Paylaş
Amerikalı yazar Truman Capote'nin 28 Ekim 1958'de yayımladığı romanı yine bir boğa burcu dolunayına denk gelmiş. Roman akrep burcu. Özgün adı Breakfast at Tiffany's olan bu kısa roman şöyle der:
"Kediye hâlâ sarılmaktaydı. Başını gıdıklayarak, "zavallı aptal" dedi, "zavallı adsız aptal. Bir adı olmaması biraz güç oluyor. Fakat ona bir ad takmaya da hakkım yok. Birinin oluncaya dek beklemesi gerek. Biz birbirimize bir gün ırmak kenarında rastladık; o özgür bir hayvandı. Gerek kendimin gerek benim olacak her şeyin ait olduğu yeri buluncaya dek hiçbir şeye sahip olmak istemiyordum. Henüz bu yerin de nerede olduğunu bilmiyorum. Ama bu yerin nasıl bir yer olduğunu biliyorum. Gerçek yaşamda bana Tiffany'nin verdiği bu duyguları verebilecek bir yer bulursam, hemen birkaç eşya alıp kediye de bir ad takardım."
Ne kadar güzel ifade etmiş öyle değil mi?
Bazı şeyleri hayatımıza ne kadar hızlı alıp aitlik veriyoruz veya ait oluyoruz. Sonrası hüsran ve sonrası yıkılan hayaller olmuyor mu? Kendimizi kendimize ait hissetmeden ne çok işler yapıyoruz halbuki…
Beni en çok etkileyen cümle “kediye bir ad takardım” oldu. Şayet buna kendimi hazır hissedersem diyor. Bir şeye dahil olmak ya da kendinizde bu güveni hissetmek ne büyük bir sorumluluktur.
Belirli bir yaşama alanı çizip, bunun dışındaki her yerde iç sıkıntısı yaşamak zorunda kalmazdık belki de ….
O alanın dışına taşınan her saniyeyi 'ben kimim?' 'neredeyim?' 'nerede olmalıyım?' gibi bizi darmaduman eden sorularla dolduran bir durum içine sokmazdık.
Ait olmakla sahip olmak arasında çok ince bir yer var.
Ait olmak gönüllü bir bağ kurmakken, sahip olmak ispat etmek gibi…
Akşam boğa burcunda gerçekleşecek olan dolunay ile kendimizi daha köşeye sıkışmış hissedebiliriz.
Peki benim ait olduğum yer ya da durum nedir?
İşte bunu uzun zamandır, düşünüyorum.
Ben kendimi, oldum olası bir şeye, bir kimseye tam olarak ait hissetmedim. Yalnız bir ideolojiye yakın hissettim kendimi o da 'bana ait' diyemedim çünkü o bana ait değildi. O bize aitti. Bu şekilde olması makuldü yani!
Hayatımda makul olanı yakaladığım zaman hiç başka bir duygunun peşinde olamadım.
'İşte burası benim evim' demedim hiçbir zaman çünkü bana ait bir evim hiç olmadı. Akşam geldiğimde olmayabilirdi. Sadece orada ve kaldığım yerde iyi şeyler yapmaya bana yakışan şekilde kalmaya çalıştım. Bu feleğin çemberinde aslında hiçbir şeyin size ait olmadığını anladığınızda geçiyorsunuz.
Duygularla aiti ele aldığımda nefret, sevinç, acı, korku onlar benim olabilir miydi?
Yalnızca bana ait değildi.
Milyonlarca insan bu duyguya sahipti. Bencillik yapmaktan öteye gidemezdim.
Hiçbir şeye ait olmamak fakat her şeye sahip olmak.
Bir öğrenci hocasına sormuş: Hocam ego nedir diye?
O da bu ne saçma bir soru böyle diye suratına bakarak terslemiş.
-Çocuk kızgın gözlerle, gözünü kısarak hocasına bakınca, işte ego o gözlerindeki nefret ve kızgınlık demiş.
Sizinle dalgamı geçiliyor, hata mı yaptınız?
Ön yargılara mı maruz kaldınız?
Kimse sizi anlamıyor mu?
Egonuz dövülüyor olabilir.
İnsan hiç tatmadığı bir duyguyu sürekli başkasına sunmak istiyor. Sahiplenmek toprağımızdan geliyor. Muhatabını, sanki bir eşyaymış gibi hayatımıza dahil etmek…
Düşünseniz neden bir takım tutuyorsunuz?
Neden bir müzik tarzınız var?
Neden siyasi bir görüş belirliyorsunuz?
Neden aşık oluyorsunuz?
İnsanlar attıkları her adımı ait olma hissine erişebilmek için atarlar.
Bu aidiyet insana kendini güvende hissettirir, korunuyor ve ömür boyu korunacaktır düşüncesine kapılır.
Fakat her şey her zaman değişmeye mahkumdur, siyasette de sporda da insan ilişkileri de aşık olduğun kişi de değişir.
Gün gelir tuttuğun parti dağılır, takımın yenilir, sensiz yaşayamıyorum diyen sensiz çok güzel yaşar…
Bu yüzden ait olmak diye bir şey yoktur. Aidiyet sadece kendi zekanıza, iç görünüze ve karakterinize dair olmalıdır. Ne istediğini bildiğin sürece ait olmaya gerek kalmaz.
Aşık olduğun kişinin hayatının bir parçası olabilirsin,
İlgilendiğin parti için bir üye olabilir ve destek verirsin,
Beğendiğin sanatçının eserini alarak ona maddi / manevi destek olabilirsin.
Bir astrolog takip ediyorsan onun yazısını paylaşırsın J
Ama kendinden başkasına ait olman mümkün değildir, çünkü sana sadece sen kalırsın her zaman.
Hayat böyledir.
Bu Dolunay’a da ait değiliz ki…
Buda geçecek…
Hissettiklerinizi kontrol etmeye çalışın. Zamanın ruhunu anlayın diye bunları yazıyorum. Kendinize dayanmanız için müthiş bir gökyüzü olayı gerçekleşiyor…
Bilin istedim…
Keyifli bir dolunay olmasını dilerim…
Paylaş