Paylaş
Aslan dolunayına adım adım yaklaşıyoruz. Genelde aslan dolunaylarında gördüğüm tek bir şey var ki ilişkilerdeki etkisi oldukça güçlü olmasıdır. Bu nedenle, ilişki etkileşimlerinin netleştirilmesinde önemli rol alır.
Dolunaylar, büyük resmin açısından belirli insanların hayatınız içindeki etkileri,
aranızdaki sözleşmelerin neler olduğunu ve ilişkinizdeki pozitif potansiyeli ortaya çıkarmak için neler yapabileceğinizi anlamak adına güçlü bir araçtır.
Bununla birlikte, ilişkileri etkileyen birçok faktörün de olduğunu hatırlatmak önemlidir. Sadece dolunaylar büyük bir etken değildir. Yaşam içinde birçok şart ve koşul vardır.
Bir ilişkinin kalitesini büyük ölçüde artırabilen bir başka faktör, her iki kişinin de benzer bir manevi yola bağlılık göstermesidir. İki kişi büyümeye ve kendi üzerinde çalışmaya istekli olduklarında ve ilişkilerin sağlığını egonun üstüne koymalarına izin veren bir farkındalığa sahip olduklarında, muhteşem bir “ruh eş” birliği yaparlar.
O zaman daha iyi sonuçlar elde ederler. Her iki insanında hayatı daha iyi bir formatta yola girer. Ruh eşinizi bulduğunuzda karşılıklı hayatınız muhteşem ilerler. Aslında hepimiz bu dünyaya tamamlanma duygusu ile geliyoruz. Bu dünya üzerinde diğer eşini bulmak için birçok zorluklardan geçiyorsunuz. Ama bunun farkında değilsiniz.
*
Gerçekten derin bağlar oluşmuş iki kişinin değerleri ve manevi olgunluğu doğal olarak uyumlu olmasının başarısıdır. Şimdi kafanız çok karıştı biliyorum.
Ruh eşi ne demek ve hiç akıllıca bir şey mi bu denilen diye soruyorsunuz?
Sorun…
Sormak güzeldir…
*
Bu çok matematiksel ve geometrik bir çalışmadır. Bunu böyle iki satırla anlatamam. Ama üzerinde ciddi çalışmalar yaptım. Bunları kitabımda ilerde inşallah okuyacaksınız.
*
Ruh eşiniz kaderinizin bir parçası gibi davranmaz. Bu oyunda onu bulup kaderinizin bir parçası haline getirmeniz sizin başarınızdır. Kendinize güvenin ruhsal yolda yürüdükçe, size liderlik etmek için yüzde 100 güvenebileceğiniz tek pusulanız kendinizsiniz. Bu nihai karar verme gücünü kendiniz dışındaki herkese vermeye çalışırsanız kaybedersiniz.
*
Bizim için neyin doğru olduğunu sadece biz biliyoruz.
*
Diğerleri yolu gösteren ışık yansıtıcıları olabilir, ancak aydınlatıcı olanların ne kadarının bizim için doğru olduğunu sadece biz yine görebiliriz. Yalnızca “mantıklı ve sezgisel” olan şeyleri kucaklayın. Sizin için doğru olarak tanıdığınız bir prensibi kabul edin ve onunla rahat oluncaya ve sonuçları görene kadar günlük yaşamınızda denemeye odaklanın.
*
Benim yazdığım yazıların hedefinde ilham veren motive edici faktörlerden öte kendinizi sadece kendinize güvenmeye teşvik etmeyi barındırır. Bu yazıyı okurken sezgisel olarak hissettiğiniz şeyin sizin için doğru olduğuna güvenin.
Ethem dedem 1988 yılında Satürn oğlak döneminde babaannem tarafından istenmemiş. Babannem çok zor ve egosu yüksek bir kadındı. O sıralarda kendi resim atölyesinde kalmaya başlamış ama orada kalırken öncesinde öğretmen evlerinde ve otelde kalmış. Bu esnada ömrü boyunca mutlu olmadığı evliliğinin finalini hissettiği bir otel odasında bu mektubu yazmış.
