Paylaş
Kardeşi Serkan Seki söyledi bunu, çünkü artık canına yetti. Dayanamadı.
“Tamam” dedi, “Ablamı taşlayın kurtulun.”
Deniz hapishanede, altı aylık kaçıştan sonra. Ben Deniz yakalanınca hiç uyumadım valla.
Mutlu olmadım, hatta ağladım.
Aksaray Vatan’da çok yattım; beş kere panik ataktan, iki kez de depresyondan. Hiç de saklamadım sizlerden. Çünkü ben çok şey öğrendim oralarda yatarken.
Madde için yatan gençler kankam oldular. Abla dediler bana, anlattılar, hepsinin hikâyesini dinledim.
“Abla” dediler, “birine hıncın varsa, tek yapacağın gidip ona eroin vermek. Hayatı kayar, ölene kadar da köpeğin olur.”
Sonra konuştuk, içenlerin hepsi aynı zamanda satıcı. Eh, iç iç, para nereye kadar dayanır? Satacaksın ki kendine alabilesin.
Hastanedekilerin hepsinin davası var.
Konuşuyorlar...
“He ben yırttım.”
“Benim ceza ertelendi, beş yıl her hafta kontrol hahaha...”
“Beni ATM’de çektiler, bir de takasta...”
Öbürü, öbürleri fena...
Devlet süper bu arada; belediyeler tedavi için üç günlük paket program yapıyor.
Bağımlılar, madde bulamazlarsa artık kendileri üretiyor. Bir eczane yeter.
Bonzai çıktı şimdi, tek seferde öldürüyor.
Kaç ünsüz evladımız içiyor, bilmiyoruz bile.
EN BÜYÜK SUÇU KADIN OLMASI MI?
Deniz bunu hak etmedi ki!
Dayanamadım, telefona sarıldım, Deniz’in kardeşi Serkan Seki ile konuştum.
İşte Serkan’ın bana yaptığı açıklama:
“7 sene önce açılmış bir davamız var. Böyle başlıyorum söze, çünkü 7 senedir davadaki her gelişmede yeni bir şey olmuş gibi ‘Bu kız akıllanmadı mı hâlâ?’ zihniyetinin olduğunu görüyorum...
İşin daha tuhafı, 7 senedir hemen hemen her gün yayın/yorum yapan insanların bile aslında dava ile ilgili tam olarak bir şey bilmediğini, Deniz’le ilgili ise hiçbir şey bilmediklerini görüyorum...
7 senedir her sıradan Deniz Seki haberinin başına davanın ‘hukuki terimleri’nin eklenmesi ile birlikte ister istemez bir yanlış algı yerleştiğini de biliyorum.
İşin detayına girmiyorum, fakat ne yapıp ne yapmadığımızı çok iyi biliyoruz ve bunu bütün delilleriyle mahkemeye sunduk, hâlâ itirazlarımız devam ediyor.
Devletin şaibeli olduğunu söyleyip kapattığı özel yetkili mahkemelerin, tüm ‘özel yetkilerini’ aleyhimize kullanarak savcının istediğinin de üstünde verdiği bir ceza kararı, bu kararı bozan Yargıtay ve Yargıtay’ın bozulan kararını 13’e 9 onaylayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu var.
Ve bu yerel mahkeme kararına şiddetle itiraz eden bizler varız.
Bu konuyla ilgili detayları avukatımız Naim Bey paylaşacak yakında sizlerle, tüm detaylarıyla...
Oluşan yanlış algıyla ilgili şöyle söyleyeyim; şu anda sadece mahkeme günleri ‘uyuşturucu davası’ndan yargılanan ‘x ünlü’ ifadeye gelmedi, mahkemesi ertelendi vs. haberlerini görüyoruz.
O ‘uyuşturucu davası’ diye geçen davada şu anda yargılanan hemen hemen bütün ünlüler, ‘uyuşturucu ticareti yapmak’ iddiasıyla yargılanıyor. Delil diye sunulan iddialar, telefon tape’leri, iddianameler o kadar birbiriyle aynı ki...
