Paylaş
Dünkü meslektaşımla yaptığım röportajla ilgili çok güzel geri dönüşler yapmışsınız. En azından bu kaygı dolu geçen günlere bir parça ışık olsun istemiştim. Umarım başarıyorumdur.
Akdeniz ve Balkan Astrolojik Araştırmalar Enstitüsü başkanı Christos Archos ile sorularımıza devam ediyoruz.
Aygül AYDIN soruyor: Yunanistan ve Türkiye ülke haritalarında benzerlik kurduğun oluyor mu? Deprem veya ekonomik öngörülerin var mı?
Yunanistan ve Türkiye haritasında çok fazla ortak nokta yok. Yunanistan Yükselen İkizler bir Kova burcu ülkesi, Türkiye Yengeç yükselenli bir Akrep burcu. Ancak Satürn- Plüton Kavşağı nedeniyle her iki ülkede de ciddi çevresel felaketler yaşayacağız ve artan sismik faaliyet nedeniyle depremlerle ilgili sorunlar yaşayacağız. Ekonomik durum farklıdır, her iki ülke de önümüzdeki yıllarda gelişecek, ancak mali nedenlerle maalesef sınırlarımız arasında ciddi sorunlar ve mini çatışmalar yaşayacağız. Her zaman söylediğim, siyasi işlerin kişisel yaşamlarımızda önemli bir rol oynamaması gerektiği, aynı mahallede olduğumuzu ve diğer uluslardan daha yakın olduğumuzu hatırlamalıyız. Her zaman dünya çapındaki konferanslarda Türk Astrologlarla karşılaştığımda onlarla da bunu konuşuyorum. Hayranlığımı ve sevgimi dile getiriyorum. Biz astrologların en önemli görevi toplumu uyanık ve iyiliğe yöneltmemizdir. Bu konuda seni çok takdir ediyorum.
Aygül Aydın Soruyor: Avustralya yangınları ve 3. dünya savaşı senaryoları hepimiz için endişe yarattı. Bu konuyla ilgili öngörüleriniz neler?
İran ile ABD arasında gelişen süreç hem yangınlar hem de şiddetli gerginlikler Satürn- Plüton birleşiminin bir örneğidir. Çok büyük çevre sorunlarımız olacak ve bu dünyayı değiştirecek. Hayatta kalabilmek için teknolojik olarak hızlı bir şekilde gelişeceğiz ama asıl ihtiyacımızın organik yaşam olduğunu göreceğiz. Aynı zamanda bu gezegende yaşama şeklimizi de değiştirmeliyiz. Ne yazık ki önümüzdeki 4 yıl için tahminlerimde şefkatli olamayacağım. Bu, savaşlarda, ciddi çevre felaketlerinde ve mali problemleri olacağına bile inanamayacağımız ülkelerde finansal güvensizlik dönemidir. Ama bu tarihin veya dünyanın sonu değil. Her zorluk bizim için kendimizi değiştirme ve uyum sağlama şansımızdır.
2024'ten sonra gezegenin büyük bir barış ve refah seviyesine sahip olacağına inanıyorum, ancak bildiğiniz gibi her şey döngü içindeki döngülerle çalışıyor, bu yüzden bu altın çağ da sona erecek.
Ancak 2020, dünyadaki 2 büyük değişiklik için mini bir başlangıç noktasıdır. İlk olarak, Tekillik dediğimiz şeye başlayacağız.
Tekillik pek çok şeyi değiştirecek çünkü insanlık çok yakında teknolojiyi bu kadar dramatik ve kışkırtıcı bir şekilde benimseyecek, bu da ortaya çıkacak sorunlara doğru cevapları vermeye hazır olmadığımızı anlamamızı sağlayacaktır.
Ama eminim ki insanlığı, bilimi, kendimizi ve Tanrı kavramını anlama şeklimiz o kadar değişecek ki, sadece bir kuşakta işler standartlarımıza neredeyse yabancı görünecek.
Geçmişin bu teknolojik değişimi ve yıkımı yeni bir altın felsefe çağı yaratacak.
Ben buna 2. Eksen Çağı adını verdim. Alman bir filozof olan Carl Jaspers, bir zamanlar MÖ 8. yüzyıldan 3. yüzyıla kadar olan dönemin yeni düşünce biçimleri ve dünyamızın temelleri olduğunu söyledi. Eski Yunanistan, İran, Hindistan, Çin'in hepsi bu dönemde medeniyet olarak temellerine sahipti, önümüzdeki 50 yılın yeni bir Eksenel Çağ yaratacağımız kadar önemli olacağına inanıyorum.
Ellerinden geldikçe psikoloji, felsefe ve mitoloji ile kendilerine bir iç görü kazandırsınlar.
Aygül Aydın Soruyor: Hayatlarımızı 2020 yılında daha olumlu kılmak için neler tavsiye edersiniz?
Korkunun bilişsel tuzağına düşmeyin. Korku hissedip, kontrolümüz altında olan olayları daha baskılayıp işin içinde çıkılmaz hale gelmemeliyiz. Sistem bizden özgür kalmamızı istiyor. Âmâ bunu başarmak için birçok zorlukta sunuyor.
Mayıs 2019 Atina'daki bir konferansına katılırken astrologlara yaptığım konuşmada şöyle söyledim. 2020 yılında tehlike altında olan benim sırtımın şu an arkasındadır- ki ben o sırada Atina merkezindeydim ve arkamda dünya çapında demokrasi sembolü olarak kabul edilen Akropolis vardı. Korkularımızdan dolayı demokrasi ve insan haklarımızdan vazgeçmemiz en büyük tehditi olduğunu inanıyorum. İnsanlara ilk olarak korkuları neler olduğunu tanıyıp gerekirse not düşmek ve korkularının sebebini anlamaya çalışmasını tavsiye ederim.
Bir de şimdiki zaman da yaşamak ve ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını öneririm. Çok küçük bir şey bile olsa hayatınıza her gün bir değişiklik veya bir güzellik katmaya çalışın. Sorunlarla başa çıkamıyorsanız profesyonel psikoterapist yardımı her zaman isteyebilirsiniz. Ama “SEVGİ” en önemlidir. Sevdiklerimizin yanındayken onlarla önemli anları paylaşırken anca mutlu oluyoruz. Etrafımızda sevecek biri yoksa biz sevmeye başlamalıyız.
Bu 'sevgi veya aşk ortaklığı' için ihtiyacımız olan insanı nasıl buluruz?
Bence ilişkide kurban olmak ve her şeyi vererek kendinizi tüketmek hissi içinde olarak değil yerinde vermek ve paylaşmakla bulabilirsiniz. Asıl önemli olan yaşamlarında neleri saklamak zorunda olduklarının bilinçli katılımıyla paylaşarak olması gerektiğine inanıyorum. Sevginizi onu hakkedenlerle paylaşın ve hakkedenlere vermeyi öğrenin. Hakkedenler yoksa onları bulun. Bu yolda hata yapsanız da korkmayın. Siz hakkedeni aramaya başladığınızda sizin sevginize değer olanı bulacaksınız. Korkularınızın üzerine sevgiyle gidin…
Teşekkürler Christos, bu güzel bilgiler için…
Mutlu günler dilerim.
Paylaş