Paylaş
Üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesi’nden hoca ve asistan sanatçılarının eserlerini sanatseverlerle buluşturan Büyük Efes Sanat’ın ‘Sanatuar – İki Kuşak Bir Arada’ projesi bu kez Yeditepe Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesi’ni İzmir’de ağırlıyor. Bir nevi usta-çırak ilişkisinin sanata uygulanmış hali olan proje kapsamında Türk Sanatı’nın iki büyük ustası Zahit Büyükişliyen ve Ergin İnan, 28 Ocak’a kadar sürecek bu projenin ülkemiz sanatına önemli katkıları olacağını anlatıyor.
ZAHİT BÜYÜKİŞLİYEN
AMACIMIZ BİZE BENZEYEN DEĞİL ÖZGÜN SANATÇILAR YETİŞTİRMEK
- Eserlerinizde yaşamı ve onu anlamlı kılan sonuçlarını sorguluyorsunuz. Bu sonuca ulaşmadan hayatı daha güzel ve anlamlı kılmak ve sonucu değiştirmek için süreci değiştiremez miyiz?
Sanatçının bu konuda çözüm üretmesi bana olanaklı görünmüyor. Sanatçı kanımca, mesaj iletmek için sanatını nasıl kullanmıyorsa, burada da hayatı anlamlı kılmak ve sonucu değiştirmek gibi misyonu bulunmuyor. Sanatçı bir anlamda sezdirir. Sezgi yoluyla düşünmeyi başlatır. Bundan sonraki sorun izleyiciye aittir. Sanatçının elinde sihirli değnek yok.
- Doğanın temsil edildiği eserlerinizin bazılarında koyu renkli boyanın ifade şekli ile insanların yarattığı tahribatlara da değiniyorsunuz.
Doğayı temsil etmek gibi bir sorunum yok. İzleyicinin kendi yaşanmışlığı, alt yapısı, eğitim durumu, istekleri, genetiği ile bir başkasının duyumsadığında farklı şeyleri de yorumlayabilir. Ve öyle olmalıdır. Herkesin kültür birikimi, psikolojik durumu ile farklı sonuçlar almasını belirtmek istiyorum.
- Farklı bir malzemenin ifade dilini kullanırken nelere dikkat ediyorsunuz? Konuya göre mi malzeme seçimi yapıyorsunuz? Yoksa malzeme mi sizi sonuca götürüyor?
Malzemeyi konuya göre seçmiyorum. Benim sorunum deneysel çalışmak; asemblaj, kolaj, yerleştirme, boya, baskı resim her zaman denediğim medyumlar. Ama seriler dediğiniz, benim motive durumum. Ben önce bireyim. Bir toplumda, çevrede yaşıyorum. Her canlı gibi, bir doğa olayı, bir patlama, savaş-barış, özgürlük gibi fenomenlerden etkilenip bir motivasyona yönelmem gerekiyor. Ama olayın hikayesi değil yorumu önemlidir.
- Akademik kariyeriniz devam ediyor. “İki Kuşak Bir Arada” sergisinin de temelinde akademik boyutta usta - çırak ilişkisi var. Bir hocanın asistanının sanatını destekleme ve yol gösterme sürecini nasıl görüyorsunuz?
Elbette usta-çırak ilişkisi söz konusu. Amacımız bize benzeyen değil, özgün karakterlerin, taze kanın, yani resmimizin geleceğini oluşturması. Bu gençlerin hepsi akademisyenlik yolunda. Bizimle beraber bir ortamda bulunmaları, onlara da motivasyon sağlıyor diye düşünüyorum. Bu dördüncüsü olan “İki Kuşak Bir Arada” benim oluşturduğum bir proje... İnşallah daha uzun zaman sürer.
- Büyük Efes Sanat oluşumu ile İzmir’in sanat hayatına çok önemli bir ivme kazandırdı. Siz İzmirli sanatseverlerle buluşma konusunda neler söyleyeceksiniz?
İzmir’in sanat ortamında izleyici ile buluşmak olanağını bize tanıdığı için Swissotel Büyük Efes yöneticilerine sonsuz teşekkürler... Sanatuar projesi harika bir proje. İzleyicinin düşünce paydası ile yapıtlarımıza yaklaşımı ve öykü aramamalarını, her izleyicinin kendi yorumu ile yapıtların daha çok yaşayacağını belirtmek isterim.
ERGİN İNAN
GENÇLERLE BİRARADA SERGİ PROJESİ ÇOK ÖNEMLİ
- Renk ve figürün resimlerinizdeki ifade şeklini anlatabilir misiniz?
İnsanın resim yaparken bir başlangıç noktası vardır. Başlangıç noktası her zaman tuvalle el arasındadır. İnsanın, düşüncelerini bir sentez altında toplayarak, tuvale aksettirecek bir şekilde girmesi gereken bir hal durumu vardır. Bir resme soyutla başlarsın, soyutun içinden çıkarsın, işte o soyut sezgisel bir güçtür benim için. Yani sezgisel olarak soyutun içine dalarsınız ve ondan sonra oluşturduğunuz şeyler üst üste gelerek resmi oluşturur. Derinlerde kalan o sezgisel anlatım gücü şekillenmeye, figüre, biçimlerine, aklın getirdiği bir düşünceye ve bir konu şekline taşınır.
- Sanat hayatınızın belirli dönemlerinde mektup, portre, böcekler gibi seriler var. Desen çalışmalarınız da olmazsa olmazlarınızdan. Serilerinizin başlangıç serüvenlerini paylaşabilir misiniz?
Bir insanın yazı dilinde elinden çıkan bir şekildir. Ama şekillenmiş bir şekli siz kendi yazınızla yazarsanız o da yine bir resimsel ve sezgisel anlatımdır. O anlatım içerisinde ben mektuplar serisiyle başladım. Resimlerimi mektuplarla ifade edip, kendime göre konu aldım ki onun başlangıcı da zaten böceklerle yaptığım bir mektuptur. Böcekleri ilk gördüğümüz zaman bakıyorsunuz, ne yapmak istediğimize dair birdenbire bir çağrışım yapıyorsunuz ve onu sözcüklerle ifade ediyorsunuz. Zaman zaman böcekleri çiziyorsunuz ve bir mektup, bir resim anlayışı ortaya koyuyorsunuz. Bugüne kadar ben öyle yaptım. O çıkıştan sonra da konularımı hep bu temanın üzerine koyarak belirledim. Arkasındaki o düşünce ve anlatımı hep yazı diliyle yazdım. Böyle bir resim anlayışını bugüne kadar getirdim.
- “Sanatuar” projesi ile ilgili görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?
Zahit Büyükişliyen ile birlikte hoca olarak öğrencilerle hep bir arada olduk. Zahit Bey’in fikriyle onun bölüm başkanlığı döneminde bu sergi dizi oluşturuldu. Sergi bazında bir arada olduğumuz arkamızdan gelecek olan gençlerle birlikte bir resim anlayışına taşımak fikri ortaya çıktı. “İki Kuşak Bir Arada” ismini alan bu sergi dizinin dördüncüsünü Swissotel Büyük Efes Sanat etkinlikleri kapsamında “Sanatuar IV” projesinde hayata geçirdik. Bu serginin oluşmasını sağlayan ve sanatta yeterlik öğrencimiz olan Meriç Aktaş Ateş’i de ayrıca kutluyorum.
Paylaş