Daha da sizi dinlersem iki olsun sevgili okur dostlarım

Biliyorum bu başlık size yabancı gelmedi çünkü daha önce de bir sefer sizi dinlemiştim Veliyle ilgili, sonra da sonum hüsran oluvermişti.

Haberin Devamı

Şaka bir yana haklıydınız, hal böyle olunca sizleri bir kere daha dinlemeye karar verdim; “Ayşe saçmalama, sakın gözlerinden ameliyat olma” tavsiyenizi tuttum, bildiğiniz gibi ameliyatımı erteledim.
Erteledim ama aynaya her baktığımda gözüme gözüme giren gözaltı torbalarım sinirlerimi hoplatmaya devam etti.
Hele her gün televizyonda canlı yayına da çıkınca başladım debelenip durmaya ve karar verdim bu duruma ameliyatsız bir çare bulmaya.
Önce başladım diyete, tuzu muzu çıkartıverdim hayatımdan, vurdum kendimi şişe şişe sulara, yeşil çaylara.
Gittim kremler aldım, çeşit çeşit süründüm durdum sabah akşam ama sonuç elde var sıfır.
Bu sefer estetisyenim Alp Mamak’a gitmeye karar verdim.
Gittim, durumu anlattım; “ne yapabilirsin?” dedim.

 
“Valla ameliyatsız zor” dedi, “ama istersen çok az dolgu maddesi kullanarak göz torbalarının altını doldurabilirim, o zaman bu kadar göze batmaz ama söyleyeyim baştan çok kolay da bir şey değil.”
“Hiç anlamam, istiyorum” dedim ve başladık iğnelere,
canım acıdı, ara sıra çığlıklar attım ama gözlerimin yeni hallerini hayal ettikçe “boş ver” dedim, “sızlanma, değecek eninde sonunda.”
Ve sıkı durun; bir seans sonra benim gözler oldu mu genç kız kıvamında…
Bak bak, doyamadım kendime, doktorum; “dokuz senelik evlilik hayatımda karım bile beni bu kadar öpmedi” dedi, kendisini her gün uğrayıp öpücüklere boğduğumdan.
Sonra sizlerden harika tepkiler de gelmeye başladı. Televizyondan görenleriniz “yahu ne yaptırdın?” diye sordunuz.
Ben de sizlere tek tek yazdım ne yaptırdığımı, aranızdan doktoruma gidenler dahi oldu.
Sonra ben böyle mutlu mesut yaşarken bir süre sonra baktım benim torbacıklar geri geliyorlar.
“Aman Allah’ım, kâbus olsa gerek” dedim, doktorum; “kâbus değil gerçek, vücut yer dolguyu zamanla” dedi.
Sinir oldum, sinir; “o zaman tekrar yap” dedim.
“Cak cuk” dedi ama sonunda kandırdım ve bir kere daha doldurdu gözaltlarımı, yine oldum bir bebek yani en azından kendimce öyle.
Neyse aradan geçti yine bir hafta, yine peydahlandı torbalarım,
yine koştum doktora; “hadi bir daha, bir daha”
“Asla” dedi, “asla”
“İstiyorum, ne demek asla?”
“İstesen de olmaz bu kadar dolgu koyulmaz, hem zaten parana yazık, bak yiyor vücudun tüm ilacı.”
Bir kavga doktorla…
“Tamam” dedi, “mezoterapi ilacı koyacağım, bu hafif ve de son, tamam mı Ayşe?”
“Tamam” deyip koltuğa uzandım zevkle.
İğneler bitti, geldim eve, akşama da çıkacağım görücüye.
Ne giysem diye düşünürken bir ara kaşıntılar bastı beni,
kaşı kaşı gözlerimi, geçmiyor; “bir alerji ilacı içeyim, geçer” dedim. Ne geçmesi, oldum mu Japon balığı…
Akşama yemek var, sabaha canlı yayın; aradım doktorumu; “öldün sen” diye.
“48 saate geçer” dedi. “Ne 48 saati, akşama görücüye çıkacağım, sabah da yayına”
“Sorry Ayşeciğim” dedi, “dedim sana kaşınma diye”
Akşam yemeği iptal edemedim, gittim. Tanıştığım genç adam beni eve bırakırken telefon numaramı falan istemedi.

Haberin Devamı

Tayyar’ı aradım gece, televizyon programımdaki ortağımı, durumu anlatınca; “gelme yarın, dinlen” , sabah da çıkamadım yayına.
Şimdi gözlerim Japon balığından normal balığa dönmekte.
İşsiz kalmadım neyse, bugün çıkabildim televizyona.
Ama arayan soran var mı derseniz, yok. Benim aşk şimdilik düştü suya.
Ya işte böyle, daha da dinlemem sizi, efendi gibi gider olurum ameliyatımı benim canım okur dostlarım.

Yazarın Tüm Yazıları