Kendimle kitap sohbeti

Haberin Devamı

BUGÜN, yeni yaşımın ilk günü. Bu yılın özel bir anlamı var benim için. Bir filozof ‘insan, hayatı boyunca en az 100 kitap okumalı, bir tane de kitap yazmalı’ demiş. Okuduklarım bir yana, bu yıl ben de bir kitap yazdım. Doğrusu, pek de kolay bir süreç olmadı benim için. Kitap çıktıktan sonra birçok yere röportaj verdim. Ama kendi köşemde kitabım hakkında bir şey yazmadım. Oysa, oğlumdan sonra benim için hayatımın en önemli meyvesi oldu kitabım. O nedenle, çok önemsiyorum. Yıllardır yüzlerce kişiye yer verdiğim bu sayfada, izninizle bugün kendime bir doğumgünü hediyesi vermek istiyorum. Nasıl mı? Kendimle, kitabım üzerine sohbet ederek… İnanın, çanak sorular sormayacağım kendime… Hatta mümkün olduğunca da sıkıştıracağım. Eğer eksik kalan bir soru olduğunu düşünürseniz adikmen@hurriyet.com.tr den mesaj atın bana. İnanın bütün samimiyetimle yanıtlayacağım. Yanlışım varsa da sizlere duyurarak düzelteceğim. Söz...

Haberin Devamı

Kendimle kitap sohbeti


- ‘Değişim İçin İplerinden Kurtul’. Tamam da nedir, kimdir bu ipler? Kimseyi takmayın mı demek isteniyor?
- İpler, ne bir kişi ne de bir eşya. İpler, çoğunlukla farketmediğimiz önyargılarımız, kalıplarımız aslında. İşin kötüsü biz bunların çoğunu doğamız ya da olması gereken toplum kuralları gibi görüyoruz. Oysa, gerçekte olabileceğimiz kişiyi, potansiyelimizi kullanıp kullanmayacağımızı, hayata katabileceğimiz değeri, bunların ne kadar farkında olup aşabilmemiz belirliyor. Yani aşmamız, değiştirmemiz gereken kişi aslında kendimiz, algılarımız, gerçekliğimiz.

İÇ DENGEYİ KORUYARAK, DIŞ DÜNYADA VAROLMAK
- İyi de son yıllarda bu konuda belki 500 kitap çıktı. Hepsi de aynı şeyi söylemiyor mu? Kendinizi değiştirin, algılarınızı değiştirin…. Bu kitabın ne farkı var ki?
- Doğru, çıkmaya da devam ediyor. Her birinin kendisine göre bir yolu, okuyucu kitlesi var muhakkak. Bu kitapların çoğu ‘Kendinizi sevin, algılarınızı değiştirin, dünyayı değiştiremezseniz kendiniz değişin’ diyor da bunu fiziki dünyada nasıl yapacağımızı anlatmıyor. Bir başka deyişle, ruhani yönden varmanız gereken farkındalığı tanımlıyor, sizi oraya yöneltiyor, fakat sonrasında bunu günlük hayatımıza nasıl uygulayacağımızı, bunun farkına asla varmamış kişilerle karşılaştığımızda nasıl tepki vermemiz, kısaca yaşadığımız fiziki dünyayla iç dünyamız arasında nasıl bir denge kurabileceğimizi tanımlamıyorlar. Okurken bir rahatlama, iç ferahlığı hissediyorsunuz çoğu zaman ama sonra trafiğe çıkıyorsunuz, birisi yolunuzu alıyor, alışveriş sırasında beklerken önünüze atlıyor, iyi niyetle yardımcı olduğunuz birileri sizi yanıltıyor, hatta kötü duruma düşürebiliyor. Bunlara tepki vermemek, iç huzurunuzu dengede tutmak için uğraşabilirsiniz belki ama diğer yandan da aynı şeyin başkalarının başına da gelmemesi için sizin yapmanız gereken şeyler de var. Değişim İçin İplerinden Kurtul kitabının farkı, iç dengenizi koruyarak dış dünyada var olabilmeyi başarmak, evrenin size biçtiği rolü oynamaktan alıkoyanlara karşı dengeyle başedebilmeyi anlatması.

Haberin Devamı

BİZİM OLMAK İSTEDİĞİMİZ KİŞİYLE EVRENİN OLMAMIZI İSTEDİĞİ AYNI MI?
- Kim, neden alıkoymaya çalışsın ki bizi. İstediğimiz kişiyi olamaz mıyız?
- İşte önemli nokta bu. Biz, istediğimiz kişi oluruz, herşeyi olabiliriz de acaba bizim olmak istediğimiz kişi, evrenin bizim olmamızı istediği kişi mi? Zaten kendimizin önündeki en büyük engel de kendimiziz bana göre. Bakın, ‘Secret’ gibi birçok kitapta, ‘isteyin olsun, ne isterseniz gerçekleşir’ deniyor. İnsanlar da çoğunlukla ‘Ben şöyle olayım, bunlarım olsun, hayatım böyle olsun’ der. Oysa çoğu zaman bizim kendimiz için istediğimiz aslında varoluşumuzun anlamı olan, olmamız gereken kişiyle örtüşmeyebilir. Bu durumda da dengesizlik ortaya çıkıyor. Bu dengesizlik ise çoğunlukla hastalıklar ve sıkıntılarla kendini gösteriyor.

Haberin Devamı

UYUMLU OLMAK ADINA KENDİMİZİ FEDA EDİYORUZ
- Tamam. Olmamız gereken kişiyi biz bilmiyoruz peki kim biliyor? Kim söyleyecek bunu bize?
- Yetiştiğimiz çevrenin, doğumumuzdan beri farkında olmadan bizlere yüklenen düşüncelerin, kalıpların sesini durdurabilir ve buna gerçekten cesaret edebilirsek yine biz söyleyeceğiz. Bakın D.H.Lawrence ‘Sezgisel olarak istediğiniz şey, sizin için imkan dahilindedir’ der. Yani aslında bize ne kadar uzak, ulaşılmaz ve anlamsız görünse de kendimizle ilgili kurduğumuz en imkansız hayaller imkan dahilinde. Ama maalesef, sürekli bunun olamayacağını, gerçekçi olmamız gerektiğini, uyumsuzluk yapmamamızı telkin eden bir kültürde büyüyoruz. O nedenle bu çok uçuk hayallerimizi kendimize bile itiraf etmiyoruz. Onun yerine toplumda kabul gören bir işimiz, evimiz, hayatımız olsun diye uğraşıyoruz. Yani uyumlu olmak için kendimizi feda ediyoruz.

Haberin Devamı

Kendimle kitap sohbeti

CEHALET EĞİTİM ALMAMAK DEĞİL, DEĞİŞİME AÇIK OLMAMAK
- Hani klasik deyimle ‘Eğitim Şart’ deniyor ya. Eğitimle düzelir mi herşey?
- Keşke o kadar kolay olsa. Tabi, orada kastedilen akademik eğitim genellikle. Oysa eğitimler alıp mesleğinde çok başarılı olmuş birçok kişinin de diğerlerini önemsemediğini, etik değerlerden ziyade güce, paraya öncelik verdiğini, kendi durumundan başkasını umusamadığını görebiliyoruz. İşini her iyi yapan, uzman olanın kişiliği de çok iyi olur diye birşey yok. Hatta çoğunlukla katı bir analitik bakış açısı değişimi reddetmeye, yok saymaya meyilli olabiliyor. ‘Bu adam bu işi beceremez, o bir kadın şunu asla yapamaz, sen kimsin ki bundan anlayacaksın’ şeklindeki önyargılar da tam da böyle ortaya çıkıyor. Oysa, bugün dünya devi sayılan Apple, Microsoft gibi firmaların kurucuları üniversiteleri terk etmiş ama kendi hayallerini asla terketmemiş kişiler.
- Ne yani, eğitim kötü mü?
- Şu anda yüksek lisans eğitimi alan biri olduğuma göre bunu demem mümkün değil. Vizyon kazandıran, ilerlemeyi sağlayan ve değişime uyum sağlamayı kolaylaştıran her türlü eğitime sonuna kadar inanıyorum. Benim bahsettiğimi en iyi Maya Angelou’nun bir sözü özetliyor aslında. Cehalet, eğitim alamamak değil eğitim aldığı halde gelişime, değişime farklılığa açık olmamaktır. Maalesef bizim toplumumuzda da farklılıkları tolere eden o kadar az ki. Üstelik, hemen herkes kendi doğrusundan kesin emin. Sadece kendi baktığı çerçeveden görmek istiyor herşeyi. Ben, ‘Bunun doğrusu budur, kesin eminim’ diyenlerden hemen uzaklaşıyorum artık.

Haberin Devamı

HAYATIN AMACI, HAYATIN AMACINI BULMAKTIR
- Kesin doğru diye birşey olamaz mı yani?
- Bana göre kesin doğru olan tek şey; evrendeki her varlığı, hakkı ve adaleti koruyan temel değerler dışında herşeyin değiştiği ve şartlara göre evrilmek durumunda olunduğu. Bu da aslında içinde değişimin kendisini barındırıyor. Voltaire’in ‘Şüphe gariptir ama Kesinlik kadar absürd değildir’ sözü en anlamlı sözü de bunu açıklıyor. Herkesin doğrusu kendisine göre olabilir ama bir başkasını kendi doğrusuna uydurmaya ya da başkalarının yaşam hakkına herhangi bir müdahaleye vardığı noktada ipler kopmalı… Keykavus’un Kabusname’sinde ‘Yanlışımdan beni tez döndür’ der. Bunu diyebilmek de cesaret işi...
- Son olarak bazı kişiler ‘Aman ne gerek var bu kadar düşünmeye, geldiği gibi yaşayalım gitsin’ diyor.
- Bu benim de çok düşündüğüm bir konu. Hayatı olduğu gibi mi yaşamalıyız, yoksa bir amacı olduğuna inanarak buna uygun mu davranmalıyız? Sanıyorum, bu herkesin kendi gerçekliğine göre değişiyor. Benim gerçekliğim, varoluşumuzun bir anlamı olduğuna ve bunun getirdiği sorumluluğu üstlenmemize dayanıyor. Ama illa ki de aman hayat amacımı bulayım, ona uygun davranayım diye birşey yok. Yazar Robert Byrne, ‘Hayatın amacı, hayat amacını bulmaktır’ demiş. Böyle bir düşünce ve arayış en azından ilerlemenin en büyük düşmanlarından olan rehaveti ve tembelliği önlüyor.

Yazarın Tüm Yazıları