‘Eğitim şart’ ya TEOG?

Bütün yıl TEOG’la yattık, TEOG’la kalktık. Biz veliler patlamaya hazır bomba, çocuklarımız stres topu...

Haberin Devamı

Peki şimdi ne olacak?


8 Eylül’de okullar açılıyor, bugün ayın 31’i... Stres bitti mi? Bitmedi, tam gaz devam. Ne kıştan bir şey anladık ne de yazdan. TEOG’ nedir, ne değildir, iyi midir, kötü müdür anlayamadan kendimizi bir yarışın içinde bulduk. “Kim korkar TEOG’dan?” dedik, Don Kişot gibi başladık yel değirmenleriyle savaşmaya. En iyi dershaneleri bulduk, baktık dershanelerle iş bitmiyor, özel ders için en iyi öğretmenlerin peşine düştük. Derken kendimizden geçtik. Biz veliler patlamaya hazır bomba, çocuklarımız stres topu oldu. Koçların, danışmanların, psikologların kapılarını aşındırdık. Küçücük yaştaki çocuklarımıza şeker gibi antidepresan yutturduk. Yeni sistemle bir türlü barışamadık. Ya biz sistemi anlayamadık ya da sistem bizi anlamadı.
Önce “TEOG’da stres yok, başarı var” dediler, büyük bir “Oh” çektik. Sözde araştırmalar yapıldı, öğretmenlerin müfredatı yetiştirmek için daha özenli çalıştığını, sınavın öğretmen-öğrenci ilişkisini olumlu etkilediğini, öğrenciler kendi okullarında sınava girdikleri için motivasyonlarının arttığını, daha planlı çalıştıklarını, dersi derste öğrendiklerini, okullardaki devamlılık oranında artış olduğunu söylediler.

Haberin Devamı

Amacından şaştı

Ama işin doğrusu pek de söylenenler gibi olmadı. Uzmanlara göre “TEOG amacına ulaştı”, velilere göre “TEOG amacından şaştı!” Çoklu sınav sistemi eve düşen yıldırım gibi herkesi çarptı. Her yeni sınavda uzmanlar tavsiyeler yağdırdı, ama o tavsiyeler kapanın elinde kaldı. “Sınav stresi gereksiz... Unutmayın bu sadece bir sınav...” dediler. Biz de bunun sadece bir sınav olduğunu düşündük ama gelin görün ki bunu kendimize de, çocuklarımıza da anlatamadık. ‘Sınav’ zaten doğuştan stresli bir sözcüktü. Sonuçta uzman tavsiyeleri sınıfta kaldı, hepimizin nurtopu gibi stresi oldu. Sınav geldi geçti, kep törenleri, mezuniyetler oldu bitti, yaz geldi çattı. Tatil yapmak yerine gözler TEOG sonuçlarına kilitlendi. Dışarıda deniz, kum, güneş evlerde 40 derecenin üstünde sinir, stres ve TEOG.
Yerleştirme takviminde tarihler şaştı, sonuçlar geç açıklandı, hayat altüst oldu. Ortak sınav puanları, okulların kontenjanları, yerleştirme esas puanları, kesin kayıtlar, nakil dönemi... Maraton bitti derken, yeniden başladı... Tercihler e-okul üzerinden yapıldı, karşımıza üç seçenek çıktı; “Özel yetenek sınavıyla yerleştim”, “Özel okula kayıt yaptırdım”, “Tercih yapmak istiyorum”. İlk iki seçenekten birini işaretleyen yandı, tercih yapamadı. Durum böyle olunca çocuğunu özel okula yazdıran da “Tercih yapmak istiyorum” demek zorunda kaldı. Hız problemlerindeki gibi karşımıza ‘A’ ve ‘B’ grubu çıktı. Hangi gruptan kaç tercih yapılır, başımıza ne işler açılır şaştık kaldık.

Haberin Devamı

İstediğim okula girebilecek miyim?

Zamanla aydınlandık. A grubundan 15, B grubundan da en az bir tercih yaptık. A grubunda il ve okul türü sınırlaması yoktu. B grubundaysa il, ilçe, semt sınırlaması vardı. Ama karışıklık sınırları aştı. Yerleştirme sonuçları açıklanırken sistem ‘ha çöktü, ha çökecek’ noktasına geldi. Çocukları uyku tutmadı, bizler bilgisayar-sosyal medya-televizyon arasında telef olduk. Sonuçlara gelince ‘çoklu sınav sistemi’ oldu ‘çoklu curcuna’. Tercihte bulunmayan 134 bin 788 öğrenci Bakanlık tarafından herhangi bir okula yerleştirildi. 134 bin çocuğun 40 binine piyangodan imam hatip çıktı, geriye kalan 94 bin çocuğu da meslek lisesi pakladı. Bursa’ya taşınan öğrencinin kaydı İstanbul’a yapıldı, Avrupa yakasında oturana Anadolu yakası uygun görüldü, moraller hepten bozuldu. Üstüne bir de nakil yarışı başladı. Yerleştiği okuldan memnun kalmayan, tercihi özel okuldan yana olan nakil aldırmak için sıraya girdi. Ama olan yine çocuklara oldu, işler arapsaçına döndü. Nakil için talepte bulunan özel okullar ‘öğrenci e-okulda kayıtlı’ mesajını görünce nakil alamadı, okullarda kontenjan boşalmadı. Özel okula gidecek olan öğrenci, devlet okulu bekleyenin koltuğuna şimdilik el koydu. Bırakın bizi çocuklar bu yaşta ‘İstediğim okula girebilecek miyim? Şimdi benim okulum yok mu? Kontenjan boşalacak mı?’ derdine düştü.
Geçmişe bakıyorum; sınav, sistem, stres... Hiçbiri yoktu. Hayatımıza bu 3 ‘S’ girince, özlemini çektiğimiz diğer 3 ‘S’; sevgi, saygı, sabır otomatikman çıktı. Hamuru stresle yoğrulan, sistemle, sınavla kabartılan bu çocuklardan sevgi, saygı, sabır bekle dur... Biz ki onlara stresi, yarışmayı öğrettik, hırsı, sınavı öğrettik. Soruyorum sizlere peki şimdi ne olacak? Bu çocuklar yeni okul dönemini nasıl bir ruh haliyle kucaklayacak? Nasıl sakinleşecek? Hayatlarının baharı olan 14 yaşı nasıl taze tutacak?

Yazarın Tüm Yazıları