ama maalesef sorunlar çözülemiyorsa herkesin daha çok yıpranmasındansa ayrılmak daha doğru olabiliyor. Ama lütfen ayrılırken çocuklarımızı üzmeden, onların gözündeki anne/baba rollerine zarar vermeden bu süreci atlatalım.
Sevgilerimle,
Tuğba
** Soyadımı yayınlamazsanız sevinirim.
……….
Merhaba Ayşe Hanım,
Sizi kâh gülerek, kâh üzülerek takip eden birisiyim, ayrıca içten ve olduğunuz gibi davrandığınızdan dolayı tebrik ediyorum sizi.
Ata Bey Ve Sinan Bey’i öncelikle tebrik ve takdir ettiğimi içtenlikle söylemek istiyorum. Bu durumda olan babalara ne mutlu.
Ben şu anda 22 yaşına gelmiş 1 erkek evlada sahip anneyim, küçük yaşta evlenip yine başkalarının evlendiği yaşta, 9 yaşındaki çocuğuyla ayrılmış bir anne.
Çocuğunu kendi imkanlarıyla hiçbir destek almadan büyütmüş ve çok şükür çok iyi yetiştirmiş ve çocuğundan da sağolsun zahmet çekmemiş bir anneyim ve çocuğu için de bu zamana kadar evlenmeden fedakarlık yapmış olan bir anne.
Zaman zaman babasıyla ilgili çok problemler yaşamış ancak hiçbir zaman bu sorunlara çocuğunu alet etmemiş bir anne.
Hafta sonu, babasının uzun bir süre 8 ay gibi annesine ceza vermek için çocuğunu görmediği ve o süre içinde baban şehir dışında çalışıyor anneciğim, en yakın zamanda gelip seni alacak, bak ben arayayım sen konuş babanla diyerek her şeye rağmen çocuğumun babası ile irtibatını asla kesmesine müsaade etmemiş bir anne.
Hatta özel günlerde, kandillerde, bayramlarda,görüşmediği zamanlarda babasını mutlaka araması, konuşması gerektiği konusunda çocuğunu her daim uyarmış bir anne.
Bunları kendimi övmek ya da örnek bir anne olarak göstermek için anlatmıyorum, asla yanlış anlaşılmasın lütfen.
Bu benim yaptığım her ne olursa olsun, neler yaşamış ya da yaşayacak olursak olalım, BEN egomuzu kırarak biz ve bizim çocuğumuz diyerek en iyisini çocuklarımız için yapmamız gerekendir.
Anneler ya da babalar diye ayırt etmek yerine ebeveynler olarak durumu ele almamız gerekiyor, kimse diğerinden daha iyi konumda değil belki de.
Anlaşamamış, ayrılmış olmamızın suçluları çocuklar olmamalı ve çocuklarımız kesinlikle pinpon topu gibi ortada bırakılmamalı, kavgalara alet edilmemeli, anne ve baba, birbirlerini kötüleyip çocuğu sevdiği iki kişi arasında bırakmamalı.
Annede kalıyorsa babasına gideceği günü, babada kalıyorsa anneye gideceği günü neşe ile bekleyebilmeli çocuklarımız. Hatta araya zamanlar bile konulmamalı bence ve çocuk ne zaman isterse babayı ya da anneyi görmeye gidebileceğini bilmeli.
Babalar acılı gerçekten onların acısını da paylaşabilmeliyiz çünkü anneler en azından paylaşabiliyor, ağlayabiliyor, anlatabiliyor.
Bir arkadaşım da hafta sonu babalarından, ancak ben onun yaşadıklarını dinlediğimde sabrına gerçekten hayran oluyorum ve üzüntüsüne, çocuğu için çırpınışlarına, eski eşinin yaptığı eziyetlere ve katı tutumlarına rağmen çocuğu için verdiği mücadeleleri takdir ediyorum ancak gerçekten bunlar neden yaşanır anlayamıyorum.
Hemcinslerime de sesleniyorum, kırılmış olabilirsiniz, aldatılmış olabilirsiniz, yıpranmış, yıpratılmış, şiddet görmüş ya da rencide edilmiş olabilirsiniz, keşke bunları hiç yaşamamış olsak ama olmuş işte ve her ne durum olmuş ise de ayrılmak için evlenmiyor kimse ve çocuklarımız bizim çocuklarımız.
Onların mutluluğu ve sağlığı her şeyden önemli, bu yüzden ne olur çocuklarımızı alet etmeyelim kavgalarımıza.
Bu arada beyler için de seslenişim var tabi ki, lütfen erkeksiniz ve güç sizde, para sizde gibi egolarınızla istediğim zaman alırım, istemediğimde almam, benim kuralıma sen uyacaksın ya da geçiminizi ben temin ediyorum parayı veriyorum ya da sevgilimle eşimle gezeceğim çocuğuma uğraşamam annesi değil misin bakacaksın gibi triplere girmeyin, bilin ki o çocuk tek başına dünyaya gelmedi, verilecek hesabınız önce Allah’a, sonra vicdanınıza, daha sonra da çocuğunuzun aklı başına geldiğinde onun söyleyeceği iki çift sözünedir.
Bir de hafta sonu babaları ile ya da anneleri ile yaşayan sevgililer, eş adayları ya da eşler var değil mi?
Karman karışık velhasıl onlar yine zaten iki arada bir derede kalmış olanların akıllarını iyice karıştırırlar, özellikle bayan olan taraf.
2.olan 1.yi, eski olan da yeniyi kıskanır, gider arada yine kalan çocuklardır. Erkek ise eski eş, yeni eş ve çocuk arasında debelenir durur, özellikle erkekler zoru gördüğünde dayanamaz kaçarlar ya, vay o zaman kalanların haline.
Gerçekten sadece sabır ve anlayış gerekiyor her tarafa. Eski eş şunu düşünür: Çocuğum babasının yanında ama acaba ona nasıl davranıyorlar evde ya da çocuğum huzurlu mu? İteleniyor mu? Ona sevgi, şefkat, alaka gösteriliyor mu?
Baba daha çocuğu gelmeden düşünür: Eyvah ortamı nasıl dengeleyeceğim? Acaba çocuğuma yaklaşsam surat asar mı? Yine bir şey söyler mi? eşime sıcak davransam çocuğum kıskanır mı gibi…
Yeni eş ise: şimdi yine ne olacak acaba? Babasının çocuğuyla ilgilenmesine bak, biraz da benimle böyle ilgilense, bir hafta sonu da almasa olmaz sanki ya da bu çocuğa ne yapsam sevdiremedim kendimi, annesi evde neler anlatıyorsa bana hep ters ve soğuk davranıyor, zaten anası gibi çocuğu da soğuk gibi…
Çocuğun tarafından ise bambaşka: Ya iki tarafı da kullanır, duygu sömürüsü yapar çocuklar, hatta 3-4 tarafı da ya da her şeyi görüp içine kapanırlar, konuşmazlar, durgunlaşırlar, içlenir içlerine atarlar, iki tarafa da kızgınlıkları ve suçlamaları çoğalır içten içe ya da daha çok hırçınlaşırlar, agresif tavırlar sergilerler...
Basit gibi görünüyor uzaktan, o anda kızgınlıklarımıza esir düştüğümüz o anların her tarafta açmış olduğu yaralara bakar mıyız lütfen.
Aslın da hepimiz sadece çocukları düşünüp buna göre dengeli hareket etsek inanın anne, baba, yeni eş ve en önemlisi çocuklar da çok mutlu olacaklar. Bu kadar zor mu sabır ve anlayış? Uzaktan davulun sesi hoş gelir demeyin lütfen yaşadıklarımın kitaplar dolusu roman olacağından emin olun ama çok şükür onlarla daha da olgunlaşıp güçlendim ve öğrendim.
Kız çocuğu olan hafta sonları babalarının yaşadıkları zorluklar ile erkek çocuğu büyüten annelerin zorlukları onların ergenlik yaşlarında yaşayacakları zorlukları düşünmesi bile yoruyor insanı, şimdi teknolojinin veremediği tek şey çocuklarımıza sevgi arkadaşlar, bu yüzden ne yaparsak yapalım çocuklarımızın mutluluğu için yapalım o zaman biz daha da mutlu oluruz çünkü ve 2. eşler 3.eşler paylaştığınız şey paylaştıkça çoğalır, bir yudum sevgi verdiğinizde emin olun kat kat fazlasını alırsınız, sadece verdiğinizi düşündüğünüzde bile bu mutluluk harikadır almasanız da.
