Çok şükür...

Şükür kelimesi çok önemli, inanın ki.

Haberin Devamı

Her gün şükür ettikçe, her şeye ve yanınızda olan herkese şükür; büyük mucizeleriyle geri dönüyor size.
“Çok şükür, Allah’ım şükürler olsun” demek büyük bir etki yaratıyor evrende.
Dinimizde de, Metin Hara’yla çalışırken de, Aylin’le kendini iyileştirme ve Beki’yle melekler çalışması yaparken de, Ho’oponopono ile uğraşırken de hepsinin ortak son sözü “çok şükür”.
Şükrediyor muyuz sizce yeterince?
“Ben şükrediyorum valla” diyenleriniz var, “Aman ya neye şükredeyim, hayatım çok kötü”, “Parasızlık, annem hasta, ülkenin durumu malum” diyenleriniz var.
Size önce bir şey anlatacağım.
Ben 7 yaşındaydım, arada derede bir yaş. Ne bebeğim ne de tam çocuk, öyle bir ara yaş ki bu içim kavruluyor.
Bebek gibi bir şeyi tutturamıyorum, bağırıp çağıramıyorum... Ee peki, koca bir çocuk gibi istiyorum, o zaman da alamıyorum.
Arada deredeyim ya okuyup yazamıyorum, yazıp okuyamıyorum.
Ve ansızın Ankara’ya hastaneye gidiyoruz...
Kalbimde bir şeyler varmış, ama bir insanın kalbinde bir şeyler olması ne demek onu da anlayamıyorum.
Önce bir katater (şimdiki adıyla anjiyo) yapıyorlar bana.
Ama o operasyondan önce annem bir kitap okuyor iki gün içinde. Adı Polyanna.
Bildiğiniz Eleanor H. Porter’ın yazdığı...
Dinliyorum annemi niye bana bunu okuyor diye.
Oradaki mesaj çok net; mutluluk oyunu oyna!
Yani şükür et var olan her şey için.
Size kitabı anlatmama gerek yok herhalde...
Sonra ameliyat oluyorum, iyileşiyorum.
Gerçi kendimi hiç hasta hissetmemiştim ben.
Hep o arkadaşım Esra’nın yüzünden geldi bunlar başıma. Neymiş efendim, Esra hep ağaca tırmanıyormuş, ben ise sürekli bebeklerle oturduğum yerde evcilik oynuyormuşum!
Teşekkürler Esra’ya, çok şükür ki arkadaşım olmuş.
Annem bana Polyanna’yı ameliyat sonrası bir kez daha okuyor, artık kitabı yiyip yutuyorum.
Aradan bin sene falan geçiyor...
Ben aklıma geldikçe şükür etmeye devam ediyorum, her şeyin daha kötüsünün olduğuna, sahip olduklarıma şükür demeyi sürdürüyorum.
Dün bir video çıkıyor karşıma, bir adam nasıl yakışıklı nasıl akıllı.
Adı Nick Vujicic. Kol ve bacakları doğuştan yok onun.
Her türlü sporu yapabildiği kadar yapıyor, hayatından öylesine memnun ki “Ayak parmaklarım iyi ki var” diyor, “Davul çalabiliyorum.”
Bir süredir karalar bağlayan ben “Ayıp sana be Ayşe ayıp” diyorum.
Şükür ediyorum...
Ameliyat olabildiğime...
Erken yaşta evlenip çocuğumu erken doğurmama, babamın torununu görebilmesine...
Yaşadığım evi küçük buluyorum ya... “Salak, şükür etsene başını sokacağın bir çatın var!” diye...
Felçten sonra tutmayan ayağım ve kolum yine çalışıyor diye...
Kızım var diye, ailem var diye, herkes sağlıklı diye...
Türkiye’nin en büyük gazetesinde bir köşem var diye...
Güzelim, gencim, hâlâ hayaller kurabiliyorum diye...
Çok şükür, bin kere, milyon kere...
Şükür edin, inanın size de çok iyi gelecek, sevgiyle...

Yazarın Tüm Yazıları