Analar, babalar, evlatlar...

Anama taşındım taşınalı pek gidesim yok buralardan. Keyfim gıcır, aybaşı fatura derdim yok, manav kasap deseniz canımın çektiğini alıyorum kırk yılda bir.

Haberin Devamı

Aslında hayat tarzlarımız birbirinden çok farklı. O yazsa ben kışım, o kalkarken ben yatıyorum mesela. Bir sürü konuda da anlaşamıyoruz.
Televizyonun sesini bir açıyor, alt kattaki arkadaşı arıyor: “Aaa iyi sen Poyraz Karayel’i seyrediyorsun sesten anladım. Ben o zaman başka bir şey izleyeyim, sen neler oldu sabah bana koşuda anlatırsın!”
Geçen bir balık pişirdi, dedim ki “Az daha kurutsaydın ya anne, canıım balıkları tuzlardık, sonra bir de sirkeler çiroz niyetine yerdik”... “Senin geçen gün yaptığın incikleri mahallenin köpeklerine verdik” dedi, “Hayvanlar sadece kokladı şaştım vallahi billahi!”
Bu arada kendisi 67 yaşında olmasına rağmen bir bilgisayar uzmanıdır. Ben hiçbir şey bilmiyormuşum bu konuda. İki laf ediyorum Facebook’una, “Ayşe bilmiyorsun öyle değil” diyor. Her daim bir kapışma... Şu terlik olayından da kopamadı, beni görünce nedense nostaljisi tutuyor!
Geçen gece eve sabaha karşı dört sularında geldim, baktım Gestapo ve Muhabbet ayakta! “Nerden geliyorsun bu saatte?” diye bir kız bir kız bana! “Aaa” dedim “yok artık, gelmeyedebilirdim yani”... O sırada bir de hıçkırdım ki yanlışlıkla (çok yemişim ne edeyim)!
“44 yaşındayım ben ya”...
“Hayır, benim evimde yaşadığın sürece hesap vereceksin Aral!”
Odama gittim, “Ay ne hoşuma gitti azarlanmak, özlemişim böyle şeyleri” dedim hıçkırıklarımı durdurmak için nefesimi tutup 40’a kadar saymaya çalışırken. Ertesi gün kız kardeşim Ayça’yla çıldırttık kadını, “Yetti” dedi, “Yetti atacağım kendimi Eiffel Kulesi’nden!”...
Yere düştüm koltuktan. Yani dedim, iki köprü var, Galata Kulesi daha nereler... Kendini atacağın yer bile Eiffel! Bu sefer terliği yedim. Bu evden gitmek istememe nedenim, onu çok özlemişim. İngiltere, okul, erken evlilik, boşanınca yalnız yaşama...
18’imden beri ondan uzak kalmışım. Babam desen aynı, hele 16 sene önce de göçtü gitti. Ona hasret çok ayrı...
Kıymetini bilin ya... Özgecan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın, Berkin Elvan’ın, Münevver Karabulut’un, Ethem’in, Abdullah Cömert’in, Fırat Çakıroğlu’nunki gibi ana babalar da var dışarıda.
Ya da hasta evlatları olan...
Geçenlerde bir ana kız aynı saniyede öldüler. Evlat da hasta, anne de... Anne dedi ki; “Ben ölürsem kim bakacak, keşke aynı anda ölsek!” Öyle de oldu...
Yaşarlarken bilelim kıymetlerini.
Not: Ay inşallah benim kızım da okur bu yazıyı, bazen kaytarıyor da!

Yazarın Tüm Yazıları