Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınavdır. Karne gününe ithafen…

Yıllar önce lise de karne alacağım gün aklıma geldi.

Haberin Devamı

Edebiyat dersi karneme 2 gelmişti.

Şimdi diyeceksiniz ki hanımefendi yakışıyor mu koskoca yazarsınız, kitapevlerinde kitap imzalıyorsunuz her gün köşe yazıyorsunuz edebiyat 2 olur mu?

Evet, kompozisyonlarda sürekli devrik cümle kullanıyorum diye bunu almıştım ve nitekim bunu bir türlü düzeltemiyordum. Yüklem başta oldu mu hep daha heyecanlı oluyordu cümle çünkü. Bak gene aynısı yaptım.

Hoca ne bilsin benim koç burcu olduğumu. Babam akşam karnemi görecek diye kalbim sıkışmıştı ve nefes alamamıştım. Hastaneye gitmiştik. Babam bir akrep babası olarak sizce bunu rol olarak algıladı mı? Elbette algıladı.

Doktorla gülüştüler filan, doktor dedi ki valla karne günü çocuklarda genelde oluyor nefes darlığı, sorun yok. Notlarımı sordu sonra babam güldü. Babam asla böyle şeylere takılmazdı, ben hep korkularımı ve insanları kafamda büyütürdüm. Ne de olsa satürn akrep kişiyim. O günü atlattım.

Haberin Devamı

Nedense Satürn akrep olan ben, tabi ki akrep olan babamla bu korkuyu kendi zihnimde yaşıyordum ama babamın karnemin zayıf olup olmaması aslında umurunda değildi. Hep sağlık olsun der. Hayatta her şeyi çözeriz der. Yaşam felsefesidir. Öyle büyüdük,şükür…

Ama sonra biliyor musunuz ne oldu? Evren her haksızlığı ödüyor diyoruz ya…

Üniversiteye başladığımda Türk dili dersi diye bir ders vardı. Hocası bu dersi sadece bir kompozisyon yaparak değerlendireceğini ve dönem puanını buna göre vereceğini söylemişti. İşte o an tek düşündüğüm kesin kaldığım olmuştu. Eski korkum tetiklenmişti.

Sürekli yazılarımı yazarken cümlelerimi kontrol ediyordum. Üniversitede hocam şöyle dedi; kendiniz olun o zaman kazanırsınız. Bana o hikâyenin geçmesi lazım. Neyse o zaman haritasına baktığım bir arkadaşımın hayat hikayesini yazmıştım. Dedim ki içimden hem devriksin hem astrolojiyi karıştırdın hadi kızım inşallah kalmazsın. Âmâ içimden bir ses iyi olacakta diyordu. Yine Jüpiter yay burcundaydı o zamanlarda da. Neyse lafı uzatmayayım ben sınıf birincisi olmuştum. Meğerse hocamızın en sevdiği edebiyat tarzı devrik cümle kullanılan tarzmış ve ben hocaya nasıl olur dedim.

Haberin Devamı

Kompozisyonun devrik cümle ile dolu ve bu muhteşem. Bunu biz edebiyatçılar çok deneriz ama çok sık yapabildiğimiz bir şey değil. Sen iyi bir yazar olabilirsin ama Bilgi Teknolojileri ve yazılım okuyorsun. Bu imkânsız gibi duruyor ama yine de seni kutlarım demişti.

Sonra benim yazımı Milli eğitimin bir yarışmasına gönderdi. Onda da 2.olmuştu. İlerleyen zamanlarda o kompozisyonumu sizler için hazırladığım kitabıma koyacağım. Meraklıları okuyabilir.

Nitekim o dönemlerde aile büyüklerinden hep şunu duyardım. Hayat karneniz başarılı yüksek olsun çocuklar bunlar önemli değil. Tabi 1. Dereceden akrabalar hemen bilmem kimin çocuğu ile kıyaslamaya başlardı. Az çekmedim bende bu karne işlerinden bakmayın.

Haberin Devamı

Ay bugün ikizler burcunda çok konuştum biliyorum ama durun bir ufak hayat dersim daha var.

