Paylaş
Bitiğim şu anda.
Bir gün kızım aradı, “Anne sokakta bebek bir kedi var, bizim sitede, soğukta, alalım mı senin eve?”
Ben alerjiğim hayvanlara karşı. Bahçede bakıyorum köpeğime. Bir de bir sürü sokak kedisine. “Al” dedim, “ya al.”
“Dur” dedi, “şimdi kayboldu, bakayım bulabilecek miyim?”
Tekrar aradı; “Buldum, foto yolluyorum, sarman bu.”
Kaptı geldi.
Salak şey, nasıl şeker.
Adını Limon koydu benim kız ama yakıştı, tam limon, sapsarı bir şey.
Bu Limon ilk günler son derece sakin takılmaya başladı, neredeyse altı ay falan.
Ama sonra başladı evde patinaj çekmeye ve hiç susmamaya.
Dedim ki benim kıza “Aaaa götür veterinere bir sor, yeter.”
Cevap; sarı kediler yaramaz olurmuş.
Bir kaç sefer Limon’u karşıma çekip konuşma çektim anneanne olarak “akıllı ol, oyuncaklarına el koyarım, ceza veririm.”
O beni cezaya koydu hep terlik, tırmık, ısırma...
Ipad’de bir oyun var hani fare yakalamaca, bu dahi kaç puan yapar inanılmaz.
Televizyonda DVD oynamış bitmiş, halkalar döner, hayda televizyonla oyun, Limon’a hakim olmak ne mümkün.
Odamın kapısı kapalı hep, aman Limon girmesin, sakıncalı, bana tüy yasak.
Bu bulur bir arayı dereyi, girer içeri, sonra hadi gel bul bu deliyi.
Gardırobun içine saklanır, amacı o gece orada kalmak ise işi başarıyla sonuçlandırır.
Suyunu hiçbir zaman kaptan içmedi, su sevmez sandım hep, bir gün takibe geçtim.
Meğer klozetten içmeyi severmiş. Aldı mı beni bir panik, ya boğulursa diye.
Kaç talim yaptım onunla, baktım başarılı. “Tamam” dedim, “klozet kapakları açık kalacak, devam et.”
Ve başladık abla olunca miyav miyav evi inletmeye, kulağıma neler taktım ama öyle keskin miyavlıyor ki Limoş, kesilmiyor ses.
Açtım odasının kapısını, tamam dedim, ya bende kısırlaştırma diye bir şey yok.
Allah’ın doğurganlık nasip ettiği her canlı bunu yaşayacak.
On dakikaya kalmadı, odada baktım bir yakışıklı.
Ev bahçe katı, hemen kapattım kapıyı, eve erkek attık yani.
Sabaha kadar mutlu oldular. Sabah adamı postaladı. Sonra uzun zaman Limon mırlamayı kesti, ben de kulaklıkları attım.
Yirmi gün sonra bizimki hanımefendi gibi yürümeye başladı, karnı taş gibiydi.
Hamile Limon yaaaaaaaaaa.......
Hamileyiz.
Herkes kızdı bana. “En zor günlerin, niye kısırlaştırmadın?”
“Aman be, kesin” dedim.
Malum ev mev, dava meseleleri.
Ve doğum.
Doğum sonrası ben evi zorunlu terk ettim, yanımda yardımcımla. Özel nedenler, yazamıyorum detay işte.
Haftada bir eve gidip Limon’a, bebeklere bakıyordum.
Evin iki anahtarı da birilerinde. Mamalar alıp koydurdum. Onlar da her daim eve gelip onları sevip besliyorlardı.
Daha geçen gün gittim, sevdim, Limon’a “aferin” dedim.
“Nasıl güzel anne oldun” dedim, tüyüne, alerjisine atlayayım dedim, sarıldım.
Şimdi bitiğim.
Dün eve yemek kontrolüne giden kişi “Bir ilaç için” dedi, “ya da bi bardak bir şey.”
“Niye?”
“Bir şey söyleyeceğim.”
“Eve hırsız mı girdi?”
“Hayır, yarım bıraktığınız cam var ya, Limon çıkmak istemiş ordan vee...”
Bundan sonrasını yazamayacağım.
Limon gitti.
Benim yüzümden öldü. Kahrolası özel nedenler yüzünden öldü.
Ben şimdi üzüntümle mi savaşacağım, özel nedenler için birilerine beddua mı edeceğim?
Limon beni affet, evde olsam sesini, çırpınışını duyardım ama o camdan sen çıkmayı denemedin ki daha önce. Aklımı fikrimi yedim.
Kalmayanı da.
Seni çok seviyorum.
Ayşe’nin notu: Altı bebeğimiz var, ikisi Limon gibi, biri leopar, biri kül rengi, biri gri. Limon’u bana göstermediler. Bebekler şu an özel bakım altında, sağlıkları süper. Kimselere veremem gibi geliyor ama durum vahim bende, yine özel. Vermek zorunda kalırsam düşünün, çok isteyeniniz olursa secereniz de temiz ve hep de bağlantıda kalabileceksek... Bilmiyorum. Tabi en yakınlarımı tercih ediyorum, kafam karışık, sonra konuşalım, olur mu?
Paylaş