Paylaş
Kendimizi zor idare ettiğimiz ve yorgunluklar içinde olduğumuz bir haftanın daha başındayız. Anlık öfkeler ve gelen bir mesajla sinirlenmeniz pek mümkün olabilir.
Eeee, Aygül Hanım bu ne iş? Ne zaman geçecek?
Hiç mi güzel bir şey olmayacak?
Geçtiğimiz hafta sonu 2 arkadaşımla sohbet için bir araya geldik. Akşam kahve içtik.
Bir tanesi kör kütük aşık ve bundan karşılık görüyor.
Diğeri yeni ayrılmış ama emin olamadığı bir ilişki içinde olduğu için gitti de kurtuldum havasında.
Ama gözlerinden öyle olmadığı belli…, buruk.
Diğeri çiçek gibi, ışıltısı yeter…
Arada espriler, gülücükler vs. uçuşuyor.
Onu gördükçe içim ısınıyor. Diğerine dönüyorum berbat durumda. Koronovirüs’ü ile ilgili tüm senaryoları yazmış durumda, uçak kazalarını anlatıyor. Depremi sürekli söylüyor vs.…
Neyse bizim âşık olan lafa karışıyor arada. Koronavirüsü ya da aksi hiçbir durum umurunda değil.
Salgın var diyoruz…
Yok dedi, o başka şöyle böyle vs…
*
Lafı uzatmayacağım…
Siz anladınız nereye geleceğime…
Bu aşk, sevgi ne büyük bir iksir yahu…
Yani pozitif olmak, sürekli dinamik kalmak ve hiçbir olumsuzluk hissetmemek sevginin gücüyle nasılda mümkün. Bunun olumsuz yansımasını yaşamaman için sevilmediğin yerde durmamakta ayrı bir önemli.
İnsan kendini iyileştirmek için sevgiye düşmeyi neden düşünmez?
Bu enteresan bir deney değil mi?
Sevgiden neden kaçar insanoğlu?
İlla aşk, meşk olması da değil konu…
Sevginin bir ucuna tutunmak nasıl iyileştirici bir durumdur. Sanırım gelişen bu dünya düzeninde çok ciddi sevgi ihtiyacımızda artıyor olacak. Birbirimizi dinlemek ve sevgi sunmak her zorluğu daha kolay aşmaya yardımcı oluyor.
Peki Aygül hanımcım, iyi hoşta?
Gelmeyene nasıl gidelim?
Gitmeyin efendim. Çünkü gelmeyene gidemezsiniz…
Birkaç defa gittiyseniz ve gelen gelmediyse zorlamayın.
Dünyada sevgiye çok aç ve sevilmeye değer çok muhteşem insanlar var. Bu sırf sizin imtihanınız değil.
*
2020 yılı başında Yunun Astrolog Chirstos Arcos ile bir röportaj yapmıştım.
Hatırlayanlar bilir.
*
2020 Yılı için şöyle bir tespiti vardı: “Korkularımızdan dolayı demokrasi ve insan haklarımızdan vazgeçmemizin en büyük tehdit olduğunu inanıyorum. İnsanlara ilk olarak korkuları neler olduğunu tanıyıp gerekirse not düşmek ve korkularının sebebini anlamaya çalışmasını tavsiye ederim.
*
Bir de şimdiki zaman da yaşamak ve ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını öneririm. Çok küçük bir şey bile olsa hayatınıza her gün bir değişiklik veya bir güzellik katmaya çalışın. Sorunlarla başa çıkamıyorsanız profesyonel psikoterapist yardımı her zaman isteyebilirsiniz. Ama “SEVGİ” en önemlidir. Sevdiklerimizin yanındayken onlarla önemli anları paylaşırken anca mutlu oluyoruz. Etrafımızda sevecek biri yoksa biz sevmeye başlamalıyız.
*
Bu 'sevgi veya aşk ortaklığı' için ihtiyacımız olan insanı nasıl buluruz?
Bence ilişkide kurban olmak ve her şeyi vererek kendinizi tüketmek hissi içinde olarak değil yerinde vermek ve paylaşmakla bulabilirsiniz. Asıl önemli olan yaşamlarında neleri saklamak zorunda olduklarının bilinçli katılımıyla paylaşarak olması gerektiğine inanıyorum. Sevginizi onu hakkedenlerle paylaşın ve hakkedenlere vermeyi öğrenin. Hakkedenler yoksa onları bulun. Bu yolda hata yapsanız da korkmayın. Siz hakkedeni aramaya başladığınızda sizin sevginize değer olanı bulacaksınız. Hakikatinizi bulun…
*
Dememiz o ki; Allah bize bu yüzden istediklerimizi vermiyor. Hakikati aramak için gayret göstermemiz gerekmektedir. Bu yüzden dünyaya geldik. İnsanlık bu yüzyılda ise büyük bir imtihandan geçiyor. Uyanmamız ve bu zorluklar içinde tüm inancımızla güçlenerek kalkmamız gerekiyor.
Mutlu günler dilerim.
Paylaş