Paylaş
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre yetişkinler günde ortalama üç kez yalan söylüyorlar. Başak Tokatlıoğlu ‘mitomani’ adıyla bilinen ‘yalan söyleme hastalığı’ için “Bir hastalıktan çok bir davranış bozukluğu” diyor. Ve devam ediyor: “Yalan söylemek kişinin kendini aldatması ve bununla birlikte başkalarını da aldatmaya çalışmasıdır.” Davranış bozukluğu olarak nitelendirilen ‘mitomani’ günümüzde sanal âlemin yaygınlaşmasıyla giderek artıyor ve durumun fark edilmesi güçleşiyor. 40’lı yaşlardaki bir erkek kendisini 20’li yaşlarda, yakışıklı, kariyer sahibi bir genç olarak tanıtıp kızlarla yazışabiliyor. Gene aynı şekilde 25 yaşında bir genç kız kendisini erkek olarak tanıtıp hemcinsleriyle kimliğini belirtmeden flört edebiliyor.
KENDİ YALANINA İNANANLAR
‘Mitomani’nin en büyük özelliği kişinin çok fazla yalan söylemesi ve kimi zaman söylediği yalana kendisinin de inanması. Zaten işin en tehlikeli yönü de bu. Hepimiz günlük hayatta küçük, pembe, beyaz yalanlar söylüyoruz. İşe geç kaldığımızda hiç tereddüt etmeden “Kaza vardı”, “Trafik çok yoğundu”, “Kızım hastalandı” diyebiliyoruz. Bunlar ufak tefek yalanlar olsa da çok kez söylendiğinde masumiyet yerini tehlikeye bırakıyor. Kişinin adı bir anda ‘yalancı’ya çıkabiliyor. “Gözümün içine baka baka yalan söylüyor” dediğiniz insanlar var ya işte onlar yalan söyledikleri açığa çıktığında bile yalan söylemeye devam ediyor ve bu durumu sonuna kadar inkâr ediyorlar. Dostlarından tepki de alsalar, günün birinde arkadaşsız da kalsalar yalan söylemeye devam ediyorlar. Peki, hiç mi pişman olmuyorlar? Kısa süreli de olsa hafif bir pişmanlık duyuyorlar tabii.
PİNOKYO ETKİSİ
Eğer eşinizin, sevgilinizin yalan söylediğini hissederseniz yüzüne, burun çevresine ve gözpınarlarına dikkatlice bakın. Çünkü İspanyol bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre, yalan söylendiğinde burun çevresiyle gözpınarında yer alan göz çukuru kasında ısı artışı meydana geliyor ve beyin etrafını kaplayan en büyük doku ‘insula’ faal duruma geçiyor. Ve bu durum ‘Pinokyo etkisi’ olarak biliniyor.
NEDEN YALAN SÖYLÜYORUZ?
Başak Tokatlıoğlu’na soruyorum: “Bu insanlar neden yalan söylüyorlar?”
“İnsanoğlunun yaşantısı temel olarak acı ve haz üzerine kuruludur. Bu nedenle kişiler acıdan kaçma ya da acılarını erteleme ihtiyacı duyarlar. Bu durumda imdadımıza yalan yetişir” diyor Tokatlıoğlu. Tabii sadece acılarımızı ertelemek için yalan söylemiyoruz. “Özgüven eksikliği, değersizlik ve yetersizlik duyguları… Anlaşılmamak, suçluluk duygusunu bastırma isteği, kişilik bozuklukları” da durumu tetikliyor. Yine bir araştırmaya göre insanlar en çok eşlerine, sevgililerine ve iş arkadaşlarına yalan söylüyor. Hakkında en fazla yalan söylenen konu ‘eski sevgili’ ve ‘ev işleri’. Erkekler daha önce birlikte oldukları kadın sayısını fazla göstermek için yalana başvururken kadınlar tam tersi biçimde birlikte oldukları erkek sayısını azaltıyor. Ve ne yazık ki bir hastalık gibi yalan kişiden kişiye bulaşıyor. Anne-babalar, akrabalar, öğretmenler... Hepsi yalan söyleme alışkanlığı kazanmamızda büyük rol oynuyorlar. Tokatlıoğlu’na “Yalanın cinsiyeti var mı?” diye sorduğumda “Kız çocukları daha baskıcı bir tutumla yetiştirildikleri için yalan söyleme davranışları artıyor” diyor. Ayrca çocuklarımız da yetişkinler gibi yalan söyleyebiliyorlar.
HAYAL GÜCÜ MÜ YALAN MI?
“Çocuklarda görülen abartılı söylemler ve hayallerle ilgili ifadeler yalanla karıştırılmamalı” diyor Tokatlıoğlu. Çocuğunuz dev bir kedi gördüğünü ya da bebeğiyle konuştuğunu söylerse hemen paniğe kapılmayın. Çünkü çocuklar anlattıkları olaylara zengin hayal güçlerini katabiliyorlar. Ama “Hayır, benim çocuğumunki hayal gücü değil, yalan” derseniz, yalanın altındaki nedenleri araştırmalısınız. ‘İlgisizlik, sevgisizlik, çekingenlik, suçluluk duygusu, saldırganlık, korku, hayranlık kazanma isteği’ çocukları yalana itebiliyor. Peki, bu durumla nasıl başa çıkacaksınız? Tokatlıoğlu; “Anne-babalar çocuklarını çok iyi tanımalılar. Aşırı otoriter ve baskıcı olmamalılar. Çocuklarını tehdit etmemeliler. Onlardan başaramayacakları şeyler istememeliler. Kızıp, bağırmakla yalancılığı önlemeye çalışmamalılar” diyor. Tabii her şeyin başında çocuklarımıza iyi bir rol model olmalıyız. Çocuklarımızı yalanlarımıza ortak etmemeliyiz.
Teknolojinin zaferi
“Oturduğunuz yerden çiftlik yönetin” başlıklı röportajım büyük ilgi gördü. “Nasıl bahçe sahibi olabiliriz? Uygulamaya nasıl ulaşabiliriz? Semih Salnur’la nasıl iletişime geçeriz?” gibi birçok e-mail aldım. Herkes bir bahçesi olsun istiyor, herkesin gönlünde bir çiftçi yatıyor… Su ürünleri yüksek mühendisi Semih Salnur’un “Turkcell destekli Benim Bahçem” projesinde yer alıp bir bahçe sahibi olmak için Turkcell’e başvurabilirsiniz.
Paylaş