Paylaş
“Evlenmeden önce 40 kiloydum. Belim de na böyle incecikti...” Bu sırada eller birleşir, simit büyüklüğünde bir yuvarlak yapılır: “Sülün gibiydim... Dal gibiydim... Tığ gibiydim... Evlendikten sonra böyle oldu... Hele bir de çocuk oldu, olanlar oldu! “Uluslararası Obezite Birliği’ne göre şişmanlığın on sebebinden biri evlenmek. Anlaşılan annelerimizin, teyzelerimizin yıllardır anlattığı o hikâye şehir efsanesi değilmiş.
“Erkeğin mutluluğu göbeğinden anlaşılır... Göbekli erkek mutlu erkektir...” Bu göbek mevzuu, Türk kası hikâyesi ayaküstü akraba sohbetlerinin de olmazsa olmazıdır. Göbeği şiş, damadı mutlu gören akrabalar başlarlar; “Gelin sana iyi bakıyor... Neler neler pişiyor?” Erkeğin göbeğinden eş, dost, kayınvalide, yakın akraba, uzak akraba herkes memnundur. Erkeğin göbek büyüklüğü gelinin iyi bir aşçı olduğuna işarettir. Oysa adam şiştikçe şişiyor, obez oluyor! Ama olsun, karısı becerikli. On dakikada on çeşit yemek yapıyor. Hepten gaza gelmiş, kendini yıldızlı aşçı zannetmiş... Basıyor yağı, basıyor tuzu. Tabii bu arada şişen sadece biricik koca değil, maharetli gelin de şişiyor. Ama kimse taze gelinin kabaran göbeğine, poposuna, basenine alkış tutmuyor.
Bir de iyi kocalar var... Eşi yemek yapmasa da “Amaan boş ver! Yorma hayatım kendini... Söyleriz dışardan...” diyenler. Lahmacunlar, kebaplar, hamburgerler derken ne oluyor? Çiftimiz ekmek arası lahmacun gibi oluyor.
Kızlar benden söylemesi: siz siz olun ne bütün maharetinizi mutfakta harcayın ne de kocanızın fast food oltasına gelin. Becerilerinizi mutfakta değil yatak odasında sergileyin. “Başım ağrıyor... Bu gece olmaz...” diye bahaneler uydurmayın. Hem zevk alın hem fit kalın. Soyunun 8 kalori yakın, öpüşün 68 kalori olsun, ön sevişme 238 kalori, seks 144 kalori...
Ne vereyim abime?
E, tabii evlenince haliyle hayat belli bir düzene giriyor. Sabah kahvaltı ediliyor, en kötü bir sandviç hazırlanıyor. Akşam yemeği deseniz çeşit çeşit... Buraya kadar her şey normal. Sonuçta belli bir düzende yemek yemek neden kötü olsun ki? Ama sıkıntı yemekten kalkınca, televizyon karşısına geçip ayakları uzatınca başlıyor. Kadınlar hemen “Ne vereyim abime?” moduna giriyor. Sonrası malum; salon ve mutfak arasında küçük bir maraton başlıyor. Kahve, çay, meyve, tatlı, çerez, patlamış mısır...
Kimse inkâr etmesin, evlenince herkes ama herkes aynı kafaya giriyor ta ki menopoz, andropoz kapıyı çalıncaya kadar.
“Ohh! Beni alan almış, beğenen beğenmiş... Amaan bana ne!” Rejimler, pilatesler, yürüyüşler, spor salonu üyelikleri yarım kalıyor, sebzenin suratına kimse bakmıyor. Hani ne oldu? Evlenmeden önce kendini paralıyordun. Yemeden, içmeden kesilmiştin.
Şimdi ne oldu?
Koşu bandında hamster gibi koşuyordun? Sağlıklı besleneceğim, sebze yiyeceğim diye yemediğin bir pazarcı teyzeler kalmıştı. Şimdi taktın yüzüğü, attın imzayı yaydın popoyu. Yedikçe yiyorsun, şiştikçe şişiyorsun. Ama... Bilmiyorsun ki uzmanlara göre eşler kilo aldıkça özgüven zayıflıyor, kıskançlıklar başlıyor. Ve tüm bunlar depresyonu tetikliyor. İngiltere’de yaşayan Taryn Wright mesela... Hani şu “Evlilik bana kilo aldırıyor!” diyerek kocasından boşanan kadın. Evlenmeden önce 38 bedenmiş evlendikten sonra 46 olmuş. Kilo aldıkça sinir, stres, depresyon tavan yapmış, özgüvenden eser kalmamış, evlilik rayından çıkmış. Genç kadın şimdi 32 beden... Sadece kocadan değil kilolarından kurtulmuş, tam 45 kilo vermiş.
Peki; evlilikte kilo almanın hiç mi iyi yanı yok? Var tabii! Yapılan araştırmalara göre şişman erkekler daha çok para kazanıyor, daha iyi sevişiyor. Türk filmlerindeki kalantor, fabrikatör adamlar mesela... Nasıl seviştiklerini bilemeyiz ama hepsi kelliferli ve zenginlerdi. Yani bu dünyada her şey erkeklerden yana. Saçları beyazlar karizmatik olurlar, kel kalırlar tarz olurlar, kilo alırlar zengin olurlar... Metabolizmaları deseniz hep fıldır fıldır... Göbek yaparlar, kariyer yaparlar, para basarlar... Yeri gelir kadının üstüne basarlar. Evdeki yetmez dışardakine asılırlar. Sonra da andropoza girip soluğu spor salonunda alırlar. Zaten spor salonlarına şöyle bir bakacak olursanız hep andropozlu adamlar, menopozlu kadınlar ve müzmin bekârlar... Sonuca gelirsek kimse evlendiği kiloda kalmıyor. Mutluluk, düzenli yemek, misafirliğe gitmek, depresyon... Artık siz ne derseniz deyin bir şekilde o kilo alınıyor, su içseniz yarıyor. Sonrası hep aynı muhabbet “Evlenmeden önce 40 kiloydum... Belim de na böyle incecikti...” Sahi evlenmeden önce siz kaç kiloydunuz?
Paylaş