Paylaş
Sabah saatlerinde Ay-Jüpiter kavuşumunun gerçekleşmesiyle içsel anlamda tutku duyduğumuz konu ve durumlara karşı yükselebileceğimizin mesajını veriyor. Ekonomik koşullarınızı dönüştüreceğiniz önemli bazı girişimlerde bulunmanız adına gayet başarılı bir gün geneli. Ay-Kiron üçgeni ise gelecekteki potansiyel gelişmeleri bize gösteren tohum ekme zamanlarıdır. Olaylar ya bir sürecin zirvesi ya da bir süreci başlatan katalizör olabilirler. Benzer şekilde kişinin karma hasadında mı olduğunu yoksa yeni tohumları mı ektiğini tam olarak bilmenin kesin bir yolu olmadığı halde, bazı transitler arasında işaret edilmesi gereken genel bir farklılık vardır. Satürn ve Plüton’un transitleri çoğunlukla hasat dönemleri, geçmiş eylemler ve düşüncelerin sonuçlarıyla karşılaştığımız zamanlardır. Satürn transitleri genelde kader olarak kabul edilebilecek olaylarla ilişkilidir.
Bu yüzden Ay’ın Jüpiter ile teması sizlere yeni planlar, arzular ve gelişmelere yeni kapılar açar. Geleceğe yönelik ihtimallerle bağlantınızı kurar. Sizi yeni deneyim alanlarına sevk eder. Önemli olan yeni alanlara geçerken daha esnek ve uyumlu olmayı öğrenmenizdir.
Özellikle bugün eski yaralarınızı kaşımayın, kaşıyanları da sevmeye çalışmayın. Onun yerine kahve için… :)
Gelelim günün Tavsiyesine;
Bir zamanlar Afrika'da kayıp bir şehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki eşya ve yükleri, hayvanların ve yerlilerin yardımı ile taşıyarak uzun bir yolculuğa çıkarlar. Kafile zor tabiat koşullarında, balta girmemiş ormanların içinde ilerleyerek, nehirleri, çağlayanları geçerek yolculuğa günlerce devam eder. Fakat günlerden bir gün yerlilerin bir kısmı birden dururlar. Taşıdıkları yükleri yere indirir ve hiç konuşmadan beklemeye başlarlar. Ulaşmak istedikleri yere bir an önce varmak isteyen Batılı arkeologlar bu duruma bir anlam veremez, zaman kaybettiklerini, bir an önce yola devam etmeleri gerektiğini anlatarak, yerlilerin neden durduklarını öğrenmek isterler.
Fakat yerliler büyük bir suskunluk içinde sadece bekler. Bu anlaşılmaz durumu, yerlilerin dilinden anlayan rehber, onlarla bir süre konuştuktan sonra şu şekilde ifade eder: "Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor."
Bu sahne, Michelangelo Antonioni'nin 1995 yapımı "Par dela les Nuages" (Bulutların Ötesinde) adlı filminden alınmıştır. Modern şehir hayatının ve çağımızın getirdiği en büyük sorunlardan biri bu; "hızla, sonu bir türlü gelmeyecek olan hedeflere doğru çılgınca koşuşturmak" ve koşuştururken etraftaki ayrıntıları, manzaraları, küçük mutlulukları, kısaca hayata dair pek çok yaşanası güzelliği görememek ve kaçırmak...
Dememiz o ki; İlkelliğe seyirci kalmak, duyarsızca sadece bakıp geçmek ve gitmek çağımızın en önemli hastalığıdır. Duyarlı olun.
Mutlu günler dilerim…
Paylaş