Eşler özellikle babalar anlayışlı eşe daha da büyük sevgi besleyecektir asla unutmayın onların çocuklarını dışlayıp kabullenmediğinizde emin olun ki çocuklarının sevgisi sizinkine galip gelecektir, olması gereken de budur zaten ve şunu da unutmayalım ki hiçbir anne ve baba çocuğundan uzaklaştırılmamalı, çocuğuna sevgisi olan fedakarlık yapan anne ve baba bilelim ki ideal bir eş ve örnek bir anne ve babadır ve en önemlisi de gerçek bir İNSANdır.
Ayrıca bir de çocukların çığlıklarını dinleyelim isterseniz, ne dersiniz, bence gereken tek cevabı onlar verecektir bize.
Sevgilerimle
Sevinç
……..
Sevgili Aral;
Uzun zamandır size yazmıyordum, hafta sonu yazısını bir arkadaşımdan duydum ve okudum. Şimdi diyeceksin ki aaa beni takip etmiyor muydun?
Ediyorum ancak hayat şartları iş vs derken okuyamadığım zamanlar da olmadı değil. Zira hayat şartları insanları elinde olmadan farklı zamanlara götürebiliyor.
İş hayatı, birliktelikler, aile, maddi zorluklar, arkadaşlar ve en önemlisi çocuk yetiştirme gibi.
Gelelim hafta sonu babaları veya annelerine; Ata Bey’in ifade ettikleri, kendisinin de belirttiği üzere herkes tarafından bilinen ve vicdanı olan anne babaların davranışlarından ibarettir. Ben de 22 yaşında bir erkek çocuk babasıyım, 12 yıldır bekâr yaşıyorum ve yaklaşık 10 yıldır oğlumla beraberim, şu an askerliğinin bitmesini bekliyorum.
Herkesin başına gelebilecek boşanma olayı yaşadım ve hayatım o tarihten itibaren değişti.
2 yıl kendi başımın çaresine bakma peşinde koştum. Ancak hafta sonu babası olarak cuma, cumartesi, pazar günlerimi hep oğlumla geçirdim.
Bir erkeğin yalnız başına kalması çok zordur, kadın için de zordur ancak erkek adı üzerinde ev temizliği, yemek, çamaşır bulaşık ve çocukla ilgilenmek, maddi imkânları zorlamak ilk etapta kolay değildir.
Kadınların yapısında yalnız da kalsalar, ev işleri mayasında olduğundan zor değil ancak maddiyat ve çevre baskısı zor gelen konulardır.
Sevgili bulma konusunda da Ata Bey’e hak veriyorum, çocuklu babalar için sevgili bulmak kolay değildir, kadınların istekleri erkeklere göre daha farklı olabiliyor, her ne kadar kadınlar duygusalızdır deniliyorsa da, bana göre erkekler daha duygusaldır ve aptaldır.
Yanlış anlaşılmasın aptallığımız duygusal olmamızdan kaynaklanıyor, yoksa kadınların ne kadar şeytani düşünceye yakın olduklarını bilmekteyiz.
Lütfen kadınlar bunu yanlış yöne çekmesinler. Bir erkek olarak, oğlumu nasıl büyüteceğimi bilmiyordum, çünkü daha önce bir çocuğum yoktu ve bu deneyimi onunla yaşamak zorunda kalacağımdan çekincelerim vardı, oğlumla oturup konuştum ve seninle beraber ben de büyüyeceğim, beraber yaşayarak bunun üstesinden geleceğiz dedim ve bugüne dek iyi kötü yaşadık, uzun uzun neler yaşadığımı anlatmak zaman ister.
Sonuçta, bir sevgili bulduğunda bir çocuğun var ise, kadının çocuğu yoksa birliktelik zordur. Ata Bey’in belirttiği üzere, istisnalar yok mudur, vardır elbette ancak onun da size rastlaması büyük şans olur diye düşünüyorum.
Bir dostum vardı hemen hemen aynı tarihlerde boşandık, bir süre sonra ekonomik özgürlüğünü eline aldı ve rahatça geçinmekteydi, onun da oğlu vardı ve annesi ile yaşamaktaydı.
Bu arkadaşım bir sevgili buldu ve çok sevdi, bir süre sonra evlendiler, gayet mutlu bir yaşam sürmekteydiler. Aradan geçen süre 8/9 ay sonra kadının kendi içindeki planlamaları olduğunu hissettim sohbetlerimizden ve bir süre izlemeye aldım.
Sohbetlerdeki belirli konuları evliliklerinin 10 ayında çok düşünüp zorlanarak arkadaşımla her zaman olduğu gibi erkek erkeğe dertleşirken konuyu eşine getirerek oğlu hakkındaki düşünceleri sorguladık, arkadaşım da farkına varmış ve sevgisinden dolayı sessiz kaldığı ortaya çıkmış oldu.
Kadın arkadaşımın oğlunu tercih ederek yanına almasını, onlarla yaşamasını istemiyordu. Evlilikleri olmadan erkek arkadaşım evleneceği kadın da 40 yaşında olmasından dolayı çocuk isteyebilir düşüncesiyle baştan çocuk istemediğini açıkça belirtmiş ve kadın da çocuk istemeyeceğine söz vermişti.
Erkek arkadaşımın oğlunu da yanına alması ki zorunlu idi çünkü eski eşi evlenmişti. Bir gün yine sohbet esnasında, arkadaşımın eşi sohbeti evlilikler ve çocuk konusuna getirdi. Sohbet esnasında konu arkadaşımın oğlunu yanına alması olduğunda bir süre sonra kadın arkadaşıma bir tercihte bulunmasını söyledi ya oğlun ya ben gibi, arkadaşım masadan kalktı ve içeriye gitti sinirlenerek.
Kendisine şunu belirttim; bakın dedim siz siz olun sakın bir erkeğe ya da kadına böyle bir tercih hakkı sunmayın, kendinden o kadar emin tavırla şu cevabı aldım; ne olabilir ki yaşım arkadaşından genç ve beni seviyor tabi ki bu hakkı sunacağım dedi.
İşte o an kadının kaybettiği ve erkeklerin çok duygusuzca sadece kadın budalası olduğunu, duygusal yapımızın olmadığını, vicdanı düşünceden arınarak kadına odaklı olduğumuzu düşündüğü geçti kafamdan; kadın kaybetmişti benim gözümde, arkadaşıma bir şey söylemedim ve ertesi gün arkadaşım aradı, sabah eşyalarını eline verdi ve tercihim oğlumdur buyurun kapı diyerek boşandı.
Şimdi arkadaşım mutlu mesut oğlu ile yaşamaktadır. Burada kadınlara atıfta bulunmuyorum, bunun aksi erkekler de vardır, sorun şudur ki ne erkek ne kadın, biz büyüklerin yürütemedikleri beraberlikleri yüzünden çocukların mağdur kalmalarını isteyerek bencil istekler içine girmemeliyiz.
Arkadaşım yeri geldi sevgilisi de oldu, yeri geldi yalnızlıklar da çekti, aynı ben ve başka erkekler gibi, önemli olan vicdani sorumluluk içerisinde yaşamlarımızı sorumluluk içerisinde sürdürmektir.
Şu da bir gerçektir ki; kadın düşmanı olarak algılanmak da istemem ama yaşamlar içerisinde herkes görmüş ve hatta başına gelmiştir. Bir erkek yalnız ise ne kadar iyi huylu, dost, arkadaş yakışıklı vs olsa da ekonomik anlamda gücü az ise ilk etapta kadını etkilemiş de olsa bir süre sonra o hafta sonu babasından vazgeçer bir bahane ile. ( kadın terk etmez, vazgeçer.)
Şahsen ben 2 yıl hafta sonu babalığı yaptım ve içim çok rahat, üzerime düşen babalık görevimden ziyade, oğlumu sevdiğimden onunla olmaktan mutlu olduğumdan hafta sonlarımı ona ayırdım bir zorunluluk olarak hiç görmedim.
Kadınların bu konuda hafta sonu erkeklerinin yaşadıkları sorunları zorlukları göz ardı etmeden ve aynısını kendilerinin de yaşayabileceklerini düşünerek (düşünenler hariç) birlikteliklere başlamalarını öneriyorum, aynı şekilde erkeklerin de, hafta sonu kadınları için kendi bencilliklerini ön plana almadan o kadınla birlikte olması en doğru davranıştır düşüncesindeyim.
Güzel bir konu ve paylaşılması hatta bu yazılar bile bu konuyu ifade etmeye anlatmaya yetmez. Tecrübeler yaşandıkça ediniliyor, umarım sizin köşenizde bunu yaşamayanlara bu yazılanlar bir tecrübe öneriler yumağı halinde, bunları yaşamamış olanlara örnek teşkil eder ona göre kendi yaşamlarını yaşamak isterler.
