Paylaş
Bazılarınız Bodrum’da, Yunanistan’da, orada, şurada gezerken ben elimde matkap, duvara resim asayım diye delik açmaya çalışıyorum. Duvar delik deşik oluyor, matkap elimden bir tarafa fırlıyor, of çekerken attığım tekme resmin camını parçalıyor.
Bu arada yazı yazmam lazım Kelebek’e ama internet bir geliyor, bir gidiyor.
Merdivene oturup laptop kucakta başlıyorum yazmaya. Yazıyorum bir sayfa ve küt elektrikler gidiyor, onunla beraber benim yazı da. Kopyalamamışım falan filan... Kardeşim, “Valla on numara salaksın” diyor.
Asayiş berkemal olunca yeniden başlıyorum yazmaya, tam konsantre olmuşum, taşıma şirketinin bir elemanı bağırıyor, “Abla, sen bu buzdolabını ölçmeden mi aldın, mutfağa sığmıyor. Yatak odanda çok boş yer var, oraya koyalım mı?”
Erman Toroğlu nereye koşuyor
Her erkek andropozunu aynı şekilde yaşayacak, kafayı sadece hatunlara saracak değil elbette.
Gerçi bu vakada hatunlara sarma olayı da var. Bundan bir süre önce ne demişti bu zat... “Evliyim ama hayatımı yaşarım, çok eşliyim, kimse karışamaz” falan.
Bu açıklamadan sonra karısının bu duruma nasıl tepkisiz kalabildiğine şaşırmış bir kadın olarak da gıcık olmuştum.
Ama Erman Toroğlu’nun bu haftaki ruh çağırma seansından sonra içimden şu geçti; kadıncağız tepki göstermemekte, bu duruma muhalefet etmemekte haklı.
Ben de Toroğlu’nun karısı olsaydım hudutları bu kadar aşmış bir adam için, “Aman benden uzak olsun da ne halt ederse etsin” diye düşünürdüm.
Toroğlu bir süredir sanki Ajdar, Taner, Yıldo karışımı bir şey oldu. Adam aptal değil, belli ki bunları reklam olsun diye yapıyor. Eee haksız da değil hani, baktı artık spordan hayır yok, kendine yeni bir kariyer seçti.
Acun duy sesimizi, ne olur Toroğlu’nu Survivor’a götür, bak göreceksin, Nihat Doğan’ı bile sollar.
Ya da dans yarışmasına... Allah aşkına, yeter ki götür bir yere de fark etmez, nereye olursa!
Selma’ya ayar çekmek...
Selma diyorum çünkü kendisini yıllardır tanırım, tabii ki Ali Taran’ı da. Diğer yandan Oya Germen’i de tanırım, harbi kadındır, candır, dosttur. Ayşe ile merhabam vardır, deliliğini severim, şekerdir.
Olan bitene yorum yapmak bana düşmez ve de yapmayacağım. Zaten beni asıl rahatsız eden, erkek köşe yazarlarının Selma’yı yazıp, ona ayar çekip, akıl fikir vermeleri. İşte bu olmaz... Düpedüz abesle iştigal. Kanayan bir kadın kalbinden kaç erkek anlar, zaten kanatan sizin cins iken?
Kadın ile erkek acısını farklı yaşar... İntikamı, rahatlama şekilleri farklı olur. Erkek içine kapanıp, havasından ödün vermezken, kadın kendini dışa vurur, hâlâ var olduğunu kanıtlama psikolojisine bürünür. (Bende de öyle oldu.)
Her kadın kocacığının bam telini, neye uyuz olacağını, onu neyin çıldırtacağını bilir... Aynı Selma’nın bildiği gibi.
Onun intikam ve rahatlama şekli insanlarla paylaşmak, yazmak, konuşmaksa, iyi de erkek köşe yazarları, özellikle bundan size ne? Hani kadın olsanız belki bir derece... Bekâra karı boşamak kolay tabii.
Paylaş