Ama sokaktaki vatandaş, şu anda o uyuşturucu ticaretinden yargılanan ünlüler için ‘Aa aa torbacı mıymış?’, ‘Uyuşturucu satıcısı’, ‘Temin edicisi’ vs cümleler kurmuyor!
Bizim davanın iddia aşamasından ne farkı var? Üstelik biz iddia aşamasını da tutuklu geçirdik...
Deniz Seki’ye sorgusuz sualsiz yapıştırılan yafta neden şu anda uyuşturucu ticareti yapmak iddiasıyla yargılanan diğer ünlülere yapıştırılmıyor?
Kadın olması mı yoksa en büyük suçu?
Ben hiçbirinin gerçek anlamda böyle bir şey yapmadığına tüm kalbimle inanıyorum. Aradaki çifte standart ve yaratılan algıya parmak basmak için böyle bir örnek veriyorum sadece. Sevgiler.”
ADALET HERKES İÇİN OLMALI
Uyuşturucu ticareti yapmak ya da kuryelikten ceza alıp daha önce hapse giren pek çok ünlü var.
Ama onlar bu işten para kazanmışlar, gerçekten ticaret yapmışlar yani, aradaki fark bu.
Deniz’in olayında belki misafire ikram etme durumu var (bilemiyorum) ama kanun bunu para kazanma ile aynı şekilde değerlendiriyor.
Elbette ikram etmek de suç olmalı ama daha farklı değerlendirilmeli.
Burada uyuşturucu içmeyi haklı ya da masum göstermek değil elbette derdim.
Sadece uyuşturucu baronları dışarıda lüks hayatlar sürerken Deniz’in günah keçisi ilan edilmesine, çifte standarda karşıyım.
Adalet herkes için olmalı.
İki karısını öldüren adam aftan falan yararlanıp televizyonlarda gezerken, çocuk tacizcisi yaşlı ve hasta diye salıverilirken Deniz’e bu kadar acımasız davranılmasını anlayamıyorum.
14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel tacizde bulunmak suçundan aldığı 13 yıl, 1 ay, 15 gün hapis cezasını İstanbul’daki Metris Cezaevi’nde çeken 83 yaşındaki Hüseyin Üzmez, psikolojik sorunları ve prostat rahatsızlığı nedeniyle, cumhuriyet savcısı tarafından “cezanın infazının ertelenmesi” kapsamında tahliye edilmedi mi?
Neden kanser hastalığını tedavi ettirmek isteyen Deniz’e aynı hak tanınmasın?
Daha önce 7,5 ay tutuklu kalan Deniz Seki, “uyuşturucu ticareti yapmak” suçundan aldığı 6 yıl 3 aylık hapis cezası onanınca, yeniden tutuklanarak cezaevine gönderildi.
4 yıl 2 ay daha cezaevinde kalacak olan Seki, denetimli serbestlikten yararlanacak. Seki’nin cezasından, daha önce yattığı 7,5 aylık tutukluluk süresi de düşülecek. Kalan 3 yıl 6 ay cezasının da son 1 yılını denetimli serbestlikten yararlanarak dışarıda geçirebilecek.
13 yıl ceza alan serbest bırakılıyor da 3 yıl cezası kalan mı bırakılamıyor?
***
Âşık bir adam var; Deniz’in nişanlısı işadamı Faruk Salman. Helal olsun ona da. Ben olsam ben de aşkımı saklardım. Belki kanuna aykırı bu dediğim, aman yanlış anlaşılmasın ama duygularım böyle.
Faruk Salman hakkında da “Suç işleyen bir kişiye hükmün infazından kurtulması için imkân sağladığı” gerekçesiyle soruşturma başlatılmış.
Onunla da inşallah konuşacağım.
Not: Deniz’in avukatını aradım, avukat konuşamıyor, çok yoğun, çok aradım, “sonra” dedi.
Serkan Seki ile bin saat konuştum telefonda. Can bir adam, dolu, bilinçli, akıllı, yürekli, devam edeceğiz...
Paylaş