Paylaş
Öyle güzelsiniz ki ve öyle inanılmaz takip ediyorsunuz ki bu durum inanın zaman zaman beni şaşkına çeviriyor…
Ben sanki buraya her yazı bıraktığımda hiç okunmuyormuş gibi yazıyorum.
Okunduğunu ve bu kadar ciddi okunduğunu görünce dizlerimin bağı çözülüyor.
Kendi kendime çok ciddi sorumluluklarım var ve daha iyisini yapmak zorundayım hissini yakalıyorum.
Hani, belli bir maaşı olup da çocuğu en iyi okulda okusun diye okulun taksitlerini ödemeye çalışan bir veli gibiyim. Birikimi yoktur ama kendine güvenir. Taşı sıksa suyu çıkar misali…
Bir gün hasta olsa burnu aksa ya da işe gidemese o kaygı sarar etrafını…
Ben de benzer duygular içinde kalıyorum bazen…
Diyorum ki, bir gün aksatsam sanki benim çocukları bu okuldan atarlar…
Aman çocukların okuması gerekli gibi bir sorumluluk var zihnimde…
Bu heyecan verici bir serüven…
Abartıyor muyum, bilmiyorum. Ama bu ihtimal beni koşturuyor…
Bir okuyucum şöyle bir yorum yazmış: “Aygül Hanım yazılarınız ve videolarınız sürükleyici bir hikâye tadında…İnsan sonunu merak ediyor ve bir sonu olmayacağından emin bir şekilde heyecanla bekliyor.” Demiş.
Bu inanılmaz bir tasvir… Aslında bunun için bir şey yapmıyorum. Herkes kendi içindeki yansımayı yakalıyor.
Yaptığım tek şey yaşadıklarımı ve gördüklerimi yıldızları referans alarak paylaşıyorum.
Referans noktam “gökyüzü” …
Bazıları anlam verirken bazıları da hiç anlam veremiyor.
Bir okuyucuda şöyle demiş: “Çok edebiyat yapıyorsunuz Aygül Hanım. Yazılarınızda astroloji bulamıyorum” demiş.
Ne değişik dimi?
İki yorum, iki farklı bakış açısı…
Yani yazı aynı ama sizlerin nereden baktığı farklı…
İnsanların görüşlerini eleştirdiğimi ya da eleştirilere takıldığımı sanıyor olabilirsiniz. Ben takılmayı seviyorum. Ama takıldığım şey beni yavaşlatmıyor aksine besliyor.
Ben, insanların hayata bakış yönlerine göre gözlemlemeyi çok seviyorum.
Hayatın her iki uçunu da hissetmek çok ilgi çekici…Bir köşede senden birisi ölümüne nefret ederken biri seni ölümüne sevebiliyor. Yani hayatta her şey mümkün olabiliyor.
Bundan neden bahsediyorum?
Şu sıralar ay tutulmasının verdiği şuurla bunları daha güçlü hissedeceksiniz. Kabullenmek ve fark etmek ayrı duygulardır. Ay tutulması size kabul ettirir...
Ama güneş tutulması fark ettirir.
Siz 21 Haziran’da Güneş Tutulması yaşadınız.
05 Temmuz’da Ay tutulması yaşadınız.
Yani önce fark ettiniz. Şimdi fark edilenleri kabul etme evresindesiniz.
Satürn oğlak emeklerin karşılığını almaktan söz eder. Uzun zaman verilen çabaların size nasıl döndüğünü gösterir. Ama bunu da beklemenin ve bir zamanı olduğunun farkına varmak daha büyük bir güçtür.
“Allah iyilerle karşılaştırsın. Gerisi hep hallolur.”
Bu cümleyi dün sosyal medyamda paylaştım. Altına bir hanımefendi şöyle yazmış:
“Zaten kimse kendine kötü demiyor ki, anlamadım ben”
Haklı mı?
Bence haklı?
Kim bu kötüler?
Nerede yaşıyorlar?
Kötülük var mı?
Önemli bir paradoksu çözmek adına güzel bir yorum yazmış…
Şimdi eğer ben kötü müyüm diye kendinize bir soru yönelttiyseniz bence iyi birisinizdir.
Ben bu yorumdan sonra kendimi hemen sorguladım. Hatta içimde bu sorgu doldu taştı ve sizlere de sirayet etmesini çok arzu ettim.
Kötülük ve kötü bir şey yapmak aynı şey mi?
İnsan olduğumuz için ve insanlarında hata yapabileceğini düşünecek olursak kötü şeyler yapabiliriz. Sevgisiz, acı veren davranışlarımız bazen olabilir. Bu davranışlar bizi kötü biri yapmayabilir. Âmâ bundan dönmüyorsak ve bunu sürekli bir davranış haline getirdiysek artık kötü biri olabiliriz. İnsan ne zaman durması gerektiğini anlamak için bir vicdana sahiptir. Yani iyi ve kötü, cennet ve cehennem, güzel ve çirkin gibi bu kavramlar hep insan içindir. Burada şuurlu bir ayrım yapabilmek için ise bizlere “akıl ve vicdan” sunulmuştur. Vicdan eksikliği bir insandan büyük bir engeldir. Fiziksel engele çözüm bulabilirsiniz ve yine de hayata dahil olabilirsiniz ama vicdan engeline bir şey yapılamaz. Kötülüğün doğasında seçim vardır. Kötülük, iyilik yapmamayı seçmektir ve insanı cezalandırma fikrini düşünmektir.
İnsan olmayı kabullenmezseniz ve kendinizi incelemezseniz veya insanlara davrandığınızdaki sonuçları üstlenmezseniz vicdanlı biri olamazsınız. Kötülükten uzaklaşmanın en önemli unsuru bir insan olduğunuzu kabul etmek, herkesin hatası olabileceğini anlamak ve kusursuz olmadığınızı anlamanızdır.
Kısaca sizler temelde iyi insanlar olduğunuzu, Allah’ın bir parçası olarak yeryüzünde görevinizi gerçekleştirdiğinizi, seçim yaparken ne kadar size acı veriyor olsa bile iyiliği tercih ederek yapıyor olmanız size hep zafer olarak dönecektir. Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak davranışlar sergilemek yerine vicdanlı bir davranış içinde olun.
Siz iyisiniz ve iyiliğinizi kullanabilirsiniz. Hayatınızın ve davranışlarınızın sorumluluğunu üstlenebilirsiniz. Siz vicdanlı birisiniz…
Kendinizi böyle iyi hissedin…
Başkalarının zarar görmesini isteyerek kendinizi kör bir boşlukta kaybetmeyin…
Unutmayın, kötüler kısa vadede iyiler uzun vadede kazanır.
Allah iyiliğinizi versin :)
Mutlu günler dilerim…
Paylaş