Paylaş
Siyasetle de yakından ilgilenen Dayanç, siyaset anlayışının değişmesi ve insana dokunan bir anlayışın benimsenmesi gerektiği görüşünde...
AİLEDEN GELEN BİR MÜZÜK KÜLTÜRÜMÜZ VAR
- Müzikle ilgilenmeye ne zaman başladınız?
- Müzikle, türkülerle çok küçük yaşlarda tanıştım. Çünkü evde babam bağlama çalardı. Alevi-Bektaşi kültüründe bağlamanın zaten çok ayrı ve kutsal bir yeri vardır. Doğal olarak kimliğimiz deyişler, türküler ve semahlarla yoğrulmuştur. Bağlama eğitimi alarak başladım bu yolculuğa ve profesyonel müzik eğitimi aldım uzun yıllar.
- Dayanç Müzik Okulu’nda ne gibi eğitimler veriliyor?
- Genellikle gitar, keman, piyano, bağlama, bateri, yan flüt, çello ve her çeşit müzik aletleri çalmayı öğretiyoruz her yaştan, her isteyene...
DÜNYANIN İLK MÜLTECİ KOROSU İLE İZMİR’DE KONSER VERDİK
- Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğiniz sosyal sorumluluk projesini nasıl gerçekleştirdiniz?
- Ben uzun süredir insana dokunan birçok sosyal projeyi hayata geçirmeye ve farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Mülteci çocuklarla yaptığım bu çalışma ilk değil. ‘Bestelerle Barışa Yolculuk’ adlı projem 6’ncı sosyal sorumluluk projem. Suriye’deki savaştan İzmir’e göç etmek zorunda kalmış ve İzmir’de yaşayan savaş mağduru Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, Arap 8-14 yaş arasındaki mülteci çocuklardan oluşan ‘Dünyanın İlk Mülteci Çocuk Korosu’ olma özelliği taşıyor. İzmir’den dünyaya barış şarkılarıyla barış mesajı vermenin ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu gördüm. 30 çocuğa 6 ay boyunca gitar, piyano ve çocuk şarkılarından oluşan bir repertuvarla koro dersleri verdik. 26 Mart’ta Konak AKM’de bu çocuklarımızı konsere çıkardık. Hatay Büyükşehir Belediyesi projede Antakya Medeniyetler Korosu bünyesinde bulunan Yılmaz Özfırat şefliğinde Hatay’dan gelen mülteci çocuklarla birlikte sahne aldı. Tabii projeye en büyük desteği her zaman desteğini hep yanımda hissettiğim İzmir milletvekilimiz Selin Sayek Böke verdi. Dünyaca ünlü şef Prof. Dr. Rengim Gökmen yönetiminde dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay gecenin sonunda Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası ile birlikte destek verdi. Geceyi CNN Türk Ana Haber Sunucusu Nevşin Mengü sundu. Projemize basın ana sponsoru olan Hürriyet Gazetesi’ne başta Deniz Sipahi olmak üzere, sana ayrıca teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Sosyal sorumluluk projelerine son derece duyarlı olman çok kıymetli benim için.
TOPLUMA KAZANDIRMANIN YOLU MÜZİĞİN EVRENSELLİĞİ
- Bu mülteci çocuklarla ilgili projeniz nasıl tepkiler aldı, ne gibi geri dönüşler oldu?
- Aslında geri dönüşleri çok olumluydu benim için. Çünkü mülteci sorunu ülkemizin en önemli sorunlarından biri. Yaklaşık 3 milyon mülteciyle bir arada yaşıyoruz ve bunların yarısından fazlası çocuk. Bizim bu çocuklara her şeyden önce daha iyi bir yaşam umudu vermemiz lazım. Eğer biz onları topluma kazandıracak böyle sosyal projeleri hayata geçirmezsek üzülerek söyleyebilirim ki, dünyadaki örneklerden yola çıkarak suç örgütlerinin, terör örgütlerinin pençesine düşecekler. O yüzden onları topluma kazandırmanın yollarını müziğin evrensel ve birleştirici dilini kullanarak yapmaya çalışıyorum, diğer projelerimde olduğu gibi. Geceyi izleyen herkesten çok olumlu ve ne kadar doğru bir projeyi hayata geçirdiğimi duydukça daha çok umutladım bu çocuklar adına. Eğer Türkiye ve dünya için bir umudumuz olacaksa doğan her çocuğun gözüne o umudu yerleştirmeliyiz diye düşünüyorum. Türkiye’deki evini terk etmek zorunda kalan mülteci çocukların bu umuda herkesten daha fazla ihtiyacı var.
YENİ SİYASET ANLAYIŞI DAHA ÇOK İNSANA DOKUNMALI
- Bir yandan da genç bir siyasetçisiniz. Politika ile ne zaman ilgilenmeye başladınız?
- Ben İzmir Balçova’da yaşıyorum. 2006’dan bu yana CHP Balçova Gençlik Kolları’ndan başlayarak ilçemde ve bu kentte aktif siyaset yapıyorum. Geçen dönem Balçova’da seçilen en genç belediye meclis üyesiydim. Aynı zamanda İzmir’de kurulan CHP Parti Okulu’nun eğitmenlerindenim.
- Ülkemizdeki siyasi ortama bakarsak, genellikle genç, sanatçı siyasetçilere pek fazla rastlanmıyor. Bu anlamda siz istenen bir profil çiziyorsunuz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Ne yazık ki ülkemizde siyasetçilere olan güvenin her geçen gün azaldığını ve gençlerin siyaset kurumlarına olan güvensizliğinin arttığını görüyorum. Aslında tam da bu noktada bizim gibi gençlere düşen en önemli görevin, güvene ve yaşamın her alanında üretim anlayışına dayalı yeni bir siyaset zemini yaratmak olduğunu söyleyebilirim. Çünkü artık yeni dünyada siyasetin daha insana dokunan ve daha insan odaklı bir anlayışa evrilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunu yaparken nitelikli ve teknoloji ile gelişen ve değişen, dünyayla barışık, tüm kimliklerin daha eşit ve özgür bir biçimde bir arada yaşayabilecekleri bir Türkiye siyasetini inşa etmenin çok kıymetli olacağını düşünüyorum. Aslında tüm bu projeleri yapıyor olmamın zaten siyasete olan bakış açımın ve yapılış biçiminin kültürle, sanatla ve insanla buluşması. Ayrımcılığın ve ötekileştirmenin olmadığı, her çocuğun eşit fırsatlarla hayata başladığı bir Türkiye hayalim var. Siyaset anlayışım işte bu eşit ve özgür Türkiye hayalinin bir parçası. O yüzden de bu projeleri yaptığımız grup ve insanların hiçbirinin seçimi tesadüf değil, hepsi benim Türkiye’nin geleceğine ve topluma ve dünyaya dair kurduğum hayalin bir parçası. Siyaset anlayışımı bu hayal üzerine kurdum.
Paylaş