Tercihler insanların yaşam biçimini belirler. O yüzden kimi kimleri, neyi, nasıl tercih edecekleri, önlerindeki yaşam için belirleyici yön vereceği bir yol olabilir.
Hafta sonu erkekleri ve kadınların ne gibi zorluklarla çocuklarını büyüttükleri, hatta büyütürken içerisine düştükleri durumlar, sosyal olup olmamaları, birliktelikleri, bir sürü zorlukları maddi manevi içeren konular vardır, anlatılabilse sanırım diziler yumağı oluşur.
Tüm hafta sonu kadınlarına ve erkeklerine yollarının açık olmasını diliyor, hiç bir zaman yılmamalarını öneriyorum.
Sevgi ve saygılarımla,
Yücel
…
ÖMÜR BOYU ANNELER
Hafta sonu babaları ve onların naif duygularına (aslında kendilerine) heves eden, “bundan bir tane de ben istiyorum”
demek yürekliliğini gösteremeyen anneleri düşündüm. Çünkü herkes, hepimiz mükemmel olanı istiyoruz.
Dönüp bir de kendimize bakmadan her zaman en iyinin peşindeyiz.
Arzular, istekler, sevmek, sevilmek kıymetli olgulardır. Ama çocuk sahibi olmak en kıymetlisidir.
Ayrılmış anne-babaların çocukları ise elbette kıymetli ama yaralıdır. Bu noktada anne ya da baba olmanın önemi yok.
Önemli olan tek şey o çocuğun yaralarını daha da büyütmeden,
kanatmadan yaşamasını sağlayabilmektir. Kim ne yaparsa yapsın yara yerleri hiç geçmeyecek olan bu küçük insanların iyi olmalarıdır.
Mutlu olmaları diyemiyorum çünkü oğlum henüz on yaşındayken “Ben hiçbir zaman çok mutlu olamam. Eğer bunu istiyorsan barışın.” dediğinde başıma gelecekleri ilk kez ve ancak o zaman anladım.
Boşanmanın duygusal gel-gitlerinden, süpürge edilen saçlardan söz etmeyeceğim. Çünkü büyükler eş de bulabiliyor, sevgili de...
Ya da yola yalnız devam etmeyi tercih ediyorlar! Yani hayatlarını istedikleri şekilde devam etme hakkına sahipler.
Ama küçük insanlar başlarına gelene katlanmak, boyun eğmek zorunda!
Anne ve babasını aynı anda yanında isteyen bir çocuğu nasıl avutabilir, iyi edebilirsiniz ki?
Demem o ki;
Bir yanda hafta sonu babaları var, diğer yanda ömür boyu anneler. Hiç birimiz “boşandıktan sonra şunu şu kadar iyi yaptık” deme hakkına sahip olmadığımız gibi yeteri kadar iyi olmayanı suçlama hakkına da sahip değiliz. Evliliği ve çocuğu biz yaptık, biz bozduk ve şimdi de sessizce üzerimize düşeni yapmak zorundayız.
Yalnız kalarak, acı çekerek, çocuklarımızdan eksilttiğimiz şeylerin pişmanlığını yaşayarak onları onarmaya çalışmak birinci vazifemiz!
Bunu onlara borçluyuz. Esas sorgulanması gereken bu!
Şükran
……….
Selam Ayşeciğim,
Gerçekten hafta sonu babası Sinan ve Ata'yı yürekten tebrik ediyorum.
Bu zamanda hala bu kadar yoğun duygu ve sorumluluk yaşayan erkeklerin varlığını hissettirdikleri için.
Evli değilim, anne değilim ama o kadar çok duyuyorum ki bu sorunları gerçekten ben de ayrılan eşlere, iki evde yaşamak zorunda kalan çocuklara çok üzülüyorum.
Nedense bu yazıları okuyana kadar daha çok annelere üzülüyordum, ohh derdim, ayrıldılar erkekler hayat yaşıyor, kadınlar tek başına her şeye yetişmeye çalışıyor diye.
Sinan ve Ata’ya teşekkür ediyorum bu konuda iki taraflı düşünmem gerektiğini hatırlattıkları için.
Bunda benim tek suçum yok ama maalesef kadınsal güdü ile hem cinslerime daha çok üzülüyordum.
Moskova' ya benim de gidesim geldi desem.
Sana da tabii ki teşekkür ediyoruz, hayata dair gerçekleri aktarmaya, insanların derdini dinleyip çözüm üretmeye çalıştığın için.
Sevgiler
Buket
……..
Günaydın Ayşe Hanım,
Hafta sonu babaları konulu yazılarınız, yorumlar çok güzel, çok tanıdık.
Bu sayede insan yalnız olmadığını fark edip mutlu oluyor.
Sinan Bey ile yazışmak isterim esasen. Mümkünse e.mail adresini alabilir miyim aracılığınızla?
Veya benim mail adresimi iletebilir misiniz? (gazetede değil tabii ki.
Umarım tuhaf olmamıştır talebim.
Peşinen teşekkürler,
Sevgilerimle,
Füsun
………
Sevgili Ayşe Aral,
Samimiyet dolu yazılarınızı büyük bir keyifle okumaktayım.
Ben de 25 yaşında bir oğlu olan, yıllar önce (oğlum 1 yaşında
iken) boşanmış, çocuğunu her hafta sonu babasına yollamış
bir kadınım. Çok şükür ki problemsiz, düzgün bir çocuk yetiştirmeyi başardık. Bunda babasına nazaran benim payım elbette ki fazla.
Amaaa, şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere. Çocuktu, eğitimiydi, üniversite girişiydi derken yıllar çok çabuk ve büyük meşgalelerle geçti. Artık oğlum çalışan, kız arkadaşı olan ve kendi hayatını oluşturması gereken bir adam oldu.
Bense yalnızlık duygusunu yoğun hissetmeye başlayan, seyahat v.s. için emekli olmak isteyen ama çalışma hayatından çıkmaya cesaret edemeyen, konserlere yalnız veya organize ettiği arkadaşları ile giden ve bundan sıkılan bir kadın.
Siz anladınız beni biliyorum. Demem o ki, bunları konuşup, deneyimlerimi paylaşabileceğim, benim gibi boşanmış ebeveynlerden oluşan sosyal ve hatta sonrasında reel bir paylaşım...
Ne güzel olurdu. Böylesi bir oluşuma beni de eklerlerse sevinirim. Mail adresim sizde.
Sevgiyle kalın.
Narciss [rumuz elbette)
………..
Sevgili Ayşe Hanım;
Hafta sonu babaları ile ilgili yazılarınızı okudum. Bekâr annelerin çaresizliğini çok iyi bilirim çünkü 14 yaşında oğlu olan 12 yıllık bekar anneyim.
Ancak size yazan bekâr anneleri anlamakta zorlandım. Size yazan biriyle tanışmaya bu derece heves etmeleri beni kendimi sorgulamaya yöneltti.
''Tanrım çok mu fesadım ne? ''dedim. O bey niye bu kadar zorlanmış çok merak ettim. Etraf bekâr anne kaynıyor. Bir yazı yazdı, herkes tanışmak istedi.
Hadi hiç evlenmemiş hanımlar sorun yaratıyor onu anladık. Bekâr anneler ''hafta sonu çocuğunu gördün bana vakit ayırmadın ''diye sorun da yaratmaz. Yani konu ne?
Ben anlamadım. Benim ex koca oğlum küçükken gelir alır kızlarla tanışmak için kullanırdı. Niyeyse aklıma geldi. Eğer yayınlarsanız ismimi sırf bu yüzden soyadımla kullanmamanızı rica ederim. Oğlumun üzülmesini istemem. İyi çalışmalar.
Nalan
……
Merhaba;
Ata Bey'le ilgili bugünkü yazınızı da okudum. Örgütlenmeye, tanışmaya, görüşmeye hazırım. Lütfen Ata Bey’e mail adresimi verir misiniz?
Bu konuda bende benzer bir takım örgütlenme düşünmüştüm ama taşranın ve hayatın hay huyunda kayıp gitti düşünceler.
Edirne’den sevgiler
Nurşen
…….
Ayşecim günaydın,
Bence sen “Ever beni Ayşe” diye bir köşe yap.
Baksana millet hazırda bekliyor sevgili bulmak için. Belki biz de kıyısından köşesinden nasipleniriz. Yakında Ata ve Sinan’ın düğününü yaparsın.
Sevgiler.
Zuhal
Paylaş