Paylaş
Babamın şakaları ve annenin espirileri boldu. Fakat çalışmaktan yorgun düşmüş, bir an evvel yemeğini yiyerek dinlenmekten başka hiçbirşey düşünemedikleri halleri de aklımda...
Bir de büyük ailenin biraraya geldiği o kalabalık yemek sofraları hiç aklımdan çıkmıyor. Esprilerin havada uçuştuğu, kahkahaların atıldığı sohbetleri unutamıyorum. Hatırladıkça halen mutlu olurum. Çünkü güldüğünü gördüğüm ve haliyle mutlu olduğum yüzler benim en yakınlarım.
"Gülmek ve espri yapmak çok şahane bir icat olmalı" şeklinde bir düşünceye sahip olduğumda artık ilkokul sıralarındaydım. Bizim kültürümüzde ciddi görünmek önemlidir. Sürekli gülümseyen, espiri yapan insanları sevsek de düşüncelerini çok önemsemeyiz.
Halbuki kundakdaki bebekler bile, gülümseyen yüzlere tepki veriyor, güldüğü zaman sağlıklı olarak kabul ediliyorlar. Bu durum yetişkinler için de geçerli.
Yetişkinler kızdığında, evde anne-baba, sınıfta öğretmen, ilk uyarısı gülmeyin olmaz mı? Olur.
Oysa ki hepimiz öyle gülünç haller içindeyiz ki... Bize bunu gösteren tek şey mizah.
Bize mizah gerek.
Işim gereği ebeveynlerin çocuklarına dair şikayetleri dinliyorum. Genel kanım şimdiye kadar hiç değişmedi. Olay şu; yetişkinler çocukların tıpkı kendileri gibi ciddi(?), kolay kolay gülmeyen, sevincini tüm coşkusuyla yaşamaktan yana kaygı duyan bireyler olmasını istiyorlar. Fakat çocuk dediğimiz bambaşka bir şey. Cıvıl cıvıl... Istedikleri tek şey mutlu dünyalarında yaşamak.
Hadi şimdi gidebildiğiniz kadar geriye gidin. Hatırladığınız yüz ifadelerine bir göz atın. Yüz ifadelerindeki duygular neler? Bir de şunu hatırlamaya çalışın. Yanında olmaktan en çok keyif aldığınız kişiler kimler? Yüz ifadelerindeki duygular neler?
Ziyarete gelen neşeli teyzeler, abiler, ablalar veya komşunuzun komiklikleri mi?
Yetişkin olunca, hele hele ebeveyn olunca mizaha ve gülmeye olan açlığımız katlanarak artmıyor mu? Bence evet. Gülmek için para verdiğimiz insanlar, filmler ve benzeri yapımlar yok mu? Evet, var. Ciddi olmak için bu kadar ısrarcı olmak büyük bir kayıp.
Kariyerini bırakıp Kanada' da illüstrasyon okuyan bir tanıdığım var. İsmi Gülten Kavurmacıoğlu. Onun kadar ciddi konuşan fakat bir o kadar da sıkı espiri yapan ve kankalarla gülen tırnak içinde, kariyer sahibi kadın azdır. Yöneticilerden alışık olduğumuz, havaya kalkan gergin kaşların yerinde yeller esiyor. Üstelik tatlı iki kırmızı yanak. Bakın geçen gün ne paylaşmış:
"2017' de hazır olun, meddah olmaya niyet ettim. Herkes kitap yaz diyor, inadına mizah diyorum. En büyük korkumuz komik duruma düşmek ve gülünç karşılanmak değil midir? Ben zaten komiğim ve gülünç durumdayım. Hadi buradan buyurun; üzerimizdeki sosyal bilinç, kültürel bilinç kıskacını, bizi özümüzden ayıracak duvarları mizahtan daha iyi yerle bir edecek bir yöntem biliyorsanız hemen söyleyin."
Vallahi ben bulamadım. Siz bulabildiniz mi? Mizahtan daha iyi bir yöntem olmadığına eminim. Ya siz?
Danışanlarıma genelde "evinizden mizahı eksik etmeyin" derdim. Nasıl sorusuna verdiğim yanıt basit: mizah dergilerini takip edin.
Şimdilerde ebeveynlerin, çocuk ve ergenlerin imdadına yetişmiş bir dergi var. Süper Penguen. Selçuk Erdem ve Erdil Yaşaroğlu' nun öncülüğünde çıkan dergi şimdiki ebeveynlerin komik hallerini çok iyi yakalamış. Tabi çocukların ve ergenlerin de öyle. Farklı kılan espirilerdeki düzey, içeriğin entellektüel bir kalitesinin oluşu. Selçuk Erdem' in eşi uzman psikolog Deniz Bolsoy Erdem' in katkısının büyük olduğuna inanıyorum. Ilk sayıyı çok beğendim. Favorim Laa ve Loo. Hatta dergi sayesinde oğlum içim çok şekilli köpekbalıkları çizebiliyorum.
Oğlum Ata büyüdüğünde, hatırlayabildiği kadar geriye gittiğinde ciddi olmak için kendini kasan bir anne değil, kahkahalarla güldüğü paylaşımlarımızı hatırlasın. Bunu çok isterim.
Herkes maddiyata dayalı mirası çok önemser ama bizi biz yapan ebeveynlerimizden kalan psikolojik mirastır. Bu nedenle ve bir kez daha diyorum; evinizden mizahı eksik etmeyin.
www.aylinanne.com
https://twitter.com/AylinAnne
Paylaş