Bir de ortaokul da çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. İngilizce öğretmenimin kızıydı. Ama ne eğlenirdik ne severdik birbirimizi. Sürekli yan yana otururduk. Birlikte kurslara yazılırdık, ders çalışırdık. Hayatımda inanılmaz bir motivasyon kaynağıydı. Yengeç ya da aslan burcu olduğunu anımsıyorum hayal meyal. Yazın kutlardık doğum gününü. Orta 2. Sınıfta matematikte negatif ve pozitif sayılara geçmiştik ve o dönem öyle bir hastalanmıştım ki 1-2 ay boyunca okula 15 günde bir görünüp geliyordum. Tüm dersleri kaçırıyordum. Raporlarla gidiyordum. Kulak enfeksiyonu geçirdiğim bir dönemdi. O sıralarda negatif sayıları çıkarma -toplama işlemi geçmişler ve ben hiçbir şey anlamıyordum.

Haberin Devamı

Şimdi düşünüyorum da, taa o zamanlardan negatif olan hiçbir şeye aklım ermiyormuş ne bileyim…

Vel hasıl o dönemde İngilizce öğretmenimin kızı en yakın dostum, kardeşim matematik sınavdan 5 almıştı bende 3 almıştım. Hatta hoca açıklarken şöyle demişti “Aslında 2 verecektim ama son puanlardan hasta olduğunu bilerek 3 verdim dedi” ben yıkıldım o an.

Ertesi gün eve gittim deli gibi matematik çalışıyorum. Yanımdaki arkadaşıma yetişmem lazım çünkü biz başarılıyız, sınıfın en çalışkan iki kızıyız mantığıyla. Ertesi gün bir geldim en yakın arkadaşımın yanında başka biri oturuyor. En yakın dostum, kankam dediğim kişi gitmiş başka bir kızla soru çözüyor.

Yanına gittim nasıl kıskandım. Neden yerini değiştirdin dedim. Konuşmadı benle. Öğretmen öyle istedi dedi.

Haberin Devamı

Arkadaşım benim gittiğim kurstan da kendini çekti ve benden birden uzaklaştı. Ben ağlamaktan o kadar yorgun düşmüştüm ki. Birde bunu asla ailemde kimseyle paylaşamıyorum. Babam duysa kıyamet kopar diyorum. Annemin derdi kendine yeter diye düşünüyorum. Zaten evin ablasısın seni kim dinlesin. Topla kendini küçük Aygül diyerek yola devam etmiştim. Ertesi gün bana bir mektup yazmıştı arkadaşım. Notların düşük diye annem senle görüşmemi istemiyor, benimde notlarımın düşeceğini söyledi. Bu yüzden bana selam vermezsen bile iyi olur.

İşte hayatımın ilk vurgununu o gün yemiştim. Vay arkadaş dedim bu nasıl bir yumruk. Bu nasıl bir şey. Bu olayın adı ne?

Buna menfaat mi? Bu kendini sevmeme mi? Hiçbir tanımım yok hayata dair.

O kadar üzüldüm ki, ifade edemem. Şu an yazarken tebessüm ettiğim bu olay bende o zaman derin yaralar açan bir olaydı. Neyse hikâyede hep iyi ve yön gösteren insanlarda oluyordu.

Çok tatlı bir Türkçe öğretmenim vardı “Harun Kocabağ” nurlar içinde yatsın. Adanalı olmasından kaynaklı ayrı bir severdi beni. Hemşericilik biraz olsun iyi gelmişti. Bir gün ona anlattım.

Dedi ki: Hadi gözün aydın hayatla ilk tanışmanı yaşamışsın. Elinde bir çay bardağı bir yudum alıyor ve bana öyle umursamaz bir şekilde bakarak “bırak seni istemeyeni sen hiç isteme” diye benim içimdeki acılı kıza destek veriyordu. Bide üzerine diyor ki daha dur ileri de sevgilin olacak, evleneceksin, çalışma hayatına gireceksin neler göreceksin. İş arkadaşların sana neler yapacak belki kardeşin belki anan belki baban.

Sen biliyor musun bu hayatta daha neler göreceksin diye. Yok artık dedim. Kendi kendime. Neyse beni silkelemişti. Benim dünyam o kadardı. Ne görebilirdim ki dedim. Sınıfıma gittim.

Harun hocam, o zaman 34-35 yaşındaydı. Şu an benim size bu yazıyı yazdığım yaştaydı. Şimdi düşünüyorum da benim öğretmenim ne haklıymış…

Sonra Harun Hoca beni bir çalıştırmıştı ki matematik sınavına. Aralarda teneffüslerde negatif sayı çıkarttırırdı bana. Az negatif ol kız derdi.

Kahkaha atardı.

Çok şükür ki o sınavda tamamdı.

Bir de üzerine karneleri verirken benim yıkılan gurur ve egomu da toparlamak için muhteşem bir konuşma yapmıştı. Hiç unutmam…

Anlayacağınız ben artık matematik profesörü olma noktasındaydım :)

Lakin o arkadaşımın da hayatımda bir görevi vardı ve bunu tamamladı. O zaman bilmesem de şimdi çok iyi biliyorum. Yaşanılanlar pek unutulmuyor ama neden yaşandığını anlamlandırmak muhteşem bir güç.

Dememiz o ki;

Keşke okullar da yaşamla mücadele ilkeleri diye bir ders olsa. Yaşadığımız bazı haksızlıklara karşı birileri bizi o derste dinlese. Çocuklara verilen karnelerle hayat sürmüyor. Evet bir disiplin kazanmaları ve yaşamda bilgi sahibi olmaları için çok güzel ama bir de diğer yönler var. Manevi bazı yönler.

Ne bileyim, bir ders olsa her gün şunlar tekrarlansa minik bir karne çocuğuna ya da delikanlıya ya da genç kıza,

Yaptığın olumsuzlukların bir gün dönüp dolaşıp başına gelebileceğini,

Yaşlı bir teyzeye yardım etmenle hayatının zorlandığı bir alanında bir gün birinin sana yardım edebilmesi arasında bir bağ olduğunu,

İnsanlara iyi davranmayıp, hep onların açığını aradığında onların da sana aynı şekilde davranacağını,

Zamanını ve enerjini hep olumsuzluklara odaklarsan; ilk baharda açan çiçeği, deniz üzerindeki yakamozu, sana âşık olan insanı, seni bekleyen büyük fırsatları ve daha nice güzellikleri göremeyeceğini,

O gülen gözlerinin ve yüzünün arkasındaki karamsar insanla ne kadar erken tanışırsan pişmanlıklarının o kadar az olacağını,

Seni üzen, sana değer vermeyen ve seni inciten yerler veya kişilerden pabuçlarını geri de bırakmaktan korkmayacak şekilde gidebilmeyi;

Hayallerinin asla kendiliğinden gerçekleşmeyeceğini ve buna sadece gerçek umutlarla gidebileceğini,

Yaşadığın acılar da sürekli hayatı ve başkalarını suçlayıp kendimizi tüketmenin büyük bir zaman kaybı olduğunu,

 Keşke bunları birileri küçük bir öğrenciye mırıldansa.

Olsun…

Siz bugün karne almış minik bir öğrenciye ya da kendinize minik bir öğrenci gibi nasihat edin.

O inanın bir gün sizin yaşınıza geldiğinde onu bir köşe de yazabilir :)

Mutlu bir hafta sonu dilerim…

Gökyüzünde Neler Oluyor?

Ay İkizler burcunda ilerliyor. Venüs-Mars olumlu kontağı, ilişkilerimizi yoluna koymak adına bize cesaret veriyor. Merkür-Plüton akşam saatlerinde kavuşuyor. Bugün ekonomi ve finansal konulara dikkat! Ani kararlar alıp harekete geçme dürtüsü içinde olabilirsiniz. Biraz bekleyerek doğru zamanda hareket etmek lehinize olacaktır. Yaşadığınız problemlere karşı farklı yaklaşım içinde olup, bazı fikirleri değiştirmek isteyebilirsiniz.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları