Paylaş
Bizim dizileri izlemiyorum, nedeni de bir hafta sonrayı beklemeye sabrımın olmaması.
Filmleri kaçırmamaya çalışıyorum elbette. Var ya, harika işler çıkıyor bizde.
Esas hastalığım yabancı film ve diziler. Gerçek anlamda hastalık!
Asla kaçırmıyorum... Hatta not alıyorum hangi bölümü izledim, hangisi çıkacak bu hafta diye, o kadar.
Film derseniz, o da delice. Yenisi eskisi, festivallisi, IMDB puanı en düşüğü, en yükseği.
Böyle bir hayatım var bana özel, babadan geçmiş bir hâl.
En sevdiğim ise gerilim ve korku. Savaş filmi seyretmem mesela ben. O konuda cahilimdir klasikler dışında. Aşk meşk izlerim, komedi de... Ama gerilim, korku olunca hiç kaçırmam.
Beklerim kapıda.
Yalnız, geçen akşam bir korku filmi daha seyredeyim dedim,
Amerikan yapımı, IMDB puanı da yüksek.
Ortasında eh artık dedim ya eh...
Beni bile sinir ettiniz ya! Yahu biraz mı değişemiyorsunuz?
Milyon dolarlarca paraya...
Hep aynı senaryo...
Konu ev yine. Aile klasik.
Şehirde bir halt olur, taşınırlar banliyöye.
Eve girerler; her zaman da kendi eşyalarını kendileri getirirler. Taşımacı şirket az görünür. O ev hiç temizlenmez.
Evler hep pırıl pırıldır ne hikmetse! Hemen aile fertleri evi boyarlar.
Ne kolay iştir o da...
Akşama pizza söylenir, açılır şarap. Mutlu aile tablosu.
Bir ara kasabanın şerifi uğrar: “Hıı siz misiniz yeni taşınanlar, hoş geldiniz, umarım mutlu olursunuz burada!”
Evin çatı katına ya da bodrumuna aileden kimse merak edip bakmaz.
Oralar pislik içindedir, örümcekler, fareler kol gezer. Hatta oralarda eski bir bebek, bir anı defteri, küllenmiş bir fotoğraf, bir kolye illa ki vardır.
Yahu temizlesene o evi bir gıcır gıcır! Merak etmez mi insan bodrumu, çatıyı, temizlemez mi oraları!
Evin köpeği huzursuzdur. Tuhaf sesler çıkarır.
Ne oldu Jack, Jonny, Manny, Gipsy derler.
Eh yerini yadırgadı.
Hadi yatalım sabaha çok işimiz var. Evin en küçüğü ve anne gece pek rahat uyuyamaz.
Ama baba her zaman uyur. Daha şu Amerikan korku filmlerinde ilk babanın etkilendiği görülmemiştir.
Ertesi gün kapılar çarpar. Anne bodruma keşfe iner. Küçük çocuk tuhaf haller gösterir.
Yan evdeki komşu perde arasından pis pis bakar.
Kadın bir anda uyanır olaya.
Yahu biz bu evi neden bu kadar ucuza aldık acaba, yoksa bu evde bizden önce bir şeyler mi yaşandı?
Gider kütüphaneye. Kocasına anlatır, bu evde o onu öldürmüş.
Kiliseye gidilir, rahip çağırılır. Ya bir medyum gelir ya da bir arkadaş. Elinde tütsüler falan... Arkadaş hemen ölür zaten!
Bu Amerikan filmleri hep böyle geçer gider.
Gerilim deyince Alfred Hitchcock izleyeceksiniz kardeşim.
Arka Pencere, Psycho....
Var tabi Amerikan filmlerinde de güzel gerilimler ama korku deyince Amerikalılar yapamıyor bu işi. Bizde son üç-dört yıldır din bazlı sıkı korku filmleri var.
Sıkı! Ben izleyemedim vallahi korktum. Gişeleri ciddi anlamda iyi. Korkunçlar fena ötesi.
Bu anlamda horror movie denilince Amerika’ya yüz basarız vallahi billahi...
Paylaş