Mektubun adı “ben”
BEN
Önümde uzayıp giden geçmişimdir.
Kendimi ona farklı gözlerle bakar kılmalıyım.
Onu görmemezlikten gelerek yapamam bunu.
Ya da küçümseyerek, ya da yücelterek, ya da yatsıyarak, onu yaşamımın, kişiliğimin geçirdiği evrenin kaçınılmaz bir parçası olarak kabullenmekle, tam yapılabilir bu ancak: "Acısını çektiğim her şeyi onaylamakla"
Değerli dost. Yıllar önce verilmiş, defalarca ertelenmiş, yakınlığını koruyacak hala anlamlı şeyler var mı? Kestirilemeyen tartışmanın bir bitiş olacağı paniğin, fırtınalarıyla, küçücük bahanelerle uzaklara atılan, buluşma sonunda gerçekleşti, "BEN" benle buluştum.
Toplumsallığa ilişkin, bilime ilişkin, sanata ilişkin tüm üniformalarımı bir kenara bıraktım. Onlarla "kendime" gidemezdim.
Artık boş, bembeyaz, daha önce hiç yaşanmamış, hiçbir anı bırakılmamış, çırılçıplak bir mekanda onunla karşılaşabilir, belki birbirimize eski tanıdıklığın sıcaklığıyla merhaba diyebilirdik.
Benimle yaşayan, beni isteyen, gelişen her durumu devinimsiz bir sabırla kucaklayan, unutulmuş olayı çoktan kabullenmiş olan "BEN" bu kez hoşgörülü değildi. Sıcak bir karşılaşma gerçekleştiremedik. Bir süre birlikte olmaları zorunlu iki yabancının can sıkıcı huzursuzluğunu duyumsadık. Tanımadığım bir otel odasında, tanımadığım biriyle yapılmış zorunlu bir buluşmaydı sanki..
Yüreğim çarpıyordu aşılmazın üzerinde "ateşe düğüm yapıp gölgenle kavuş" dedi büyücü... İletişimimizin son olanağıydı, ya aşacaktık bu buluşmanın sıkıntısını, ya da bir daha karşılaşmayacağımı söyleyerek vedalaşıp dönecektim, gündelik dünyama. Ve "BEN" tamamen unutulmuşluğun içinde kaybolup gidecekti. Kucakladım onu, son sınırlarına varan bir güçle, sesim boş odada bir kaç kez yankılandı, büyüyerek geri döndü. "SENİ ÖZLEDİM".
Seninle özgürce buluşamadık. Bir eşit tamamlanmışlık düzeyinde, hep bir yana kayık oldu ilişkilerimiz, dolanıp durduk gerçeklerimizin çevresinde onlara hiç ulaşmadan, dokunmadan. Her şeyi geciktirdim, erteledim, hep etrafında döndüm diğer insanların yaşamının.
Hep çarpıcı biçimde anımsadım yüzlerle, şaşırtıcı biçimde anımsayamadığım adlar arasında gidip geldi dünyayla ilişkin. Rüzgârın çoktan ters taraftan esmeye başladığı anda kıyıya vuran gecikmiş bir dalganın masum fısıltısıyla özür diliyorum "BEN".
Beni bırakma!.
Yeniden deneyelim bütünlenmiş, tamamlanmış soluk alışı... Güneşi başka dünyalara uğurlamadan önce, yeniden ısıtalım usumuzu, yüreğimizi...
Duydu beni "BEN" buluştuk yıllar sonra yeniden başlamak üzere birlikte soluk almaya...
Zaman karşı yarışırken, içinde kaybolmuşum anıların. Bazen o kadar hızlı koşmuşum ki, geçip gitmişim, zamanın üzerinden, dışında kalmışım kendi zaman diliminde..
Değerli dostum..
Benim "BEN" le buluşmanın ardından beraberliğimiz artık doyumsuz bir paylaşıma dönüştü.
Defalarca ertelediğin her şey bir gün seni senle buluşturuyor…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş