Paylaş
O zaman çete olmayalım biz, ne olalım; grup, sevgici, haklıcı ya da hepsi?
Evet, adımızı böyle koyalım; Sevgiden, Haklıdan Yanacı.
S.H.Y.
Böyle takılalım dedik beş kişi.
Bana dediler ki “Şansın zayıf”...
“Kaç senelik arkadaşımsınız” dedim, “Neden zayıf olsun, becerikliyimdir, bir kılıkla babamı bile aldattım”...
Peki, S.H.Y. olduk da ne yapacağız?
Erkek arkadaş bulmak falan değil amaç.
Basit, denenmişler onlar.
Takılırız belki arada ama günlük olur. Çete kuruyoruz.
Kadın çetesi... (Bakın gene çete dedim...)
Yetiş Ayşe gibi herkese, her şeye yetişmek amaç.
Haftada bir toplanırız, yazarım da belki.
Bu kadınlar kim, duysanız şaşarsınız. Sorular, çözümler burada. Yazın siz de bana. Beyin fırtınası yapalım. Siz de katılın çeteye, pardon S.H.Y.’ye.
Yine yetiştik
Yazın demişken; Yetiş Ayşe’yim ya, kimin ne derdi olsa bana soruyor, yazıyor.
Serum için bana yazan var ya, “Nerede? diye.
Yani yazan akraba.
“Ayşe, sen bilirsin; serumu oradan mı alacağız, ne alacağız? Hemşire nerede, neden serum saatinde ortada yok?”
Mesela poposunda yara var adamın, besbelli yatmaktan olmuş. Temizleyen mi var? Ümitler mi kesilmiş?
Diyorlar ki; “Sen temizle. Resimle bir de, e mi, çek bulunsun bizde.”
Çok dizi seyrettim. Çok açık belli ettim. Hastanelere de girerim çıkarım, değil mi?
Nihayetinde Yetiş Ayşe’yim, yetişirim.
İnsan hayatı ne ucuz.
Gece beyin ölümüne hükmedilse sana yetişecek bir kişi yok. Allah’a emanet yaşayan, “kaderde ne yazıldıysa o olur” diye kabule hazır bir biziz dünyada.
Gerçi ben de çok kaderciyimdir. Kaderden çok, Allah’ın doğduğum gün, ölüm günümü yazdığına inanırım.
Öyle sanırım. Bilemem ben, Allah bilir. Ama birini daha kurtardık bu gece.
“Ölüyor” dediler. 60 yaşında. Hastane kapısına bırakılıyordu, “hayır” dedik. Araştırdık, bulduk buluşturduk. Yedikule Hastanesi yetişti; başhekim Sedat Altın, var olun. Demek ki daha yaşayacak günü varmış.
Sevilmesi zor adamlar
Çeteden Aynur yollamış; sevilmesi zor adamlar...
* Diego Rivera’ma...
Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego’m. Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden. Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var. Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego... Ben de seni anlamak istedim. Tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. Sen nereye gittiysen, ben de gittim. Sen kimi sevdiysen onu sevdim.
Senin sevmediklerini de sevdim ben Diego. Neden sevmediğini anlamak için, onları sevdim! Ya da sevmeye çalıştım... İçimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. Öfkem dinmedi Diego. Her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. Seninle Amerika’ya gelmemi istediğinde, benim olduğunu sandım. En büyük yanılgım oldu bu belki de. Sen ne benim ne de başka bir kadının olabilirdin. Ruhun buna izin vermezdi. Oysa ki ben sana ait oldum hep.
Bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. Rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. Söküp atmak istedim rahmimi. Kanlar içinde kaldığımda beyaz çarşaflar üzerinde, bana nasıl acıyarak baktığını gördüm. Nasıl korktuğunu ölmemden. Sırf bundan ölmedim ben Diegom. Sen acı çekme diye. Ve beni terk ettiğinde, o kanlar içinde kaldığım günkü acı dolu bakışlarına sığınarak, acılı mektuplar yazdım sana. Bana acı ve geri dön istedim. Buna bile razıydım. Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç... Kurbağa sevgilim, Diego’m... Bana dünyanın en büyük acısını yaşattın. Gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren. Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim... Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
* Frida Kahlo
Paylaş