Paylaş
Eteklerinin boyuna, fikirlerinin boyutuna karışılmadan kök salarlar hayata. İzin almazlar sadece haber verirler. Sizin fikrinize, düşüncenize, varlığınıza saygı duymadıklarından değil, iyilikten, güzellikten… İzin almanın prangalarından değil, haber vermenin hoşluğundan. Hesabı ödemeleri, önden önden yürümeleri, ağız dolusu gülmeleri, kız kıza gezmeleri, solo tatilleri bozmasın sizi...
Güzelliği biliyoruz sıradaki lütfen! Bu güzellik meselesinden İzmir’in kadınlarına gına geldi. Bunun daha zekâsı var, yeteneği var, yaratıcılığı var, iletişimi, girişimciliği var. Var da var! Sonra çalışmadığınız yerden sorulunca üzülmeyin!
Kıskançlık mı, o da ne? İster Hollywood yıldızı olun, ister Bollywood… Ne yaparsanız yapın, sizi kıskanmayacak! Bir kere özgüven tavan, kıskanmak için fazla iyiler.
Moda yoktur, moda zaten o’dur! İstanbullular gibi dünya markalarına, çantalara, ayakkabılara servet harcamazlar. Onların sokak arası butikleri, butikten butik pazarları, gül gibi Gül Sokakları vardır. Tarzları ve zevkleriyle ne giyseler yakışır, İzmirli kadın kendine her şeyi yakıştırır.
Sıcak, samimi, içten… İzmirli kadın güleçtir. İzmir gibi sıcak, samimidir. Beş karış suratla gezmek, selamsız sabahsız geçmek İstanbul adabı.
Lafı hiç dolandırmayacak pat diye söyleyecek. Bazen insanın sinirine dokunur ama alışın, onunki patavatsızlık değil, açık sözlülük.
Ete veda, ota merhaba! Cibesi, dağlaması, deniz börülcesi, ebegümeci, gelinciği, hardalı, körmeni, radikası, turp otu, yabani marulu, rezenesi, bir başkadır şevketi bostanı… İzmir kadınıyla aranızı güzel tutmak için otlarla da aranız iyi olacak.
Asfalyaları attırmayın! “Geliyom, Gidiyom, Napıyon?” bu işin altın kuralı. Çekirdek “çiğdem”, simit “gevrek”, domates “domat”, çamaşır suyu “klorak”…
Paylaş