Merkür-Güneş Kavuşuyor… Bir şey yapmak zorunda değilsin.

Dün bir tartışmaya girmemek ve restleşmemek için bulunduğum ortamı sakince terk ettim.

Haberin Devamı

Giderken geride maskemi unutmuşum. Sırt çantamla haldur huldur sahile yürürken bir baktım ki maskem yok. Hoppa geri dönsem dönemem.

Bir yerden maske istesem kim verir?

Birkaç markete girdim. Yok maskemiz dediler yolladılar.

Nöbetçi eczanelere bakıyorum ama uzakta birçok yer.

 

İyice gerildim. Tartışmayayım diye kaçtığım alanda unuttuğum maskeme mi yanayım, çantamda yedek olmayışına mı? Arabamın anahtarının yanımda olmayışına mı?

Eve dönemeyişime mi?

Evde tazecik yaptığım kızılcık şurubum vardı…Buz gibi… Onu içemediğime mi?

Kendime mi güleyim? Mars-Plüton karesini idare ederken maskeyi unutuşuma mı?

 

Sistem diyor ki illa git dövüş.

Git o maçı al gel.

 

Yok arkadaş yapmayacağım :)

Haberin Devamı

Sonra ara sokakta bir kaldırıma oturdum. Sırt çantamı açtım.

Laptop arasında beyaz bir şey gördüm.

Gözlerime inanamadım. Bir baktım maske…

Nasıl takıp sevinçten sahile yürüdüğümü bilmiyorum.

Sonra güldüm, sonra biraz gözlerim doldu.

Ama hoş bir andı…

Neyse bir şekilde sisteme direndim. Dövüş yok demiştim:)

*

Sonrasını düşünmedim. Ama sadece o an bunu yapmayacaktım. Başardım.

İnsanlar neden sakin kalamıyor?

Neden kaos bu kadar hoşlarına gidiyor.

Ben yüksek sese dayanamıyorum?

Ben kabalığa dayanamıyorum?

Artık açıklama da yapmıyorum.

Ne kötü bir huyum oldu benim böyle…

Kimseye haber vermeden gidiyorum.

Yaşlanmak bu mu acaba?

Yahu kafam hiç kaldırmıyor. Ne kimseye kendimi izah etmek ne savaşmak ne ben bildim demek…

Bu işlere hiç kafam çalışmıyor.

*

Sonra yolda yürürken düşündüm... Bu akşam o korkunç gecenin 21.yılı.

 

Neyse 21 yıl önce 16 Ağustos 1999 akşamı aklıma geldi. Babam evde terör estiriyordu. Küçük kız kardeşimin 40’ı çıkıyordu. Yeni doğmuştu. Ona bakıyordum evde. Ben 15 yaşındaydım. Annem o gece tüm buzdolabını temizledi. Hatta kardeşimi uyuttuktan sonra annemin o buzdolabını nasıl öyle bembeyaz yaptığına inanamamıştım.

Nasıl babama kırgın ve üzgünse tüm hıncını dolaptan almıştı.

Haberin Devamı

O gün Kızılcık şurupları yapmıştı ve çilek reçelleri elleri ile dolaba yerleştirmişti.

 

Gece babam huysuz ve huzursuz. Sürekli kızgın. Sürekli talimat veriyor. Babam uyusa da bende müzik dinlesem diye bekliyorum. ABD’den bana getirdiği son model Walkman ’im var elimde. Tonla kaset çantam var. Ha bire BENDENİZ dinliyorum. Herkes uyudu annem gece 12 kardeşimi emziriyor ve üç saatte bir yine emzirecek diye başında uyuyor. Gece 03:00, ben radyoda MUZO’yu dinlerken uyuya kalmışım. Büyük bir gürültü ile uyandım.

 

O an olanlara inanamıyorum. Hayatımda öyle bir gürültü duymadım ve görmedim. Kardeşimin salonda giden gelen beşiğini görüyorum. Babamın beni ensemde tutup kapı arasına koyup sarıldığını hatırlıyorum. Bu arada beşikteki kardeşime ulaşmaya çalışıyor. Diğer kardeşlerim ve hepimiz sarıldık. Annem bize dua okutuyor. Tekrarlayın dediklerimi diyor. Ağlamıyoruz bile. Tam durdu deprem dedik ve o sırada merdivenlere koştuk.

Haberin Devamı

Bir daha gümleyerek bir ses. Geri yerimize döndük. Bu sefer elektrikler gitti. Her yer zifiri karanlık. Kardeşlerimle aşağıya indik. Sadece hatırladığım şey apartmandan çıkarken her yer ıslaktı. Ayağımda terlik yoktu. Dokunarak sağa sola gidiyorduk. Neden her yer ıslaktı onu düşünüyordum. Aklım almadı. Meğerse sitenin havuzu boşalmış ve o sarsıntı ile taşmış. Sabah oldu gün aydınlandı. Eve çıkamıyoruz bile. Her yer sallanıyor. Birkaç gün sonra çıktık. Buzdolabında kızılcık şurupları ve reçeller dolaba yapışmış. Güzelim kızılcık şurupları dağılmış. O sahneyi unutamıyorum. Annemin ağlayarak temizleyip hıncını aldığı dolap bile kendini infilak etmiş. Gözyaşı ya da kırgınlıkla iş yaparsan olacağı bu işte…

 

Haberin Devamı

17 Ağustos unutulacak bir şey değildi. Biz şansımız vardı böyle kurtulduk. O gün kurtulamayan şu an yaşasaydı 21 yaşında olacak ne çocuklar vardı. Arkadaşımın annesi evladını gölcükte kaybetti. Ananesine ve dedesine tatile göndermişti çocuğunu.

O gece depremde kaybetti. Hala hastanede doktor gözetiminde tedavi görüyor.

Yani 21 yıldır yaşayan bir ölü…

Belki milyon tane böyle hikâye…

Sesini duyan var mı?

Yok…

Büyük bir sessizlikle yaşıyor.

Allah bir daha böyle bir acı ile imtihan etmesin hiçbirimizi…

17 Ağustos unutulmaz…

Bende eve döndüm, 10 bin adım atmışım.

Müzik dinledim yolda ve bunları düşündüm.

Bu sefer 21 yıl sonradan farklı olarak baktığımda ne değişti diye düşündüğümde artık kendi kontrol edebildiğim bir huzur ortamı sağlamışım. Birde o dolapta buz gibi yaptığım kızılcık şurubunu ertelemeden size bu yazıyı yazarken içtim. Sonuçta insan hep aynı noktaya dönüyor ama aynı insan olarak değil…

 

Hepimize afiyet olsun…

Mutlu günler diliyorum.

 

Haberin Devamı

Merkür-Güneş kavuşuyor ne yapayım?

 

Her yerde milyon tane yazı okuyacaksınız. Merkür-güneş kavuşuyor. Şu saatte dilek dile, kâğıda bir şey yaz ya da onu yak bunu yakma. Yok ben bunu suya mı atsam gibi bir sürü konu gündeminizde olacak. Allah aşkına bu işlere bulaşmayın. Allah sizin dualarınızı belli saatlerde kabul etmiyor arkadaşlar. Allah bir insanın kalbini 40 defa yoklarmış. Bunun saati olmaz. Bilmeniz gereken şey sadece Merkür-güneş kavuşumunda yaralayıcı konuşmalar yapmayın. Dil yarası unutulmaz. Kibar olun. Nazik olun. İyi insan olun. Bugünlerde sipariş usulü iyi olacaksanız hiç olmayın daha iyi…

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları