Paylaş
TK28012021 Sayılı uçağımız saat 22:15’te uçuşa kalmaktadır :)
Hepinize harika bir uçuş diliyorum :)
Bu uçuşumuz neden önemlidir?
Çünkü bulutlar ve rüzgâr biraz yönsüzdür. Çünkü bu dolunay güçlü bir Merkür gerilemesi başlangıcı da taşımaktadır. Olmakla olmamak arasında bir yerde bir duygu vermesi bu sebeptendir.
Merkür gezegeni tam olarak 30 Ocak Cumartesi akşam 19:00 sıralarında gerilemeye başlayacak. Pazar günü radyo d “astromatik cevaplıyor” programımızda bunu tek tek konuşacağız. Ayrıca birkaç ay öncesinde bununla ilgili birçok makale yayınladım. Sizlerde okuyabilirsiniz.
Bu dolunay sizi bir karar aşamasına getirecek!
Vazgeçmek aslında zor bir şey değil. Asıl zor olan vazgeçmek için doğru bir zaman mı diye düşünmek? Şimdi vazgeçsem pişman olur muyum?
Ne öldürücü bir soru…
Yaşam içinde insan her duygunun tutsaklığını yaşıyor.
Aşkın, işin, terfi etmenin, sağlığın, aldatılmanın, yanılmanın, zenginliğin,parasızlığın…
Aklınıza gelebilecek her şeyin…
Bu yazıyı yazarken apartmanımdaki tüm daireleri düşündüm. Herkesin ayrı bir evi ve ayrı bir dünyası var. Bu eve aldığınız şey ile tüm ruhsal durumunuzu değiştiriyorsunuz.
Epiktetos der ki; “Mantık çerçevesinde yaşayan insanların hayatlarında fazla bir dirençle karşılaşmayacağına inanıyorum. İnsanların ne kadar çok kendileriyle ilgili değiştirebilecekleri şeylerin farkına varırlarsa o kadar kendilerini bulacaklarını ve kendilerini geliştirebileceklerini düşünüyorum.”
Hayatımızda doğru seçimler yapamadığımızda dış görüntümüzü ya da sahip olduğumuz satın alacağımız şeyleri değiştirirmişiz. Yani saçımızdan, kaşımızdan, bedenimizden ibaret görmek istermişiz dünyayı. Bizi belirleyen şeylerin seçimlerimiz olduğunu görmek istemezmişiz.
Hayat tıpkı zar oynamak gibi… Önemli olan zarlar dağıldıktan sonra bahtınıza çıkanla ne yapacağınızdır.
Bedene sadece ihtiyacı olanı verin. Bunun dışındaki her lüksü reddedin diyor epiktetos…
Doğru değil mi?
İnsanoğlu bedensel ihtiyaçlarına o kadar zaman harcıyor ki…
Aslan dolunayı birazda bize bunları gösteriyor.
Cansız bir bedenin içinde olan ruhlarız hepimiz.
Bu bedene can veren “Allah” …
Yani ruhumuz sadece ve sadece bizimle düşünüyor, bizimle seviyor ve bizimle yok oluyor.
Sahip olmak istediklerimiz cansız bedenin istediği şeyler…
İsteklerimizin kölesi olduğumuzda ruh bundan aslında bir çeşit utanç duyuyor…
Bazı sorularınıza yanıt aramaya başlarken kendi değerinizi kaybedersiniz. Bunu yapmayın…Doğru sorular sorun. Platonun dediği gibiydi her şey: “Beden bir hapishane”
Peki ruh nasıl özgürleşir?
Evinize birden 3 misafir geldiğinde siz kendiniz yemek yemeği bırakıp onlara hizmet etmeye başladığınızda özgürleşirsiniz. Cümleyi tekrar okuyun ve burada durun düşünün.
Yani bazı gelen sorunlar ve dertler de misafirdir.
Bazıları bizim akılsızlığımız, mantıksızlığımız yüzünden gelir…
Bazıları da daha iyi biri olmamız için gelmek zorundadır. Misafirleri karşılamalı ve ben ne yiyeceğim şimdi dememeliyiz. Onları ağırlamalı ve göndermeliyiz.
Biliyorum: İnsanları mutsuz eden olanlar değil, o olanlara sebep olan nedenlerdir…
Evrenle karşılaştırıldığınızda nasıl bir şey olduğunuzu görebiliyor musunuz?
Allah insanı en çok kendine emanet etmiş.
Çünkü onun içinde kendisinden bir parça vardır. Aslında bizler ihtirasları bir köşeye bıraktığımızda en derinlerde ne yapmamız gerektiğini biliyoruz ya da nasıl davranmamız gerektiğini….
Ne yaparsak kendimize yaparız…
Şu an mutsuzsanız bunun sebebi sizsiniz.
Zarlar atıldığında ve bahtınızın gülleri önünüze döküldüğünde bu yolda içinizdeki size verilen gücü ne ölçüde dinlediğiniz ile alakalıdır.
Bizler mutluluğu bu yolculukta tek başımıza bulmak için gönderildik. Bulduğumuzu da çevremize anlatmak, paylaşmak ile görevliyiz. Bizler aksine mutlu olacağımız insanları bulmaya çalışıyoruz. Finalde hep bir hüsran içinde yaşıyoruz.
İnsan bilmediği bir yola çıktığında yanında birilerinin olmasını istiyor. Zengin bir adam, güçlü bir kadın, onu sevecek koruyacak bir hayat arkadaşı gibi. Çünkü bu yolda fırtınalar, rüzgarlar, hırsızlar ve büyük dalgalar var. Zarar görmeden bunların arasından nasıl geçeceksiniz?
Korunmak için bunlardan hangisine ihtiyacınız var? Güçlü birine mi? Zengin birine mi?
Ya bu vahşi doğanın ortasında güvenmek istediğiniz insan sizi yarı yolda bırakırsa….
İşte insanoğlu bu dünyada tek bir şeyi anlamalıdır. İçindeki güce güvenmesi gerektiğini…
Diğer her şeye ise o güçten ötürü güven duyacağını bilmelidir. İçindeki Aslan’a güvenmelidir.
Yolculuğunuzda sizinle olmak isteyenler sizinle yürürler, gelmek istemeyenler yanınızdan ayrılabilirler. Sizler yolu bitirmekle yükümlü olduğunuzu ve durursanız kalbinizin yorulacağını unutmayın. Yol kalbi onarır…
Yol yüründükçe güzelleşir.
Bu yüzden tüm bilgeler “yolunu sev” der…
O zaman dolunay “Aslan” gibi gelebilir :)
Eeeee, kahveleri kim yapıyor bakim…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş