Paylaş
Bu sene şampiyon kim?
Bu sene Beşiktaş aldı şampiyonluğu, bir Fenerli olarak Kara Kartalımızı tebrik ederim.
Çoğu kadın gibi ben de pek yakından olmasa bile göz ucuyla takip ediyorum sezonu.
Yahu kıskanmamak elde değil, 2-3 senedir bu çocuklar ev yüzü görmedi.
Çat burada çat kapı arkasında misali sahaları olmadığından bir o stada bir öbür stada koşturup durdular.
Helal olsun demek en doğru cümle olacak herhalde.
Neyse statları bitti, televizyonda gördüğüm kadarıyla da muhteşem olmuş...
Geçen akşam maçı arkadaşlarımla izledim. Arkadaşlarımdan ikisi koyu Beşiktaşlı.
Maçı anlatan spiker bir iki kez ofsayt dedi.
Bendeniz cennet kuşu da safiyane şekilde hayıflandım “Bu ofsayt nasıl oluyor” diye.
“Hele şu maç bitsin, senin anlayacağın şekilde anlatacağım merak etme” dedi Sinan.
Kendi kendime dedim ki, benim anlayacağım şekilde anlatmak nasıl oluyor acaba?
Malumunuz Beşiktaş kazandı, gülen, sevinen, bir de sevinmeyip gülmeyenler var haliyle...
Sıra geldi Sinan’ın ofsayt anlatımına. Kâğıt kalemimi de aldım. Malum mesele derin, not almam gerekecek...
Kelimesi kelimesine şöyle:
“Ucuzluk var ve senin çok önceden beğendiğin, ayağına defalarca giyip denediğin fakat parasına bir türlü kıyamadığın bir çizmeyi almak için annenle beraber girdin marka mağazaya.
Cüzdanın da tesadüfen sende değil annende. Aksilik bu ya 38 numara, o sevdiğin renk çizmeden de sadece bir çift kalmış. Kasa da (yani kale) hemen o reyonun arkasında.
Ama o da ne? Bir başka kadın da (bu rakip oyuncu oluyor) ilgileniyor aynı çizmeyle. İkiniz de durumun farkındasınız ve hızla kasaya (kaleye) yöneliyorsunuz.
Bir yandan kasaya doğru koşarken diğer yandan da elini havaya kaldırarak arkanda kalan annenden cüzdanını (topu) istiyorsun.
Öyle bir durumdasın ki, rakibinin gerisinde kalırsan kasaya daha uzak olacağı için avantajını kaybedeceksin ama eğer arkaya yönelmezsen de annenden uzak kalıyorsun ve annen de o kalabalıkta sana cüzdanını fırlatamıyor. Her şey bir an meselesi!
Bu durumda kural gereği yapman gereken, rakibinin arkasına geçip cüzdanı (topu) alman ve cüzdanı ele geçirdikten sonra rakibini geçerek kasaya ulaşman.
İşte ofsayt bu!
Kısacası, top sana atıldığı anda kaleye toptan da rakibinden de daha yakın olamazsın...”
Ulen dedim, bu kadar hödük mü duruyorum ya da bir kadına bir şeyi anlatırken alışverişten mi girmen lazım konuya?
Sorduğuma soracağıma pişman oldum, pes Sinan.
Oya Aydoğan’ın ardından
Hani bazı insanlar vardır tanımadan seversiniz, benim için de öyleydi Oya Aydoğan.
Farklıydı herkesten, farklı bir sıcaklığı vardı. Samimiyeti yüzünden okunuyordu.
Git dertleş, sırlarını anlat, her şeyini paylaş sonsuza kadar saklasın, öyle bir havası vardı...
Şimdi yok o güzel kadın, güzel yürek. Gitti uzaklara...
Arkasından hiç mi kötü konuşulmaz bir insanın, hiç mi laf söylenmez?
Pamuk yüreğinde insan, dost biriktirmiş, sevdiği kadar sevilmiş...
Mekânın cennet ola güzel ve iyi yürekli kadın.
Selfie çekerken dikkat
Ben pek selfie çekmem. Nedeni ise çok çirkin çıkıyorum fotoğraflarda.
Hiç fotojenik değilim. Halbuki bizim milletin en büyük zevklerinden biri.
Twitter, facebook, instagram yıkılıyor...
Herkes her türlü halini çekip yayınlıyor.
Bundandır selfie çekerken kaçınılmaz kazalar oluyor. Geçen sene dünya çapında en az 30 kişinin selfie çekerken öldüğü belirlenmiş.
Independent gazetesinin haberinde, selfie çekerken ölenlerin köpek balığı saldırıları nedeniyle ölenlerden çok olduğu yazıyor. Suya, denize, havuza ya da köprüden düşmek gibi şeyler yani...
Ama en son örneğe gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
Lizbon’da bir turist, selfie çekerken 126 senelik Portekiz Kralı Dom Sebastiao’nun heykelini devirmiş. Tabi ki mahkemelik olmuş.
Neymiş, heykelin üstüne çıkıp selfie çekecekmiş!
Ya o heykelin üstüne çıksan ne olur çıkmasan ne olur?
Bir selfie için kendini ve heykeli telef etmek niye?
Şimdi uğraş dur heykeli onarmaya. Siz siz olun, selfie çekerken onun bunun tepesine çıkmayın.
Paylaş